Kıyametin Büyük Dokuz Alameti ve Gaybi Bilgiler
1) Mehdi Aleyhisselam’ın Gelmesi
Ahir zamanda Muhammed bin Abdullah isimli Ehli Beyt’ten birisi, doğu tarafından çıkacak ve Allah onunla bu dini güçlendirecektir. O kişi, Fatıma (Radiyallahu Anha)’nın soyundan, Hasan (Radiyallahu Anhuma) yoluyla gelir. Alnı şakaklarına kadar açık, burnu uzun ve kıvrık, uç tarafı ince ve ortası kemerlidir.
Doğu tarafından, bayrakları siyah olan bir topluluk onun zaferine yardımcı olacak, onun alt yapısını kuracak ve ordusunu oluşturacaktır.
Allah (Azze ve Celle) bir gecede Mehdi (Aleyhisselam)’ı ıslah eder ve eski halinden başka bir hale çevirir. O insanların arasında anlaşmazlıkların ve depremlerin olduğu bir zamanda ortaya çıkacaktır. Yeryüzü ondan önce zulüm ve haksızlıklarla dolu olduğu gibi, onun gelmesiyle adalet ve doğrulukla dolacaktır. Gökte ve yerde bulunan herkes ondan razı olacaktır.
Yedi sene idarede bulunacak, onun zamanında Allah-u Teâlâ bol yağmur yağdıracak, yerden de bolca ürün çıkacak, mal sayılamayacak kadar çoğalacak ve ümmet arasında eşit olarak paylaştırılacaktır. İsa (Aleyhisselam) gökten inince onun arkasında namaz kılacaktır.
Müslim 156/247, Ebu Davud 4282, 4285, Tirmizi 2331, 2333, İbni Mace 4082, 4086, Ahmed 1/84, 645, 3571, 3573, 4098, 4279, Mecmau’z-Zevaid 7/313, 314, Hâkim 4/557, 558, Albâni Sahiha 711, Albâni Sahihu’l-Cami 6734, 6736
Mehdi (Aleyhisselam)’ın gelişiyle ilgili hadisler mütevatir derecesinde olup Ehli Sünnet âlimlerine göre onun gelmesine iman etmek vaciptir. Bu hadisleri Muhammed bin Cafer el-Kettanî, ‘Mütevatir Hadisler’ ismiyle tercüme edilen kitabında derlemiştir.
2) Mesih Deccal’in Gelmesi
Mesih kelimesinin 50 tane manası vardır. Bunların içinde ‘doğru söyleyen’ ile ‘saptıran yalancı’ gibi birbirinin zıddı manalar da vardır.
Allah-u Teâlâ iki tane mesih yaratmıştır ki, biri diğerinin zıddıdır. Mesih İsa (Aleyhisselam) doğru söyleyen ve insanlara doğru yolu gösterendir.
Mesih Deccal ise, insanlık için yaratılmış en büyük fitnelerden birisi olup çok yalan söyleyen ve insanları saptırandır. Ona Mesih denme sebebi iki gözünden birinin silik olması veya yeryüzünün tamamını kırk günde dolaşarak ayak basmadık bir yer bırakmayacak olması da olabilir.
Deccal ise, mübalağalı ism-i fail olup anlamı, görülmemiş ve duyulmamış yalanlar söyleyerek hakkı batıla karıştıran, gerçeği ters çeviren demektir.
Deccal denilince akla, çok yalan söyleyen kişi gelmekle beraber asıl kastedilen kıyametin kopmasından önce ortaya çıkıp insanları olağanüstü haller göstererek saptıracak olan Âdemoğullarından bir insandır. İnsanlar onu bilsinler ve sakınsınlar diye birçok özellikleri Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) tarafından bizlere bildirilmiştir.
Deccal’in Biyografisi ve Yapacağı Şeyler
1) Deccal Yahudi’dir!
2) Deccal Kâfirdir!
3) Deccal Kısırdır!
4) Deccal, İnsanı Öldürüp Diriltir!
5) Deccal, Çok Kuvvetlidir!
6) Deccal, Çok Hızlıdır!
7) Deccal, Kalın Boyunludur.
8) Deccal’in Alnı Açıktır.
9) Deccal, Kırmızı Yüzlüdür.
10) Deccal, İri Yarı Biridir.
11) Deccal, Kısa Boyludur.
12) Deccal’in Bacakarının Arası Açıktır.
13) Deccal, Sevimsizdir.
14) Deccal, Gençtir.
15) Deccal, Çukur ve Tümsek Olmayan Bir Halde Silme Düzdür.
16) Deccal’in Saçı Oldukça Kıvırcıktır!
17) Deccal’in İki Gözü Arasında Kâfir Yazılıdır!
18) Deccal’in Gözü Cam Gibi Yeşildir!
19) Deccal’in Sağ Gözü Kör veya Şaşıdır!
20) Deccal’in Sol Gözü Sönük veya İçi Çıkartılmış Üzüm Tanesi Gibidir!
21) Deccal’in Ayakları Dengesiz ve Çarpıktır!
22) Deccal’in Yanında Akar İki Nehir Vardır!
23) Deccal, Gökyüzüne Emrettiğinde Yağmur Yağar!
24) Deccal, Toprağa Emrettiğinde Sebze ve Meyve Çıkar!
25) Deccal, Toprağa Emrettiğinde Hazinelerini Çıkartır!
26) Deccal, Hayvanların Memelerindeki Sütünü Artırır!
27) Deccal, Sebzelerin ve Meyvelerin Bereketini Artırır!
28) Deccal’in Yanında Ekmekten ve Etten Dağlar Vardır!
Buhari 6976, 6980, Müslim 2933, 2934, 2937, 2942, Ebu Davud 4316, 4320, Ahmed 2/291, 7892, 4/20, 16368
Muaz (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Beytü’l-Makdis’in imarı Medine’nin harabına, Medine’nin harabı büyük savaşın çıkışına, büyük savaşın çıkışı İstanbul’un fethine, İstanbul’un fethi de Deccal’in çıkışına delalet eder’ buyurdu.”
Ebu Davud 4294
Deccal’in ortaya çıkışı ile öldürülüşü arasında cereyan edecek olaylar ise şunlardır:
Şam ile Irak arasında Horasan’da ortaya çıkar, İsbehan Yahudilerinden yetmiş bin kişi ona tâbi olur. Yeryüzünde kırk gün kalır ve iki mukaddes belde olan Mekke ile Medine dışında ayak basmadık bir yer bırakmaz.
Bu kırk günden birincisinin uzunluğu bir sene gibi, ikincisinin uzunluğu bir ay gibi, üçüncüsünün uzunluğu bir hafta gibi ve kalan günler de bilinen günler gibidir. Toplam olarak yeryüzünde 439 gün kalır.
Dolaştığı beldelerde insanları kendisinin ilahlığını tanımaya davet eder, davetine inanalar için göğe emreder de yağmur yağar, toprağa emreder de her türlü bitkiyi çıkarır. Davetini kabul etmeyenlere şiddetli musibetler ve kıtlık isabet eder. Deccal bir harabeye uğrayarak içindeki hazineleri çıkarmasını emreder. Bunun üzerine oranın hazineleri, bal arılarının arı beyinin peşinden gittiği gibi Deccal’in peşi sıra giderler.
Onun yanında ekmekten ve etten dağlar ile iki tane akarsu vardır ki, bunlardan birisi beyaz bir su, diğeri de alevlenen bir ateştir. Hâlbuki bunların aslı tam tersi olup ateş gibi olan, serin bir su, su gibi olan da bir ateştir.
Deccal genç bir mü’mini öldürüp diriltir. Ancak o genç, onun yalancı Mesih Deccal olduğunu ilan eder, buna karşın Deccal ona bir daha zarar veremez. Nihayet İsa (Aleyhisselam) gökten iner ve Beytü’l-Makdis Kudüs civarında onu öldürerek bu büyük fitneyi ortadan kaldırır.
Müslim 2934, 2937, 2939, 2942, 2944, Buhari 6979, İbni Mace 4072
Deccal ortaya çıktığında şerrinden korunmak için şunlar yapılmalıdır:
1) Ondan uzak durulmalı.
2) Karşılaşmaktan kaçılamamışsa davetine uyulmamalıdır. Çünkü onun iddia ettiği gibi bir ilah olmadığına dair çokça alamet vardır. Gözünün şaşı olması, bir insan oluşu, alnında ‘kâfir’ yazması, genci öldürememesi gibi.
3) Ateşine girmek ya da suyundan içmek zorunda kalınırsa ateşine girilmelidir.
4) Kehf Sûresi’nin ilk 10 ayeti ezberlenmeli ve o görüldüğünde Kehf Sûresi okunmalıdır. Bunlar da onun şerrinden korunmaya yardımcıdır.
Müslim 809/257, 2934, 2937, Ebu Davud 4315, 4319, 4321, 4323
Mesih Deccal’in kıyamete yakın bir vakitte ortaya çıkacağı ve bazı olağanüstü şeyler göstereceği ile ilgili hadisler mütevatir olup Muhammed bin Cafer el-Kettanî, ‘Mütevatir Hadisler’ isimli kitabında bu hadisler hakkında bilgi vermiştir.
3) İsa Mesih Aleyhisselam’ın Yeryüzüne İnmesi
Mesihlerin ikincisidir. Allah (Azze ve Celle) onu babası olmaksızın Meryem (Aleyhesselam)’dan doğmasını takdir ettiği, Allah’ın kelimesi ve kendinden bir ruh olan İsa (Aleyhisselam)’dır.
Nisa 171
Bilindiği gibi İsa (Aleyhisselam), Ben-i İsrail’e yani Yahudilere gönderilen Nebilerden birisiydi. Onlar birçok nebiyi öldürdükleri gibi onu da öldürmek istediler. Ancak Allah-u Teâlâ buna müsaade etmedi ve onu kendi katına yükseltti.
Allah-u Teâlâ, Kur’an’ı Kerim’de İsa (Aleyhisselam)’ın öldürülmediğini ve çarmıhada gerilmediğini, başka birinin ona benzetildiğini ve o benzetilen kişiyi öldürdüklerini, Allah’ın İsa’yı kendine yükselttiğini, dolayısıyla halen diri olduğunu haber vermektedir. Allah-u Teâlâ, Kur’an’ı Kerim’de İsa (Aleyhisselam)’ın kıyametin yaklaşması hakkında bir alamet olduğunu bildirmektedir. Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Biz Allah’ın Rasulü olan Meryem oğlu İsa’yı öldürdük demelerinden dolayı Yahudileri yıldırım çarptı. Oysa onu öldürmediler ve asmadılar. Fakat o öldürdükleri kendilerine İsa’ya benzetildi. Onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, ondan yana kuşku içindedirler. Bu hususta tam bir bilgileri yoktur, sadece zanna uyuyorlar. Onu yakînen öldürmediler. Bilakis Allah onu kendisine yükseltti. Allah Azîz’dir, Hakîm’dir.”
Nisa 157, 158
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Muhakkak ki o (İsa), kıyamet saati için bir bilgidir…”
Zuhruf 61
İsa (Aleyhisselam) hakkında Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den varid olan hadisten anlaşıldığına göre kıyamet saati yaklaşıp Deccal ortaya çıktığı esnada İsa (Aleyhisselam) bir sabah vakti adaletli bir hakem olarak Şam’ın doğusundaki beyaz bir minarenin yanına, ellerini iki meleğin kanatlarına koyarak inecektir.
Müslümanların imamının arkasında sabah namazını kılacak, Mesih Deccal’i öldürecek ve Müslümanlar onun taraftarı olan Yahudilerin köklerini büyük bir savaş neticesinde yeryüzünden sileceklerdir.
İsa (Aleyhisselam), yeryüzünde Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in şeriatı ile hükmederek Hristiyanların tazim ettikleri haçı kıracak, aslen yenmesi haram olan ve Hristiyanlarca etinin yenmesi helal sayılan domuzu öldürecek ve cizyeyi kaldıracaktır. Çünkü Ehli Kitabı İslam dinine zorlayacak, aksi takdirde cizyeyi kabul etmeyip onlarla İslam üzere savaşacaktır.
Allah onun zamanında İslam dışındaki tüm dinleri ortadan kaldıracak ve İslam yeryüzündeki tek din olacaktır. İsa (Aleyhisselam), Ye’cüc ve Me’cüc kavimlerine karşı Müslümanları bir kaleye sığındıracak ve Allah-u Teâlâ, onun duasının bereketiyle o iki kavmi bir gecede helak edecektir.
İsa (Aleyhisselam) yeryüzünde toplam kırk sene kalacak, bu dönemde dünya bolluk ve bereketle, huzur ve asayişle dolacak, kimse kabul etmeyecek derecede mal çoğalacak, vahşi hayvanlarla evcil hayvanlar ve insanlar bir arada yaşayacak, kimse kimseye rahatsızlık ve zarar vermeyecektir.
İsa (Aleyhisselam), umre ve hac ibadetlerini yerine getirmek için telbiye getirecektir. Eceli geldiğinde de vefat edecek ve Müslümanlar ona cenaze namazı kılacaklardır.
Buhari 3263, 3264, Müslim 155/242, 246, 156/247, 2897/34, 2937/110, Ebu Davud 4324, Ahmed 2/406, 9259, 9630, 9632
İsa Aleyhisselam’ın Biyografisi
İsa (Aleyhisselam), hamamdan yeni çıkmış gibi kızıl, buğday tenli, esmerlerin en güzelinden, kıvırcık uzun saçlı, saçları taranmış, orta boylu ve geniş göğüslüdür. Yeryüzüne indiği anda üzerinde sarımsı iki parça elbise bulunacak, başını eğdiğinde su damlayacak ve başını kaldırdığında su damlacıkları inci taneleri gibi dökülecektir.
Nefesi, gözünün gördüğü yere kadar yayılacaktır. İsa (Aleyhisselam)’ın nefesini hisseden her kâfir derhal ölecektir. Beytü’l-Makdis’e yakın ve bilinen bir belde olan Lüdd Kapısı civarında Deccal ile karşılaştıklarında, Deccal tuzun suda eridiği gibi eriyecek ancak İsa (Aleyhisselam) onu kendi elleriyle öldürecektir.
İsa (Aleyhisselam)’ın yeryüzünde kalacağı süre hakkında sahih olarak iki rivayet vardır, 7 ve 40 sene. Âlimler bu rivayetlerin arasını şöyle cem etmişlerdir:
İsa (Aleyhisselam)’ın göğe yükseltildiğinde 33 yaşında olduğuna dair rivayetler vardır. Dünyaya inmesinden sonra ise yedi sene daha kalacak ve toplam ömrü kırk yaş olacaktır. En doğrusunu Allah bilir.
Buhari 3257, 3259, Müslim 168/272, 169/273, 2937/110, 2940/116, Ebu Davud 4324
Mehdi (Aleyhisselam)’ın gönderilişi ve Deccal’in ortaya çıkması ile ilgili hadisler gibi İsa Mesih (Aleyhisselam)’ın yere inişiyle ilgili hadisler de mütevatir olup Muhammed bin Cafer el-Kettanî, ‘Mütevatir Hadisler’ isimli kitabında bu hadisler hakkında bilgi vermiştir. Dolayısıyla bu hadislere iman edip kabullenmek vaciptir! İnkâr etmek ise kişinin durumunu tehlikeye düşürür. Yani küfürdür.
Bununla beraber tarih boyunca ümmetin önemli bir kesimi tarafından yapıldığı gibi; Mehdi’nin gönderilişi ve İsa (Aleyhisselam)’ın yeryüzüne inişi ile ümmetin toparlanma sürecine girecek olması uyuşukluk ve tembelliğe bir kalkan yapılmamalı, İslam’ın bize öğrettiği gibi ümmet bilincini yayarak ve yaşatarak bir duvarın tuğlaları gibi olmaya gayret gösterilmeli ve Allah-u Teâlâ’nın:
“Mü’minler ancak kardeştirler…” Hucurat 10 Ayeti daima bizim şiarımız olmalıdır.
4) Ye’cüc ve Me’cüc’ün Ortaya Çıkışı
Allah-u Teâlâ, İsa (Aleyhisselam)’ın eliyle Deccal fitnesini ortadan kaldırdıktan sonra diğer büyük bir fesat daha ortaya çıkacaktır ki o da, Ye’cüc ve Me’cüc isimli iki kavmin yeryüzünü istila etmeleridir. Bu olay İsa (Aleyhisselam) henüz hayattayken olacaktır.
Allah-u Teâlâ, Kur’an’da iki yerde bu iki kavimden bahsetmektedir.
Kehf 94, 98, Enbiya 96, 97
Tefsirlerde aktarılan bilgilere göre Ye’cüc ve Me’cüc kavimlerinin soyu Nûh (Aleyhisselam)’ın oğlu Yâfis’e dayanmaktadır. Nitekim Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:
“Nuh’un çocukları üç tanedir. Sâm, Hâm ve Yâfis. Sâm Arapların atası, Yâfis Rumların (Türklerin) atası ve Hâm da Habeşlilerin (Sudanlıların) atasıdır.”
Ahmed 5/10, 11, 20375
Kehf suresinde anlatıldığı gibi, Zü’l-Karneyn (Aleyhisselam) hemen hemen hiç söz anlamayan bir kavme uğradı. Bu kavim kendilerine zarar veren Ye’cüc ve Me’cüc kavimlerini ona şikâyet ettiler ve onlarla kendi aralarına onların geçmelerini engelleyecek tarzda bir set yapmasını istediler.
Bunun üzerine Zü’l-Karneyn (Aleyhisselam) geçidin iki yanına genişliğine ve yüksekliğine dolduracak şekilde demir kütlelerini yığdırtarak bunları yaktırdı. Nihayet demirler kor halini alınca erimiş bakır istedi ve o korun üzerine döktürdü. Nihayet bu, Ye’cüc ve Me’cüc kavimlerinin delmeye ve aşmaya güç yetiremeyecekleri şekilde muhkem bir set oldu.
Katade (Rahmetullahi Aleyh) bu settin çizgili bir elbise gibi olduğunu, bir kısmının siyah ve diğer kısmının kırmızı renkli olduğunu söylemiştir.
Camiu Li Ahkami’l-Kur’an 11/131
Hicri 227-232 yılları arasında halifelik yapan zalim Harun el-Vâsık iktidarı döneminde bazı emîrlerini bir akıncı birliği ile beraber bu setti görmek üzere gönderdi ve yerini tespit etmelerini istedi. Onlar uzun mesafeler katederek onu buldular. Set fevkalade yüksek ve erişilmez idi, ona ve çevresindeki dağlara güç yetirilemeyecek gibiydi.
Oranın yapısı demir ve bakırdandı, üzerinde büyük kilitler olan büyükçe bir kapısı vardı, oradaki burçlardan birinde kerpiçler ve işçi kalıntıları mevcuttu, settin yanında da komşu krallıklardan bekçiler bulunmaktaydı. Bu birliğin oraya gidişi ile memleketlerine dönüşü arası iki seneden fazla sürmüştü.
İbni Kesir Tefsiri 10/5081, 5082
Bu iki kavim o günden beri bu seddi delmeye çalışmaktadırlar. Her gün seddi bir miktar delerler. Nihayet güneşin ışığını görmeye yaklaşınca başlarındaki amirleri:
−Kazıyı bırakıp dönün, kalanı yarın kazarız, der. Allah (Azze ve Celle)’de seddi eskisi gibi sağlam hale getirir. Allah’ın dilediği vakte kadar bu olay sürekli tekrar eder. Nihayet onların vakitleri tamamlanıp Allah onları insanların üzerine göndermeyi dilediğinde onlar seddi yine kazarlar ve delme işini tamamlamaya yaklaştıklarında amirleri:
−Kazıyı bırakıp dönün, inşallah yarın kazarsınız, diyerek istisnada bulunur. Ertesi gün seddin yanına vardıklarında onu inşa olmuş halde değil de bıraktıkları gibi bulurlar ve seddin kalanını kazarak yeryüzü halkının üzerine saldırırlar.
Bu esnada Allah-u Teâlâ, İsa (Aleyhisselam)’a:
−Ben şimdi Bana ait olan birtakım kullar çıkardım. Hiç kimsenin onlarla savaşmaya gücü yetmez. Bu sebeple sen yanındaki kullarımı Tûr dağına sığındır ve orayı onlar için sağlam bir sığınak ve kale yap! diye vahyeder.
Seddi delen Ye’cüc ve Me’cüc kavimleri insanlara saldırırlar, canlarını ve mallarını ifsad ederler, yeryüzündeki bütün suları içerler. Hatta bu iki kavim şu an İsrail sınırları içinde Hayfa kentinin doğusunda bulunan Taberiye gölüne uğrar ve suyunu içmeye başlarlar. Kalabalığın sonu oraya uğrar, su bulamayınca şaşırırlar da:
−Yemin olsun bir zamanlar burada su vardı, derler. Onlar öyle kalabalıktırlar ki, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onların kalabalıklığını bize bir kutsî hadiste şöyle haber verir:
“Cehenneme gönderileceklerin miktarı her 1000 kişiden 999’udur.
Ashâbın:
−Geriye kalan o binde bir hangimiz olabilir? sorusuna Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle cevap vererek ümmetini sevindirmiştir:
−“Sevinin, sizden her bir kişiye karşılık Ye’cüc ve Me’cüc’den 999 kişi vardır. Sizler mahşer halkının toplamı içinde beyaz bir öküzün derisindeki siyah bir tüy veya siyah bir öküzün derisindeki beyaz bir tüy mesabesindesiniz…”
Buhari 4576, Müslim 222/379
Bu iki kavim yeryüzüne hâkim olurlar. En son olarak İsa (Aleyhisselam) ve yanındakileri Tûr dağında kuşatıp oraya hapsederler. Öyle ki, yiyecek ve içeceklerin tükenmesi, temin de edilememesi sebebiyle o Müslümanların her birine verilecek bir öküz kafası yüz altından değerli olacaktır.
Yeryüzü halkının işini bitirdiklerine kanaat edildiğinde Ye’cüc ve Me’cüc kavminden bir kişi:
−Şu yeryüzü halkının işini bitirdik, şimdi gökyüzü halkıyla savaşacağız, der. Onlardan birisi mızrağını göğe doğru fırlatır ve Allah’ın dilemesiyle o mızrak kana bulanmış olarak yere düşer. Bunun üzerine onlar büyüklenerek:
−Gökyüzü halkını da öldürdük, derler. Müteakiben İsa (Aleyhisselam) ve arkadaşları Allah-u Teâlâ’ya dua ve niyazda bulunurlar da, Allah-u Teâlâ o iki kavmin üzerine, boyunlarına musallat olacak deve ve davarların burunlarında bulunan bir kurtçuk gönderir. Bu kurtçuklar onları boğazlarından yakalar. Onlar çekirge sürüsünün ölümü gibi ölürler ve birbirlerinin üstüne yığılıp kalırlar.
Ertesi gün onların helak oldukları anlaşılınca İsa (Aleyhisselam) ve arkadaşları sığındıkları kaleden inerler. Yeryüzünde bu iki kavmin fertlerinin yağlarının ve pis kokularının doldurmadığı bir karış yer bulunmaz.
Müslümanlar ellerinde kalan hayvanları salıverirler ancak o iki kavmin leşleri dışında bir yiyecek bulamazlar. Onların leşlerini yiyerek ot yiyip semizlendikleri gibi semizlenirler ve memeleri sütle dolar. Müslümanlar onların ok, yay ve kalkanlarından yedi yıl boyunca ateş yakarlar.
İsa (Aleyhisselam) ve arkadaşları Allah’a niyazda bulunurlar ve Allah birtakım kuşlar gönderir. Bu kuşlar o kokmuş cesetleri Allah’ın dilediği bir yere taşırlar. Sonra Allah-u Teâlâ şiddetli bir yağmur gönderir, o yağmur her tarafı yıkayıp temizler, ayna gibi parlatır. Sonra yere:
−Ürünlerini bitir, bereketini geri getir, denilir. Öyle ki, bir kalabalık bir tek nar ile doyar, onun kabuğunun altında gölgelenir. Süt bereketlenir de bir sağmal hayvandan sağılan süt kalabalık bir cemaate yeter.
Bolluk ve bereket yeniden çoğalır, huzur ve asayiş artar. İsa (Aleyhisselam) vefat eder, halk onun üzerine cenaze namazını kılar. İnsanlar bu haldeyken Allah-u Teâlâ tatlı bir rüzgâr gönderir, o rüzgâr Müslüman olan insanları koltuk altlarından yakalar ve ruhlarını alır. Artık geriye kıyametin tepelerine kopacağı en şerli insanlar topluluğu kalır.
Müslim 2937/110, Tirmizi 2341, 3359, İbni Mace 4075, 4076, 4079, 4080
5) Üç Büyük Çöküntü (Hasıf)
Kıyametin kopmasından önce vuku bulacak büyük alametlerin zikredildiği hadiste üç büyük hasıftan bahsedilmekte, ancak bunun teferruatı hakkında pek bilgi verilmemektedir.
Müslim 2901/39, Ebu Davud 4311, Tirmizi 2274, İbni Mace 4055
Hasıf, yere batma ve yerin çökmesi şeklinde olur. Nitekim eski ümmetlerden bazısı işledikleri günahlardan dolayı yere batırılarak cezalandırılmıştır. Kibirli bir şekilde yolda yürürken yere batırılan ve kıyamet gününe kadar da batırılacağı haber verilen kişi de bu şekilde cezalandırılanlardandır.
Buhari 5850
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in haber verdiğine göre bu ümmetten de yere batırılarak cezalandırılacak olanlar bulunacaktır ki, bunlar kaderciler ve zındıklardır.
Ahmed 2/91, 5639, 5867, 6208, Tirmizi 2280, İbni Mace 4061
Kıyametin büyük alametlerinden biri olarak zikredilen bu hasıf, yerin çökmesi şeklinde olacaktır. Bu çöküntülerden birisi yeryüzünün doğusunda, diğeri batısında ve üçüncüsü de Arap yarımadasında olacaktır. Bu çöküntüler henüz gerçekleşmemiştir, şimdiye kadar gerçekleşen irili ufaklı çöküntüler küçük çöküntü kısmından olup küçük alametler kısmındandır, Allah en doğrusunu bilendir.
6) Duhân (Duman)
Kıyametin büyük alametlerinden dumandır bu duman hakkında Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
“Göğün, insanları bürüyerek açık bir duman çıkaracağı günü gözetle! Bu, elem verici bir azaptır. (İşte o zaman insanlar):
−Rabbimiz! Bizden (bu) azabı kaldır, doğrusu biz artık iman edenleriz. (derler)”
Duhân 10, 12
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de bu duman hadisesinden çeşitli kereler bahsetmiş ve kısmen teferruatını haber vermiştir. Buna göre kıyamete yakın bir vakitte apaçık olacak ve herkes tarafından görülecek bir duman gökle yer arasında meydana gelerek insanları saracaktır.
Bu duman sebebiyle insanlar azap duyacaklar, mü’minler nezleye tutulmuş gibi olacaklar, kâfirlerin de nefesleri kesilecek, şişecekler, kızaracaklar ve sonunda duman kulaklarından çıkacaktır. Bir rivayete göre bu duman yeryüzünde 40 gün kalacaktır. Neticede insanlar, bunun Allah tarafından kendilerine gönderilen bir ikaz ve azap olduğunu anlayacaklar, akabinde bu azabı kaldırması için Allah’a dua edeceklerdir.
“Biz azabı birazcık kaldıracağız ama siz yine (eski halinize) döneceksiniz.” Duhân 15. ayetinden Allah-u Teâlâ’nın onlardan bu duman azabını istekleri üzere kaldıracağı, ancak onların âdetleri üzere tekrar küfre geri dönecekleri ve bu ikazı da kulak arkası edecekleri anlaşılmaktadır.
“Fakat biz büyük bir şiddetle yakalayacağımız gün (kıyamet günü), kesinlikle intikamımızı alırız.” Duhân 16. ayetinden de Allah-u Teâlâ’nın onları azaplandırma işini, gözlerin korkudan dışarı fırlayacağı kıyamet gününe ertelemekte olduğu anlaşılmaktadır. O şiddetli günün azabından Allah’ın rahmetine sığınırız!..
Müslim 2798/39, 2901/39, Nevevî Müslim Şerhi 5/2744, İbni Kesir Tefsiri 13/7180, 7185, Ölüm Ötesi Tarihi 146, 148
7) Güneşin Batıdan Doğması
Kıyametin büyük alametlerinin yedincisi güneşin, her zamankinin aksine doğudan değil de battığı yerden doğmasıdır. Bu hususta Kadı İyad (Rahmetullahi Aleyh)’in dediği gibi; bunun gibi kıyamet alametlerine dair olan hadisler, Ehli Sünnete mensup bütün fıkıh, hadis ve kelam âlimleri tarafından zahirî manalarıyla kabul edilmiş ve başka türlü yorumlanmamıştır.
Nevevî Müslim Şerhi 1/310
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in bildirdiğine göre, güneş batıdan doğmadan kıyamet kopmayacaktır. Güneşin battığı yer tarafında genişliği yetmiş yıllık mesafe olan bir kapı vardır ki, buna tevbe kapısı denilir.
Bu kapı, güneş batıdan doğuncaya kadar daima açık olacak ve tevbe eden herkesin tevbesi kabul edilecektir. Güneşin battığı yerden doğması hadisesi vuku bulduğunda, o kapı da kapanacak ve artık hiç kimseden tevbe kabul edilmeyecek, daha önce iman etmemiş veya imanından bir hayır elde edememiş insanların imanları kendilerine bir fayda sağlamayacaktır.
Hâlbuki o dehşetli alameti gören bütün insanlar iman edecekler, ancak bu geçersiz bir iman olacaktır. Yine kavranması zor, ancak iman edilmesi vacip olan gaybî haberlerden birisi de Allah Rasulü (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in bildirdiği şu olaydır.
Ebu Zerr (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Güneş her gün battıktan sonra Arş’ın altındaki müstekarrına karar kılma, yerleşme yeri gider ve secde etmek için izin ister. Kendisine secde için izin verilir, secde eder ve bu halde kalır.
Nihayet kendisine:
−Kalk, geldiğin yerden geri dön! denilir. Bu hal rutin olarak ta ki insanların her türlü çirkinliği aşikâre yaptığı bir döneme kadar her gün devam eder.
Belirlenen o vakit geldiğinde güneşe:
−Kalk ve battığın yerden doğ! denilir. Bunun üzerine güneş batı tarafından doğar. Bu alamete şahit olan insanların hepsi imana gelir, ancak tevbe kapısı artık kapanmıştır. İşte o gün, şu ayette bize bildirilen gündür:
“…Rabbinin ayetlerinden/delillerinden bazısı geldiği gün, önceden iman etmeyen veya imanından bir hayır kazanmayan kimseye (o günkü) imanı hiçbir fayda vermez.” En’am 158
Buhari 3017, 4362, 4696, 6974, Müslim 157, 159, Ebu Davud 4310, 4312, Tirmizi 2281, 3265, 3266, 3763, 3764, İbni Mace 4068, 4070, Ahmed 5/145, 21625, 21679, 21734, 21791, 21874, İbni Kesir Tefsiri 6/2873, 2878
8) Dabbetü’l-Arz’ın Ortaya Çıkması
Kıyamete oldukça yakın bir vakitte ortaya çıkacak alışkın olunmayan alametlerden biride Dabbe’nin canlı hayvanın bir kuşluk vakti insanların arasına çıkması ve onlarla konuşmasıdır.
Bu hususta Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
“Söz aleyhlerine gerçekleştiğinde onlara yerden bir dabbe çıkartırız. O dabbe, onlara hitaben insanların ayetlerimize yakînen kesin olarak inanmadıklarını söyler.”
Neml 82
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den Dabbetü’l-Arz’ın ortaya çıkacağına dair sahih rivayetler nakledilmiştir. Onlardan birisi şudur:
“Dabbe çıkar ve insanların burunlarını damgalar. Sonra o damgalananlar sizin içinizde yaşarlar. Hatta deve satın alan birine diğeri:
−Onu kimden aldın? diye sorar.
–O da:
−Burnu damgalı olanların birinden aldım, der.”
Ahmed 5/268, 22664, Buhari Tarih 3/172, Mecmau’z-Zevaid 8/9, Albâni Sahiha 322
Ancak onun niteliği, nerede ve nasıl ortaya çıkacağı, başka neler yapacağı hakkında birbirine muhalif, sıhhatleri hakkında da fikir sahibi olamadığımız birçok rivayetler nakledilmiş ve bunlara dayalı görüşler ortaya sürülmüştür.
Hafız ibni Kesir (Rahmetullahi Aleyh) değerli tefsirinde şöyle demiştir:
“Bu canlı, ahir zamanda insanların bozulduğu ve Allah’ın emirlerini terk ederek gerçek dini değiştirdikleri sırada ortaya çıkar. Allah-u Teâlâ, onlar için yerden bir canlı çıkaracaktır. Bu canlının Mekke’den çıkacağı da, Mekke’nin dışında başka yerlerden çıkacağı da söylenmiştir. O canlı, insanlarla durumları hakkında konuşacak yani hitap edecektir.”
İbni Kesir Tefsiri 11/6176, 6177
Bu Dabbe’nin sahip olacağı söylenen vasıflardan; uzunluğunun 60 zira yani 30 metre, insan yüzlü, öküz başlı, domuz gözlü, filkulaklı, dağ keçisi boynuzlu olduğu, boynuzları arası mesafenin bir fersah yani 5.000 metre olması, devekuşu boyunlu, aslan göğüslü, kaplan renkli, kedi böğürlü, koç kuyruklu, deve ayaklı oluşu, önünden kaçan kimsenin ondan kurtulamadığı, arkasından koşan kimsenin ona yetişemediği, Musa (Aleyhisselam)’ın asasını ve Süleyman (Aleyhisselam)’ın mührünü taşıması gibi hakkında söylenen şeylerden hiçbirinin delili yoktur.
Hakkında sahih bir nass gelmediği için bu konunun peşine düşmek ve kesin bir hüküm vermek doğru olmaz. Ancak bize bildirildiği kadarına iman etmeli ve teslim olmalıyız. Aynı şekilde bu canlının akıbeti hakkında da herhangi bir delil bulunmadığı gibi, bu hususa dair bir görüşe de ulaşamadık.
Müslim 2941/118, Ebu Davud 4310, İbni Mace 4069, İbni Kesir Tefsiri 11/6176, 6181, Kurtubî Tefsiri 13/231, 237
9) İnsanları Önüne Katıp Sevk Eden Ateş
Kıyametin büyük alametlerinin sonuncusu ise, Yemen’in Aden ile Hadramevt şehirleri civarından büyük bir ateş çıkmasıdır. Bu ateş insanları kuzeye, Şam topraklarına yani Şam topraklarıyla kastedilen alan, bugünkü Suriye topraklarına ilaveten Ürdün, Irak ve Türkiye topraklarından bir kısmını içine alan geniş bir bölgedir. İşte bu bölgeye doğru göç etmek zorunda bırakacaktır.
Artık bu alametten sonra kıyamet kopacak, imtihan bitip hesap görme ve karşılıkların verileceği ebedi hayat başlayacaktır. Bu hususta Kur’an’da bir delil bulunmamakla beraber Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmaktadır:
“Sizler şu on alameti görmedikçe kıyamet kopmayacaktır: Duman, Deccal, Dabbetü’l-Arz, güneşin batıdan doğması, İsa bin Meryem’in yeryüzüne inişi, Ye’cüc ve Me’cüc, birisi doğuda, birisi batıda ve diğeri de Arap yarımadasında olmak üzere üç yer çöküntüsü. Bu alametlerin sonuncusu ise, Yemen’den Aden’in en uzak yerinden çıkıp insanları göç ettiren onları haşrolunacakları yere doğru önüne katarak süren bir ateştir.”
Ravilerden biri onuncu alamet: ‘İnsanları denize atan bir rüzgârdır’ dedi.
Müslim 2901/39, 40, Ahmed 4/6, 7
Bu hadisin şerhinde İmam Maverdî (Rahmetullahi Aleyh) şöyle demektedir:
“Aden ve Yemen’in en uzak noktasından çıkacak olan bu ateş, hadiste açıklandığı gibi insanları haşredip toplayacaktır.”
Nevevî Müslim Şerhi 5/2745
Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Kıyamet gününden önce Yemen’in Hadramevt şehrinden veya Hadramevt denizi tarafından bir ateş çıkacak ve insanları haşredecek toplayacaktır.’
Sahâbe:
−Ya Rasulallah! Bu durumda bize ne emredersin? diye sorunca Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Size Şam’ı tavsiye ederim’ buyurdu.”
Tirmizi 2314, Ahmed 2/8, 4536, 5146, 5376, 5738, 6002
Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘İnsanlar dünyanın son döneminde bazı şeylere rağbet edip onları isteyen ve bazı şeylerden korkanlar olarak üç grup halinde haşrolunurlar: İkincisi ikisi bir deve üzerinde, üçü bir deve üzerinde, dördü bir deve üzerinde, hatta onu bir deve üzerinde sevk olunurlar. Bunların kalanlarını yani üç gruptan üçüncüsünü ise, bir ateş haşredip toplar. Onlar nerede kaylule yaparlarsa ateş de onlarla beraber kaylule yapar. Onların geceledikleri yerde onlarla beraber geceler, onların sabahladıkları yerde onlarla beraber sabahlar, onların akşamladıkları yerde onlarla beraber akşamlar’ buyurdu.”
Buhari 6438, Müslim 2861/59
Kaylule: Öğle ile ikindi vakitleri arasında yapılan ve Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) tarafından da yapılması tavsiye edilen uykunun adıdır. Bu uykunun insana faydası tıbben de tespit edilmiştir.
Hafız ibni Kesir (Rahmetullahi Aleyh)’in de dediği gibi bu hadiste ravilerden kaynaklanan bir hazf eksiltme olduğu aşikârdır. Çünkü üç gruptan bahsedilmekte, ancak iki grubun durumu hakkında bilgi verilmektedir. Şu hadiste eksik olan birinci grup hakkında bilgi verilmektedir:
“İnsanlar kıyamet gününde üç grup halinde haşredilirler: Bir grup yiyeceğini yemiş, giyeceğini giymiş ve bineğine binmiştir…”
Ahmed 5/164, 165, 21788
Hafız ibni Kesir (Rahmetullahi Aleyh) bu hadisleri zikrettikten sonra şöyle demiştir:
“Bu hadislerde bahsedilen haşır, dünyanın son vakitlerinde mevcut olan insanların, haşır yeri olan Şam diyarında üç sınıf olarak toplanmaları demektir. Bu üç sınıftan biri yiyeceğini yemiş, giyeceğini giymiş ve bineğine binmiştir. İkinci grup bazen bineğe biner, bazen de yaya gider. Bunlar binek azlığından dolayı iki kişi bir deveye, üç kişi bir deveye ve on kişi bir deveye nöbetleşe binerler. Üçüncü gruba gelince; Aden’in derinliklerinden çıkıp insanları her taraflarından kuşatan ateş, onları önüne katıp yaya olarak mahşer sahasına götürür.”
Ölüm Ötesi Tarih 183
İmam Nevevî (Rahmetullahi Aleyh) ise şöyle demiştir:
“Âlimler, bu haşrın, kıyametten ve Sûr’a üflenmesinden hemen önce, dünyanın son vakitlerinde olduğunu söylemişlerdir. Bunun delili ise, ateşin o insanlarla beraber kaylule yapması, sabahlaması ve akşamlamasıdır. Çünkü kıyamet koptuktan sonra sabahlama, akşamlama vs. yoktur. Müslim’in zikrettiği gibi bu, kıyamet alametlerinin sonuncusudur.”
Nevevî Müslim Şerhi 5/2718, 2719
Tüm bu rivayetlerden Şam bölgesinin, insanların toplanacağı haşır alanı olduğu anlaşılmaktadır. Şüphesiz ki bu, o diyarın faziletinden kaynaklanmaktadır. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Şam diyarını övmüş, orası için dua etmiş ve oraya yerleşmeyi teşvik etmiştir.
1) Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Ne mutlu Şam’a!”
Bizler:
−Ya Rasulallah! Bu hangi sebepten ötürüdür? dedik.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−“Çünkü Rahman’ın melekleri kanatlarını Şam’ın üzerine germiştir” buyurdu.
Tirmizi 4211
2) Muaviye bin Hayde (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
−Ya Rasulallah! Bana nereyi tavsiye edersin? diye sorunca Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−“İşte şurayı, dedi ve eliyle Şam tarafını gösterdi.”
Tirmizi 2288
3) Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Yapılacak olan savaş gününde Müslümanların sığınağı, Şam şehirlerinin en hayırlısından biri olan ve kendisine Dimeşk denilen şehrin yanındaki el-Ğuta olacaktır.”
Dimeşk: Suriye’nin şimdiki başkenti olan Şam şehridir.
Ebu Davud 4298
4) Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle dua etmiştir:
“Ey Allah’ım! Şam’ımızda bize bereket ihsan et! Ey Allah’ım! Yemen’imizde bize bereket ihsan et!”
Buhari 6954, Tirmizi 4210
5) Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Yakında işler sizin muhtelif ordulara ayrılmanız şeklinde olacaktır! Bir ordu Şam’da, bir ordu Yemen’de ve bir ordu da Irak’ta olacaktır.”
Bunun üzerine ibni Havale (Radiyallahu Anh):
−Ya Rasulallah! O zamana yetişirsem benim için onlardan birini seç ki orayı tercih edeyim, deyince Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−“Sen Şam’ı seç! Orası Allah’ın arzının en hayırlısıdır. Allah kullarından en hayırlı olanları orası için seçer. Şayet Şam’a gitmeyi istemezseniz Yemen’i seçin ve havuzunuzdan için. Şüphesiz ki Allah Şam’a ve ahalisine benim için vekil olmuştur.”
Ebu Davud 2483
Kıyametin Büyük Dokuz Alameti:
1) Mehdi Aleyhisselam’ın Gelmesi.
2) Mesih Deccal’in Gelmesi.
3) İsa Mesih Aleyhisselam’ın Yeryüzüne İnmesi.
4) Ye’cüc ve Me’cüc’ün Ortaya Çıkışı.
5) Üç Büyük Çöküntü (Hasıf).
6) Duhân (Duman).
7) Güneşin Batıdan Doğması.
8) Dabbetü’l-Arz’ın Ortaya Çıkması.
9) İnsanları Önüne Katıp Sevk Eden Ateş.
Ahir zamanda Muhammed bin Abdullah isimli Ehli Beyt’ten birisi, doğu tarafından çıkacak ve Allah onunla bu dini güçlendirecektir. O kişi, Fatıma (Radiyallahu Anha)’nın soyundan, Hasan (Radiyallahu Anhuma) yoluyla gelir. Alnı şakaklarına kadar açık, burnu uzun ve kıvrık, uç tarafı ince ve ortası kemerlidir.
Doğu tarafından, bayrakları siyah olan bir topluluk onun zaferine yardımcı olacak, onun alt yapısını kuracak ve ordusunu oluşturacaktır.
Allah (Azze ve Celle) bir gecede Mehdi (Aleyhisselam)’ı ıslah eder ve eski halinden başka bir hale çevirir. O insanların arasında anlaşmazlıkların ve depremlerin olduğu bir zamanda ortaya çıkacaktır. Yeryüzü ondan önce zulüm ve haksızlıklarla dolu olduğu gibi, onun gelmesiyle adalet ve doğrulukla dolacaktır. Gökte ve yerde bulunan herkes ondan razı olacaktır.
Yedi sene idarede bulunacak, onun zamanında Allah-u Teâlâ bol yağmur yağdıracak, yerden de bolca ürün çıkacak, mal sayılamayacak kadar çoğalacak ve ümmet arasında eşit olarak paylaştırılacaktır. İsa (Aleyhisselam) gökten inince onun arkasında namaz kılacaktır.
Müslim 156/247, Ebu Davud 4282, 4285, Tirmizi 2331, 2333, İbni Mace 4082, 4086, Ahmed 1/84, 645, 3571, 3573, 4098, 4279, Mecmau’z-Zevaid 7/313, 314, Hâkim 4/557, 558, Albâni Sahiha 711, Albâni Sahihu’l-Cami 6734, 6736
Mehdi (Aleyhisselam)’ın gelişiyle ilgili hadisler mütevatir derecesinde olup Ehli Sünnet âlimlerine göre onun gelmesine iman etmek vaciptir. Bu hadisleri Muhammed bin Cafer el-Kettanî, ‘Mütevatir Hadisler’ ismiyle tercüme edilen kitabında derlemiştir.
2) Mesih Deccal’in Gelmesi
Mesih kelimesinin 50 tane manası vardır. Bunların içinde ‘doğru söyleyen’ ile ‘saptıran yalancı’ gibi birbirinin zıddı manalar da vardır.
Allah-u Teâlâ iki tane mesih yaratmıştır ki, biri diğerinin zıddıdır. Mesih İsa (Aleyhisselam) doğru söyleyen ve insanlara doğru yolu gösterendir.
Mesih Deccal ise, insanlık için yaratılmış en büyük fitnelerden birisi olup çok yalan söyleyen ve insanları saptırandır. Ona Mesih denme sebebi iki gözünden birinin silik olması veya yeryüzünün tamamını kırk günde dolaşarak ayak basmadık bir yer bırakmayacak olması da olabilir.
Deccal ise, mübalağalı ism-i fail olup anlamı, görülmemiş ve duyulmamış yalanlar söyleyerek hakkı batıla karıştıran, gerçeği ters çeviren demektir.
Deccal denilince akla, çok yalan söyleyen kişi gelmekle beraber asıl kastedilen kıyametin kopmasından önce ortaya çıkıp insanları olağanüstü haller göstererek saptıracak olan Âdemoğullarından bir insandır. İnsanlar onu bilsinler ve sakınsınlar diye birçok özellikleri Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) tarafından bizlere bildirilmiştir.
Deccal’in Biyografisi ve Yapacağı Şeyler
1) Deccal Yahudi’dir!
2) Deccal Kâfirdir!
3) Deccal Kısırdır!
4) Deccal, İnsanı Öldürüp Diriltir!
5) Deccal, Çok Kuvvetlidir!
6) Deccal, Çok Hızlıdır!
7) Deccal, Kalın Boyunludur.
8) Deccal’in Alnı Açıktır.
9) Deccal, Kırmızı Yüzlüdür.
10) Deccal, İri Yarı Biridir.
11) Deccal, Kısa Boyludur.
12) Deccal’in Bacakarının Arası Açıktır.
13) Deccal, Sevimsizdir.
14) Deccal, Gençtir.
15) Deccal, Çukur ve Tümsek Olmayan Bir Halde Silme Düzdür.
16) Deccal’in Saçı Oldukça Kıvırcıktır!
17) Deccal’in İki Gözü Arasında Kâfir Yazılıdır!
18) Deccal’in Gözü Cam Gibi Yeşildir!
19) Deccal’in Sağ Gözü Kör veya Şaşıdır!
20) Deccal’in Sol Gözü Sönük veya İçi Çıkartılmış Üzüm Tanesi Gibidir!
21) Deccal’in Ayakları Dengesiz ve Çarpıktır!
22) Deccal’in Yanında Akar İki Nehir Vardır!
23) Deccal, Gökyüzüne Emrettiğinde Yağmur Yağar!
24) Deccal, Toprağa Emrettiğinde Sebze ve Meyve Çıkar!
25) Deccal, Toprağa Emrettiğinde Hazinelerini Çıkartır!
26) Deccal, Hayvanların Memelerindeki Sütünü Artırır!
27) Deccal, Sebzelerin ve Meyvelerin Bereketini Artırır!
28) Deccal’in Yanında Ekmekten ve Etten Dağlar Vardır!
Buhari 6976, 6980, Müslim 2933, 2934, 2937, 2942, Ebu Davud 4316, 4320, Ahmed 2/291, 7892, 4/20, 16368
Muaz (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Beytü’l-Makdis’in imarı Medine’nin harabına, Medine’nin harabı büyük savaşın çıkışına, büyük savaşın çıkışı İstanbul’un fethine, İstanbul’un fethi de Deccal’in çıkışına delalet eder’ buyurdu.”
Ebu Davud 4294
Deccal’in ortaya çıkışı ile öldürülüşü arasında cereyan edecek olaylar ise şunlardır:
Şam ile Irak arasında Horasan’da ortaya çıkar, İsbehan Yahudilerinden yetmiş bin kişi ona tâbi olur. Yeryüzünde kırk gün kalır ve iki mukaddes belde olan Mekke ile Medine dışında ayak basmadık bir yer bırakmaz.
Bu kırk günden birincisinin uzunluğu bir sene gibi, ikincisinin uzunluğu bir ay gibi, üçüncüsünün uzunluğu bir hafta gibi ve kalan günler de bilinen günler gibidir. Toplam olarak yeryüzünde 439 gün kalır.
Dolaştığı beldelerde insanları kendisinin ilahlığını tanımaya davet eder, davetine inanalar için göğe emreder de yağmur yağar, toprağa emreder de her türlü bitkiyi çıkarır. Davetini kabul etmeyenlere şiddetli musibetler ve kıtlık isabet eder. Deccal bir harabeye uğrayarak içindeki hazineleri çıkarmasını emreder. Bunun üzerine oranın hazineleri, bal arılarının arı beyinin peşinden gittiği gibi Deccal’in peşi sıra giderler.
Onun yanında ekmekten ve etten dağlar ile iki tane akarsu vardır ki, bunlardan birisi beyaz bir su, diğeri de alevlenen bir ateştir. Hâlbuki bunların aslı tam tersi olup ateş gibi olan, serin bir su, su gibi olan da bir ateştir.
Deccal genç bir mü’mini öldürüp diriltir. Ancak o genç, onun yalancı Mesih Deccal olduğunu ilan eder, buna karşın Deccal ona bir daha zarar veremez. Nihayet İsa (Aleyhisselam) gökten iner ve Beytü’l-Makdis Kudüs civarında onu öldürerek bu büyük fitneyi ortadan kaldırır.
Müslim 2934, 2937, 2939, 2942, 2944, Buhari 6979, İbni Mace 4072
Deccal ortaya çıktığında şerrinden korunmak için şunlar yapılmalıdır:
1) Ondan uzak durulmalı.
2) Karşılaşmaktan kaçılamamışsa davetine uyulmamalıdır. Çünkü onun iddia ettiği gibi bir ilah olmadığına dair çokça alamet vardır. Gözünün şaşı olması, bir insan oluşu, alnında ‘kâfir’ yazması, genci öldürememesi gibi.
3) Ateşine girmek ya da suyundan içmek zorunda kalınırsa ateşine girilmelidir.
4) Kehf Sûresi’nin ilk 10 ayeti ezberlenmeli ve o görüldüğünde Kehf Sûresi okunmalıdır. Bunlar da onun şerrinden korunmaya yardımcıdır.
Müslim 809/257, 2934, 2937, Ebu Davud 4315, 4319, 4321, 4323
Mesih Deccal’in kıyamete yakın bir vakitte ortaya çıkacağı ve bazı olağanüstü şeyler göstereceği ile ilgili hadisler mütevatir olup Muhammed bin Cafer el-Kettanî, ‘Mütevatir Hadisler’ isimli kitabında bu hadisler hakkında bilgi vermiştir.
3) İsa Mesih Aleyhisselam’ın Yeryüzüne İnmesi
Mesihlerin ikincisidir. Allah (Azze ve Celle) onu babası olmaksızın Meryem (Aleyhesselam)’dan doğmasını takdir ettiği, Allah’ın kelimesi ve kendinden bir ruh olan İsa (Aleyhisselam)’dır.
Nisa 171
Bilindiği gibi İsa (Aleyhisselam), Ben-i İsrail’e yani Yahudilere gönderilen Nebilerden birisiydi. Onlar birçok nebiyi öldürdükleri gibi onu da öldürmek istediler. Ancak Allah-u Teâlâ buna müsaade etmedi ve onu kendi katına yükseltti.
Allah-u Teâlâ, Kur’an’ı Kerim’de İsa (Aleyhisselam)’ın öldürülmediğini ve çarmıhada gerilmediğini, başka birinin ona benzetildiğini ve o benzetilen kişiyi öldürdüklerini, Allah’ın İsa’yı kendine yükselttiğini, dolayısıyla halen diri olduğunu haber vermektedir. Allah-u Teâlâ, Kur’an’ı Kerim’de İsa (Aleyhisselam)’ın kıyametin yaklaşması hakkında bir alamet olduğunu bildirmektedir. Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Biz Allah’ın Rasulü olan Meryem oğlu İsa’yı öldürdük demelerinden dolayı Yahudileri yıldırım çarptı. Oysa onu öldürmediler ve asmadılar. Fakat o öldürdükleri kendilerine İsa’ya benzetildi. Onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, ondan yana kuşku içindedirler. Bu hususta tam bir bilgileri yoktur, sadece zanna uyuyorlar. Onu yakînen öldürmediler. Bilakis Allah onu kendisine yükseltti. Allah Azîz’dir, Hakîm’dir.”
Nisa 157, 158
Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Muhakkak ki o (İsa), kıyamet saati için bir bilgidir…”
Zuhruf 61
İsa (Aleyhisselam) hakkında Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den varid olan hadisten anlaşıldığına göre kıyamet saati yaklaşıp Deccal ortaya çıktığı esnada İsa (Aleyhisselam) bir sabah vakti adaletli bir hakem olarak Şam’ın doğusundaki beyaz bir minarenin yanına, ellerini iki meleğin kanatlarına koyarak inecektir.
Müslümanların imamının arkasında sabah namazını kılacak, Mesih Deccal’i öldürecek ve Müslümanlar onun taraftarı olan Yahudilerin köklerini büyük bir savaş neticesinde yeryüzünden sileceklerdir.
İsa (Aleyhisselam), yeryüzünde Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in şeriatı ile hükmederek Hristiyanların tazim ettikleri haçı kıracak, aslen yenmesi haram olan ve Hristiyanlarca etinin yenmesi helal sayılan domuzu öldürecek ve cizyeyi kaldıracaktır. Çünkü Ehli Kitabı İslam dinine zorlayacak, aksi takdirde cizyeyi kabul etmeyip onlarla İslam üzere savaşacaktır.
Allah onun zamanında İslam dışındaki tüm dinleri ortadan kaldıracak ve İslam yeryüzündeki tek din olacaktır. İsa (Aleyhisselam), Ye’cüc ve Me’cüc kavimlerine karşı Müslümanları bir kaleye sığındıracak ve Allah-u Teâlâ, onun duasının bereketiyle o iki kavmi bir gecede helak edecektir.
İsa (Aleyhisselam) yeryüzünde toplam kırk sene kalacak, bu dönemde dünya bolluk ve bereketle, huzur ve asayişle dolacak, kimse kabul etmeyecek derecede mal çoğalacak, vahşi hayvanlarla evcil hayvanlar ve insanlar bir arada yaşayacak, kimse kimseye rahatsızlık ve zarar vermeyecektir.
İsa (Aleyhisselam), umre ve hac ibadetlerini yerine getirmek için telbiye getirecektir. Eceli geldiğinde de vefat edecek ve Müslümanlar ona cenaze namazı kılacaklardır.
Buhari 3263, 3264, Müslim 155/242, 246, 156/247, 2897/34, 2937/110, Ebu Davud 4324, Ahmed 2/406, 9259, 9630, 9632
İsa Aleyhisselam’ın Biyografisi
İsa (Aleyhisselam), hamamdan yeni çıkmış gibi kızıl, buğday tenli, esmerlerin en güzelinden, kıvırcık uzun saçlı, saçları taranmış, orta boylu ve geniş göğüslüdür. Yeryüzüne indiği anda üzerinde sarımsı iki parça elbise bulunacak, başını eğdiğinde su damlayacak ve başını kaldırdığında su damlacıkları inci taneleri gibi dökülecektir.
Nefesi, gözünün gördüğü yere kadar yayılacaktır. İsa (Aleyhisselam)’ın nefesini hisseden her kâfir derhal ölecektir. Beytü’l-Makdis’e yakın ve bilinen bir belde olan Lüdd Kapısı civarında Deccal ile karşılaştıklarında, Deccal tuzun suda eridiği gibi eriyecek ancak İsa (Aleyhisselam) onu kendi elleriyle öldürecektir.
İsa (Aleyhisselam)’ın yeryüzünde kalacağı süre hakkında sahih olarak iki rivayet vardır, 7 ve 40 sene. Âlimler bu rivayetlerin arasını şöyle cem etmişlerdir:
İsa (Aleyhisselam)’ın göğe yükseltildiğinde 33 yaşında olduğuna dair rivayetler vardır. Dünyaya inmesinden sonra ise yedi sene daha kalacak ve toplam ömrü kırk yaş olacaktır. En doğrusunu Allah bilir.
Buhari 3257, 3259, Müslim 168/272, 169/273, 2937/110, 2940/116, Ebu Davud 4324
Mehdi (Aleyhisselam)’ın gönderilişi ve Deccal’in ortaya çıkması ile ilgili hadisler gibi İsa Mesih (Aleyhisselam)’ın yere inişiyle ilgili hadisler de mütevatir olup Muhammed bin Cafer el-Kettanî, ‘Mütevatir Hadisler’ isimli kitabında bu hadisler hakkında bilgi vermiştir. Dolayısıyla bu hadislere iman edip kabullenmek vaciptir! İnkâr etmek ise kişinin durumunu tehlikeye düşürür. Yani küfürdür.
Bununla beraber tarih boyunca ümmetin önemli bir kesimi tarafından yapıldığı gibi; Mehdi’nin gönderilişi ve İsa (Aleyhisselam)’ın yeryüzüne inişi ile ümmetin toparlanma sürecine girecek olması uyuşukluk ve tembelliğe bir kalkan yapılmamalı, İslam’ın bize öğrettiği gibi ümmet bilincini yayarak ve yaşatarak bir duvarın tuğlaları gibi olmaya gayret gösterilmeli ve Allah-u Teâlâ’nın:
“Mü’minler ancak kardeştirler…” Hucurat 10 Ayeti daima bizim şiarımız olmalıdır.
4) Ye’cüc ve Me’cüc’ün Ortaya Çıkışı
Allah-u Teâlâ, İsa (Aleyhisselam)’ın eliyle Deccal fitnesini ortadan kaldırdıktan sonra diğer büyük bir fesat daha ortaya çıkacaktır ki o da, Ye’cüc ve Me’cüc isimli iki kavmin yeryüzünü istila etmeleridir. Bu olay İsa (Aleyhisselam) henüz hayattayken olacaktır.
Allah-u Teâlâ, Kur’an’da iki yerde bu iki kavimden bahsetmektedir.
Kehf 94, 98, Enbiya 96, 97
Tefsirlerde aktarılan bilgilere göre Ye’cüc ve Me’cüc kavimlerinin soyu Nûh (Aleyhisselam)’ın oğlu Yâfis’e dayanmaktadır. Nitekim Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyuruyor:
“Nuh’un çocukları üç tanedir. Sâm, Hâm ve Yâfis. Sâm Arapların atası, Yâfis Rumların (Türklerin) atası ve Hâm da Habeşlilerin (Sudanlıların) atasıdır.”
Ahmed 5/10, 11, 20375
Kehf suresinde anlatıldığı gibi, Zü’l-Karneyn (Aleyhisselam) hemen hemen hiç söz anlamayan bir kavme uğradı. Bu kavim kendilerine zarar veren Ye’cüc ve Me’cüc kavimlerini ona şikâyet ettiler ve onlarla kendi aralarına onların geçmelerini engelleyecek tarzda bir set yapmasını istediler.
Bunun üzerine Zü’l-Karneyn (Aleyhisselam) geçidin iki yanına genişliğine ve yüksekliğine dolduracak şekilde demir kütlelerini yığdırtarak bunları yaktırdı. Nihayet demirler kor halini alınca erimiş bakır istedi ve o korun üzerine döktürdü. Nihayet bu, Ye’cüc ve Me’cüc kavimlerinin delmeye ve aşmaya güç yetiremeyecekleri şekilde muhkem bir set oldu.
Katade (Rahmetullahi Aleyh) bu settin çizgili bir elbise gibi olduğunu, bir kısmının siyah ve diğer kısmının kırmızı renkli olduğunu söylemiştir.
Camiu Li Ahkami’l-Kur’an 11/131
Hicri 227-232 yılları arasında halifelik yapan zalim Harun el-Vâsık iktidarı döneminde bazı emîrlerini bir akıncı birliği ile beraber bu setti görmek üzere gönderdi ve yerini tespit etmelerini istedi. Onlar uzun mesafeler katederek onu buldular. Set fevkalade yüksek ve erişilmez idi, ona ve çevresindeki dağlara güç yetirilemeyecek gibiydi.
Oranın yapısı demir ve bakırdandı, üzerinde büyük kilitler olan büyükçe bir kapısı vardı, oradaki burçlardan birinde kerpiçler ve işçi kalıntıları mevcuttu, settin yanında da komşu krallıklardan bekçiler bulunmaktaydı. Bu birliğin oraya gidişi ile memleketlerine dönüşü arası iki seneden fazla sürmüştü.
İbni Kesir Tefsiri 10/5081, 5082
Bu iki kavim o günden beri bu seddi delmeye çalışmaktadırlar. Her gün seddi bir miktar delerler. Nihayet güneşin ışığını görmeye yaklaşınca başlarındaki amirleri:
−Kazıyı bırakıp dönün, kalanı yarın kazarız, der. Allah (Azze ve Celle)’de seddi eskisi gibi sağlam hale getirir. Allah’ın dilediği vakte kadar bu olay sürekli tekrar eder. Nihayet onların vakitleri tamamlanıp Allah onları insanların üzerine göndermeyi dilediğinde onlar seddi yine kazarlar ve delme işini tamamlamaya yaklaştıklarında amirleri:
−Kazıyı bırakıp dönün, inşallah yarın kazarsınız, diyerek istisnada bulunur. Ertesi gün seddin yanına vardıklarında onu inşa olmuş halde değil de bıraktıkları gibi bulurlar ve seddin kalanını kazarak yeryüzü halkının üzerine saldırırlar.
Bu esnada Allah-u Teâlâ, İsa (Aleyhisselam)’a:
−Ben şimdi Bana ait olan birtakım kullar çıkardım. Hiç kimsenin onlarla savaşmaya gücü yetmez. Bu sebeple sen yanındaki kullarımı Tûr dağına sığındır ve orayı onlar için sağlam bir sığınak ve kale yap! diye vahyeder.
Seddi delen Ye’cüc ve Me’cüc kavimleri insanlara saldırırlar, canlarını ve mallarını ifsad ederler, yeryüzündeki bütün suları içerler. Hatta bu iki kavim şu an İsrail sınırları içinde Hayfa kentinin doğusunda bulunan Taberiye gölüne uğrar ve suyunu içmeye başlarlar. Kalabalığın sonu oraya uğrar, su bulamayınca şaşırırlar da:
−Yemin olsun bir zamanlar burada su vardı, derler. Onlar öyle kalabalıktırlar ki, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onların kalabalıklığını bize bir kutsî hadiste şöyle haber verir:
“Cehenneme gönderileceklerin miktarı her 1000 kişiden 999’udur.
Ashâbın:
−Geriye kalan o binde bir hangimiz olabilir? sorusuna Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle cevap vererek ümmetini sevindirmiştir:
−“Sevinin, sizden her bir kişiye karşılık Ye’cüc ve Me’cüc’den 999 kişi vardır. Sizler mahşer halkının toplamı içinde beyaz bir öküzün derisindeki siyah bir tüy veya siyah bir öküzün derisindeki beyaz bir tüy mesabesindesiniz…”
Buhari 4576, Müslim 222/379
Bu iki kavim yeryüzüne hâkim olurlar. En son olarak İsa (Aleyhisselam) ve yanındakileri Tûr dağında kuşatıp oraya hapsederler. Öyle ki, yiyecek ve içeceklerin tükenmesi, temin de edilememesi sebebiyle o Müslümanların her birine verilecek bir öküz kafası yüz altından değerli olacaktır.
Yeryüzü halkının işini bitirdiklerine kanaat edildiğinde Ye’cüc ve Me’cüc kavminden bir kişi:
−Şu yeryüzü halkının işini bitirdik, şimdi gökyüzü halkıyla savaşacağız, der. Onlardan birisi mızrağını göğe doğru fırlatır ve Allah’ın dilemesiyle o mızrak kana bulanmış olarak yere düşer. Bunun üzerine onlar büyüklenerek:
−Gökyüzü halkını da öldürdük, derler. Müteakiben İsa (Aleyhisselam) ve arkadaşları Allah-u Teâlâ’ya dua ve niyazda bulunurlar da, Allah-u Teâlâ o iki kavmin üzerine, boyunlarına musallat olacak deve ve davarların burunlarında bulunan bir kurtçuk gönderir. Bu kurtçuklar onları boğazlarından yakalar. Onlar çekirge sürüsünün ölümü gibi ölürler ve birbirlerinin üstüne yığılıp kalırlar.
Ertesi gün onların helak oldukları anlaşılınca İsa (Aleyhisselam) ve arkadaşları sığındıkları kaleden inerler. Yeryüzünde bu iki kavmin fertlerinin yağlarının ve pis kokularının doldurmadığı bir karış yer bulunmaz.
Müslümanlar ellerinde kalan hayvanları salıverirler ancak o iki kavmin leşleri dışında bir yiyecek bulamazlar. Onların leşlerini yiyerek ot yiyip semizlendikleri gibi semizlenirler ve memeleri sütle dolar. Müslümanlar onların ok, yay ve kalkanlarından yedi yıl boyunca ateş yakarlar.
İsa (Aleyhisselam) ve arkadaşları Allah’a niyazda bulunurlar ve Allah birtakım kuşlar gönderir. Bu kuşlar o kokmuş cesetleri Allah’ın dilediği bir yere taşırlar. Sonra Allah-u Teâlâ şiddetli bir yağmur gönderir, o yağmur her tarafı yıkayıp temizler, ayna gibi parlatır. Sonra yere:
−Ürünlerini bitir, bereketini geri getir, denilir. Öyle ki, bir kalabalık bir tek nar ile doyar, onun kabuğunun altında gölgelenir. Süt bereketlenir de bir sağmal hayvandan sağılan süt kalabalık bir cemaate yeter.
Bolluk ve bereket yeniden çoğalır, huzur ve asayiş artar. İsa (Aleyhisselam) vefat eder, halk onun üzerine cenaze namazını kılar. İnsanlar bu haldeyken Allah-u Teâlâ tatlı bir rüzgâr gönderir, o rüzgâr Müslüman olan insanları koltuk altlarından yakalar ve ruhlarını alır. Artık geriye kıyametin tepelerine kopacağı en şerli insanlar topluluğu kalır.
Müslim 2937/110, Tirmizi 2341, 3359, İbni Mace 4075, 4076, 4079, 4080
5) Üç Büyük Çöküntü (Hasıf)
Kıyametin kopmasından önce vuku bulacak büyük alametlerin zikredildiği hadiste üç büyük hasıftan bahsedilmekte, ancak bunun teferruatı hakkında pek bilgi verilmemektedir.
Müslim 2901/39, Ebu Davud 4311, Tirmizi 2274, İbni Mace 4055
Hasıf, yere batma ve yerin çökmesi şeklinde olur. Nitekim eski ümmetlerden bazısı işledikleri günahlardan dolayı yere batırılarak cezalandırılmıştır. Kibirli bir şekilde yolda yürürken yere batırılan ve kıyamet gününe kadar da batırılacağı haber verilen kişi de bu şekilde cezalandırılanlardandır.
Buhari 5850
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in haber verdiğine göre bu ümmetten de yere batırılarak cezalandırılacak olanlar bulunacaktır ki, bunlar kaderciler ve zındıklardır.
Ahmed 2/91, 5639, 5867, 6208, Tirmizi 2280, İbni Mace 4061
Kıyametin büyük alametlerinden biri olarak zikredilen bu hasıf, yerin çökmesi şeklinde olacaktır. Bu çöküntülerden birisi yeryüzünün doğusunda, diğeri batısında ve üçüncüsü de Arap yarımadasında olacaktır. Bu çöküntüler henüz gerçekleşmemiştir, şimdiye kadar gerçekleşen irili ufaklı çöküntüler küçük çöküntü kısmından olup küçük alametler kısmındandır, Allah en doğrusunu bilendir.
6) Duhân (Duman)
Kıyametin büyük alametlerinden dumandır bu duman hakkında Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
“Göğün, insanları bürüyerek açık bir duman çıkaracağı günü gözetle! Bu, elem verici bir azaptır. (İşte o zaman insanlar):
−Rabbimiz! Bizden (bu) azabı kaldır, doğrusu biz artık iman edenleriz. (derler)”
Duhân 10, 12
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de bu duman hadisesinden çeşitli kereler bahsetmiş ve kısmen teferruatını haber vermiştir. Buna göre kıyamete yakın bir vakitte apaçık olacak ve herkes tarafından görülecek bir duman gökle yer arasında meydana gelerek insanları saracaktır.
Bu duman sebebiyle insanlar azap duyacaklar, mü’minler nezleye tutulmuş gibi olacaklar, kâfirlerin de nefesleri kesilecek, şişecekler, kızaracaklar ve sonunda duman kulaklarından çıkacaktır. Bir rivayete göre bu duman yeryüzünde 40 gün kalacaktır. Neticede insanlar, bunun Allah tarafından kendilerine gönderilen bir ikaz ve azap olduğunu anlayacaklar, akabinde bu azabı kaldırması için Allah’a dua edeceklerdir.
“Biz azabı birazcık kaldıracağız ama siz yine (eski halinize) döneceksiniz.” Duhân 15. ayetinden Allah-u Teâlâ’nın onlardan bu duman azabını istekleri üzere kaldıracağı, ancak onların âdetleri üzere tekrar küfre geri dönecekleri ve bu ikazı da kulak arkası edecekleri anlaşılmaktadır.
“Fakat biz büyük bir şiddetle yakalayacağımız gün (kıyamet günü), kesinlikle intikamımızı alırız.” Duhân 16. ayetinden de Allah-u Teâlâ’nın onları azaplandırma işini, gözlerin korkudan dışarı fırlayacağı kıyamet gününe ertelemekte olduğu anlaşılmaktadır. O şiddetli günün azabından Allah’ın rahmetine sığınırız!..
Müslim 2798/39, 2901/39, Nevevî Müslim Şerhi 5/2744, İbni Kesir Tefsiri 13/7180, 7185, Ölüm Ötesi Tarihi 146, 148
7) Güneşin Batıdan Doğması
Kıyametin büyük alametlerinin yedincisi güneşin, her zamankinin aksine doğudan değil de battığı yerden doğmasıdır. Bu hususta Kadı İyad (Rahmetullahi Aleyh)’in dediği gibi; bunun gibi kıyamet alametlerine dair olan hadisler, Ehli Sünnete mensup bütün fıkıh, hadis ve kelam âlimleri tarafından zahirî manalarıyla kabul edilmiş ve başka türlü yorumlanmamıştır.
Nevevî Müslim Şerhi 1/310
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in bildirdiğine göre, güneş batıdan doğmadan kıyamet kopmayacaktır. Güneşin battığı yer tarafında genişliği yetmiş yıllık mesafe olan bir kapı vardır ki, buna tevbe kapısı denilir.
Bu kapı, güneş batıdan doğuncaya kadar daima açık olacak ve tevbe eden herkesin tevbesi kabul edilecektir. Güneşin battığı yerden doğması hadisesi vuku bulduğunda, o kapı da kapanacak ve artık hiç kimseden tevbe kabul edilmeyecek, daha önce iman etmemiş veya imanından bir hayır elde edememiş insanların imanları kendilerine bir fayda sağlamayacaktır.
Hâlbuki o dehşetli alameti gören bütün insanlar iman edecekler, ancak bu geçersiz bir iman olacaktır. Yine kavranması zor, ancak iman edilmesi vacip olan gaybî haberlerden birisi de Allah Rasulü (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in bildirdiği şu olaydır.
Ebu Zerr (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Güneş her gün battıktan sonra Arş’ın altındaki müstekarrına karar kılma, yerleşme yeri gider ve secde etmek için izin ister. Kendisine secde için izin verilir, secde eder ve bu halde kalır.
Nihayet kendisine:
−Kalk, geldiğin yerden geri dön! denilir. Bu hal rutin olarak ta ki insanların her türlü çirkinliği aşikâre yaptığı bir döneme kadar her gün devam eder.
Belirlenen o vakit geldiğinde güneşe:
−Kalk ve battığın yerden doğ! denilir. Bunun üzerine güneş batı tarafından doğar. Bu alamete şahit olan insanların hepsi imana gelir, ancak tevbe kapısı artık kapanmıştır. İşte o gün, şu ayette bize bildirilen gündür:
“…Rabbinin ayetlerinden/delillerinden bazısı geldiği gün, önceden iman etmeyen veya imanından bir hayır kazanmayan kimseye (o günkü) imanı hiçbir fayda vermez.” En’am 158
Buhari 3017, 4362, 4696, 6974, Müslim 157, 159, Ebu Davud 4310, 4312, Tirmizi 2281, 3265, 3266, 3763, 3764, İbni Mace 4068, 4070, Ahmed 5/145, 21625, 21679, 21734, 21791, 21874, İbni Kesir Tefsiri 6/2873, 2878
8) Dabbetü’l-Arz’ın Ortaya Çıkması
Kıyamete oldukça yakın bir vakitte ortaya çıkacak alışkın olunmayan alametlerden biride Dabbe’nin canlı hayvanın bir kuşluk vakti insanların arasına çıkması ve onlarla konuşmasıdır.
Bu hususta Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
“Söz aleyhlerine gerçekleştiğinde onlara yerden bir dabbe çıkartırız. O dabbe, onlara hitaben insanların ayetlerimize yakînen kesin olarak inanmadıklarını söyler.”
Neml 82
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den Dabbetü’l-Arz’ın ortaya çıkacağına dair sahih rivayetler nakledilmiştir. Onlardan birisi şudur:
“Dabbe çıkar ve insanların burunlarını damgalar. Sonra o damgalananlar sizin içinizde yaşarlar. Hatta deve satın alan birine diğeri:
−Onu kimden aldın? diye sorar.
–O da:
−Burnu damgalı olanların birinden aldım, der.”
Ahmed 5/268, 22664, Buhari Tarih 3/172, Mecmau’z-Zevaid 8/9, Albâni Sahiha 322
Ancak onun niteliği, nerede ve nasıl ortaya çıkacağı, başka neler yapacağı hakkında birbirine muhalif, sıhhatleri hakkında da fikir sahibi olamadığımız birçok rivayetler nakledilmiş ve bunlara dayalı görüşler ortaya sürülmüştür.
Hafız ibni Kesir (Rahmetullahi Aleyh) değerli tefsirinde şöyle demiştir:
“Bu canlı, ahir zamanda insanların bozulduğu ve Allah’ın emirlerini terk ederek gerçek dini değiştirdikleri sırada ortaya çıkar. Allah-u Teâlâ, onlar için yerden bir canlı çıkaracaktır. Bu canlının Mekke’den çıkacağı da, Mekke’nin dışında başka yerlerden çıkacağı da söylenmiştir. O canlı, insanlarla durumları hakkında konuşacak yani hitap edecektir.”
İbni Kesir Tefsiri 11/6176, 6177
Bu Dabbe’nin sahip olacağı söylenen vasıflardan; uzunluğunun 60 zira yani 30 metre, insan yüzlü, öküz başlı, domuz gözlü, filkulaklı, dağ keçisi boynuzlu olduğu, boynuzları arası mesafenin bir fersah yani 5.000 metre olması, devekuşu boyunlu, aslan göğüslü, kaplan renkli, kedi böğürlü, koç kuyruklu, deve ayaklı oluşu, önünden kaçan kimsenin ondan kurtulamadığı, arkasından koşan kimsenin ona yetişemediği, Musa (Aleyhisselam)’ın asasını ve Süleyman (Aleyhisselam)’ın mührünü taşıması gibi hakkında söylenen şeylerden hiçbirinin delili yoktur.
Hakkında sahih bir nass gelmediği için bu konunun peşine düşmek ve kesin bir hüküm vermek doğru olmaz. Ancak bize bildirildiği kadarına iman etmeli ve teslim olmalıyız. Aynı şekilde bu canlının akıbeti hakkında da herhangi bir delil bulunmadığı gibi, bu hususa dair bir görüşe de ulaşamadık.
Müslim 2941/118, Ebu Davud 4310, İbni Mace 4069, İbni Kesir Tefsiri 11/6176, 6181, Kurtubî Tefsiri 13/231, 237
9) İnsanları Önüne Katıp Sevk Eden Ateş
Kıyametin büyük alametlerinin sonuncusu ise, Yemen’in Aden ile Hadramevt şehirleri civarından büyük bir ateş çıkmasıdır. Bu ateş insanları kuzeye, Şam topraklarına yani Şam topraklarıyla kastedilen alan, bugünkü Suriye topraklarına ilaveten Ürdün, Irak ve Türkiye topraklarından bir kısmını içine alan geniş bir bölgedir. İşte bu bölgeye doğru göç etmek zorunda bırakacaktır.
Artık bu alametten sonra kıyamet kopacak, imtihan bitip hesap görme ve karşılıkların verileceği ebedi hayat başlayacaktır. Bu hususta Kur’an’da bir delil bulunmamakla beraber Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmaktadır:
“Sizler şu on alameti görmedikçe kıyamet kopmayacaktır: Duman, Deccal, Dabbetü’l-Arz, güneşin batıdan doğması, İsa bin Meryem’in yeryüzüne inişi, Ye’cüc ve Me’cüc, birisi doğuda, birisi batıda ve diğeri de Arap yarımadasında olmak üzere üç yer çöküntüsü. Bu alametlerin sonuncusu ise, Yemen’den Aden’in en uzak yerinden çıkıp insanları göç ettiren onları haşrolunacakları yere doğru önüne katarak süren bir ateştir.”
Ravilerden biri onuncu alamet: ‘İnsanları denize atan bir rüzgârdır’ dedi.
Müslim 2901/39, 40, Ahmed 4/6, 7
Bu hadisin şerhinde İmam Maverdî (Rahmetullahi Aleyh) şöyle demektedir:
“Aden ve Yemen’in en uzak noktasından çıkacak olan bu ateş, hadiste açıklandığı gibi insanları haşredip toplayacaktır.”
Nevevî Müslim Şerhi 5/2745
Abdullah ibni Ömer (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Kıyamet gününden önce Yemen’in Hadramevt şehrinden veya Hadramevt denizi tarafından bir ateş çıkacak ve insanları haşredecek toplayacaktır.’
Sahâbe:
−Ya Rasulallah! Bu durumda bize ne emredersin? diye sorunca Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Size Şam’ı tavsiye ederim’ buyurdu.”
Tirmizi 2314, Ahmed 2/8, 4536, 5146, 5376, 5738, 6002
Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘İnsanlar dünyanın son döneminde bazı şeylere rağbet edip onları isteyen ve bazı şeylerden korkanlar olarak üç grup halinde haşrolunurlar: İkincisi ikisi bir deve üzerinde, üçü bir deve üzerinde, dördü bir deve üzerinde, hatta onu bir deve üzerinde sevk olunurlar. Bunların kalanlarını yani üç gruptan üçüncüsünü ise, bir ateş haşredip toplar. Onlar nerede kaylule yaparlarsa ateş de onlarla beraber kaylule yapar. Onların geceledikleri yerde onlarla beraber geceler, onların sabahladıkları yerde onlarla beraber sabahlar, onların akşamladıkları yerde onlarla beraber akşamlar’ buyurdu.”
Buhari 6438, Müslim 2861/59
Kaylule: Öğle ile ikindi vakitleri arasında yapılan ve Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) tarafından da yapılması tavsiye edilen uykunun adıdır. Bu uykunun insana faydası tıbben de tespit edilmiştir.
Hafız ibni Kesir (Rahmetullahi Aleyh)’in de dediği gibi bu hadiste ravilerden kaynaklanan bir hazf eksiltme olduğu aşikârdır. Çünkü üç gruptan bahsedilmekte, ancak iki grubun durumu hakkında bilgi verilmektedir. Şu hadiste eksik olan birinci grup hakkında bilgi verilmektedir:
“İnsanlar kıyamet gününde üç grup halinde haşredilirler: Bir grup yiyeceğini yemiş, giyeceğini giymiş ve bineğine binmiştir…”
Ahmed 5/164, 165, 21788
Hafız ibni Kesir (Rahmetullahi Aleyh) bu hadisleri zikrettikten sonra şöyle demiştir:
“Bu hadislerde bahsedilen haşır, dünyanın son vakitlerinde mevcut olan insanların, haşır yeri olan Şam diyarında üç sınıf olarak toplanmaları demektir. Bu üç sınıftan biri yiyeceğini yemiş, giyeceğini giymiş ve bineğine binmiştir. İkinci grup bazen bineğe biner, bazen de yaya gider. Bunlar binek azlığından dolayı iki kişi bir deveye, üç kişi bir deveye ve on kişi bir deveye nöbetleşe binerler. Üçüncü gruba gelince; Aden’in derinliklerinden çıkıp insanları her taraflarından kuşatan ateş, onları önüne katıp yaya olarak mahşer sahasına götürür.”
Ölüm Ötesi Tarih 183
İmam Nevevî (Rahmetullahi Aleyh) ise şöyle demiştir:
“Âlimler, bu haşrın, kıyametten ve Sûr’a üflenmesinden hemen önce, dünyanın son vakitlerinde olduğunu söylemişlerdir. Bunun delili ise, ateşin o insanlarla beraber kaylule yapması, sabahlaması ve akşamlamasıdır. Çünkü kıyamet koptuktan sonra sabahlama, akşamlama vs. yoktur. Müslim’in zikrettiği gibi bu, kıyamet alametlerinin sonuncusudur.”
Nevevî Müslim Şerhi 5/2718, 2719
Tüm bu rivayetlerden Şam bölgesinin, insanların toplanacağı haşır alanı olduğu anlaşılmaktadır. Şüphesiz ki bu, o diyarın faziletinden kaynaklanmaktadır. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Şam diyarını övmüş, orası için dua etmiş ve oraya yerleşmeyi teşvik etmiştir.
1) Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Ne mutlu Şam’a!”
Bizler:
−Ya Rasulallah! Bu hangi sebepten ötürüdür? dedik.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−“Çünkü Rahman’ın melekleri kanatlarını Şam’ın üzerine germiştir” buyurdu.
Tirmizi 4211
2) Muaviye bin Hayde (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
−Ya Rasulallah! Bana nereyi tavsiye edersin? diye sorunca Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−“İşte şurayı, dedi ve eliyle Şam tarafını gösterdi.”
Tirmizi 2288
3) Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Yapılacak olan savaş gününde Müslümanların sığınağı, Şam şehirlerinin en hayırlısından biri olan ve kendisine Dimeşk denilen şehrin yanındaki el-Ğuta olacaktır.”
Dimeşk: Suriye’nin şimdiki başkenti olan Şam şehridir.
Ebu Davud 4298
4) Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle dua etmiştir:
“Ey Allah’ım! Şam’ımızda bize bereket ihsan et! Ey Allah’ım! Yemen’imizde bize bereket ihsan et!”
Buhari 6954, Tirmizi 4210
5) Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Yakında işler sizin muhtelif ordulara ayrılmanız şeklinde olacaktır! Bir ordu Şam’da, bir ordu Yemen’de ve bir ordu da Irak’ta olacaktır.”
Bunun üzerine ibni Havale (Radiyallahu Anh):
−Ya Rasulallah! O zamana yetişirsem benim için onlardan birini seç ki orayı tercih edeyim, deyince Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
−“Sen Şam’ı seç! Orası Allah’ın arzının en hayırlısıdır. Allah kullarından en hayırlı olanları orası için seçer. Şayet Şam’a gitmeyi istemezseniz Yemen’i seçin ve havuzunuzdan için. Şüphesiz ki Allah Şam’a ve ahalisine benim için vekil olmuştur.”
Ebu Davud 2483
Kıyametin Büyük Dokuz Alameti:
1) Mehdi Aleyhisselam’ın Gelmesi.
2) Mesih Deccal’in Gelmesi.
3) İsa Mesih Aleyhisselam’ın Yeryüzüne İnmesi.
4) Ye’cüc ve Me’cüc’ün Ortaya Çıkışı.
5) Üç Büyük Çöküntü (Hasıf).
6) Duhân (Duman).
7) Güneşin Batıdan Doğması.
8) Dabbetü’l-Arz’ın Ortaya Çıkması.
9) İnsanları Önüne Katıp Sevk Eden Ateş.