Hariciler Kimdir - Hariciler Özellikleri Nelerdir
1 – Büyük Günah sahibi “ebedi cehennemdedir” derler.
2 – Büyük Günah sahibini tekfir ederler.
3 – Hakem olayında Hz. Ali ve muhatablarını Allahın hükmüyle hükmetmedikleri gerekçesiyle tekfir ederler.
4 – İlim ehli olmayan cahil,kaba-saba insanlardır.
5 – Katı kalblidirler. Müslümana şiddetli ve öfkeli, kafire yumuşak davranırlar.
6 – “Hüküm ancak Allah’ındır” haricilerin sloganıdır.fakat Allahın hükmünü bilmezler.
7 – Peygamberimizi dahi adaletsizlik ile suçlayan sapık bir düşünceleri vardır.
Bir gün Hz Peygamber ganimet dağıtırken biri çıkar, “Ya Muhammed, adil ol! Adaletle dağıtmadın!” der. Kıpkırmızı olan Hz Peygamber “Ben adil olmazsam daha kim adil olur?” der ve şunu bildirir: “Dikkat edin, bunun neslinden (bu cinsten) ilerde bir kavim zuhur edecek Okun yaydan çıktığı gibi dinden çıkacaklar”
Buhari, Megazi, 61; Müslim, Zekat 144-146
8 – Zahiri ibadetlere düşkündürler. Onların ibadetlerini gören kendi ibadetini küçümser. Hz Peygamberin tarifiyle, “Sizden biri onların namazı yanında kendi namazını, onların orucu yanında kendi orucunu küçük görür Lakin onların imanı boğazlarını aşmaz”
Buhari, Menakıb, 25; Müslim, Zekat, 147; İbnu Mace, Mukaddime, 12
ancak okudukları Kur’an boğazlarından geçmez, okun yaydan çıktığı gibi dinden çıkarlar.
9 – İlk Hariciler genelde çöl Araplarıdır. İslam öncesinde fakir bir halde yaşamışlardır Çölde yaşamaya devam ettiklerinden İslama girince de ekonomik durumları iyileşmez Bunların fikirleri basit, tasavvurları dardır
Bu yüzden dinde mutaassıp, muhakeme güçleri noksan insanlardır Çabuk öfkelenirler, kolaylıkla infiale kapılırlar Yaşadıkları çöl misali, sert tabiatlı, katı kalplidirler..
10 – Cehaleti mazeret olarak kabul etmezler. Günahkâr kimsenin özel şartlarını, durumlarını gözetmeden tekfir ederler.
11 – Hoşgörüsüz, fanatik kimselerdir.
12 – Kendi uydurdukları batıl kaide ve ölçülerle insanları değerlendirirler.
- Mesela çocuğunu devletin okullarına göndermek bunların inancında küfürdür.
- İslam devleti olmadığı için Türkiye’de Cuma namazı kılınmaz!
- Devletin yaptırdığı camilerde namaz kılınmaz!
- Devletin maaşını alan imam ve müezzinler bunların gözünde Bel’amdır, arkalarında namaz kılınmaz!
- Oy vermek mutlak olarak küfürdür!
- Devletin mahkemelerine gitmek ve muhakeme olmak mazeretsiz küfürdür!
- Devlet kafir olduğu için devlet mallarını çalmak veya zarar vermek bunların fıkhında helaldir!
13 – İbn-i Ömer bunlar için şöyle der:
“Bunlar, insanların en şerlileridir. Kâfirler hakkında inen ayetleri almış ve Müslümanlara uygulamışlardır.” (Buhari muallak olarak, “İnkarcıların ve Haricilerin Öldürülmesi” babında rivayet etmiştir.)
14 – Kur’an ve Sünnetin, Fıkhın inceliklerini bilmezler ;
Buhari ve Muslim, Muaze adındaki kadından şöyle rivayet ederler:
“Aişe’ye; ‘Hayızlı kadın neden orucu kaza ediyor da namazı kaza etmiyor?’ diye sordum.
Bana; ‘Sen Harurilerden (harici) misin?’ dedi. Ben; ‘Hayır, ama soruyorum’ dedim.
Bunun üzerine şöyle dedi: ‘Hayızlı olduğumuz zaman orucu kaza etmemiz emredildi ancak namazı kaza etmemiz emredilmedi.’”
15 – İbn-i Hacer’in sahih olduğunu bildirdiği bir sened ile Hariciler hakkında İbn-i Abbas’tan Radıyallahu Anhuma şöyle rivayet eder:
“Kur’an’ın muhkemlerine iman ederler ancak muteşabihleri ile helak olurlar.”
( Fethu’l-Bari, “Mürtedlere İstitabenin Uygulanması” kitabı)
16 – “Said bin Museyyeb’e; ‘Kadın parmağını kesmenin cezası nedir?’ diye sordum. ‘On deve’ diye cevap verdi. Ben; ‘İki parmağı kesilirse, cezası ne olur?’ diye sordum. ‘Yirmi deve’ dedi. Ben; ‘Üç parmak kesilirse’ dedim. ‘Otuz deve’ dedi. Ben yine; ‘Dört parmak kesilirse’ diye sordum. O; ‘Yirmi deve’ diye cevap verince kendisine; ‘Neden yarası ve acısı arttığı halde cezası azaldı?’ dedim.
Bana; ‘Sen Iraklı mısın?’ dedi. Ben; ‘Hayır, ama öğrenmek istiyen bir cahil veya bildiğini pekiştirmek isteyen bir âlimim ’dedim. Bunun üzerine şöyle cevap verdi:
‘’Ey kardeşimin oğlu, sünnet böyledir.’’
Kadının diyeti erkeğin diyetinin yarısı kadardır. Bu mesele hakkında el-Muğni ve diğer kitapların “Diyetler” bölümüne bakınız.
Hariciler kimdir, nasıl ortaya çıkmıştır ve temel özellikleri nelerdir
Hariciler, Hz. Ali döneminde meydana gelen Sıffin savaşından sonra ortaya çıkarlar. Hz. Ali ve Hz. Muaviye taraftarları arasında meydana gelen bu savaşta, Hz. Muaviye taraftarları yenileceklerini anlayınca mızraklarının ucuna Kuran sayfaları takarlar, "aramızda Kuran hakem olsun" derler. Bunun üzerine çatışmalar durur, görüşmeler başlar.
İşte bu "hakem olayından" sonra bir kısım insanlar "sen insanları hakem olarak kabul ettin. Halbuki hüküm ancak Allah’ındır" diyerek Hz. Alinin saflarından ayrılırlar.(1) Bunlara "hariciler" denir.
"Hüküm ancak Allahındır" (2) cümlesi haricilerin sloganı haline gelir. Hatta bir gün Hz. Ali halka hitabederken haricilerden biri kalkar,"Ey Ali! Allah’ın dinine insanları ortak kıldın. Hüküm ancak Allah’ındır" der. Bunun üzerine her taraftan "Hüküm ancak Allahın!", "Hüküm ancak Allahın!" sesleri yükselir. Hz. Ali buna mukabil şöyle der: "Söz, hak bir söz, fakat bununla batıl murat ediliyor."(3)
Bir gün Hz. Peygamber ganimet dağıtırken biri çıkar, "Ya Muhammed, adil ol! Adaletle dağıtmadın!" der. Kıpkırmızı olan Hz. Peygamber "Ben adil olmazsam daha kim adil olur?" der ve şunu bildirir: "Dikkat edin, bunun neslinden (bu cinsten) ilerde bir kavim zuhur edecek. Okun yaydan çıktığı gibi dinden çıkacaklar."(4)
İşte hariciler bu hadisin çizdiği çerçevede insanlardır. İslam kahramanı Hz. Aliyi bile tekfirden çekinmemişlerdir. Aslında ibadete düşkündürler. Hz. Peygamberin tarifiyle, "Sizden biri onların namazı yanında kendi namazını, onların orucu yanında kendi orucunu küçük görür. Lakin onların imanı boğazlarını aşmaz."(5) Şatıbî'nin yorumuyla, yani okuduklarını anlamazlar.(6)
Hz. Ali, İbn-i Abbası haricilere elçi olarak gönderir. Onlar "Hüküm ancak Allahın!" dediklerinde İbn-i Abbas "Evet der, hüküm ancak Allahın. Fakat Allah karı- koca arasındaki geçimsizlikte hakem tayinini istemiştir.(7) Keza, ihramlı iken avlanan hakkında yine hakem tayin etmiştir.(8) Dolayısıyla karı- koca ve av meselesinde hakem tayin etmek mi önce gelir, yoksa ümmeti ilgilendiren bir meselede mi?"(9)
Hariciler genelde çöl araplarıdır. İslam öncesinde fakir bir halde yaşamışlardır. Çölde yaşamaya devam ettiklerinden İslama girince de ekonomik durumları iyileşmez. Bunların fikirleri basit, tasavvurları dardır.
Bu yüzden dinde mutaassıp, mahakeme güçleri noksan insanlardır. Çabuk öfkelenirler, kolaylıkla infiale kapılırlar. Yaşadıkları çöl misali, sert tabiatlı, katı kalplidirler.(10)
Hariciler gayr-i müslimler yerine hep müslümanlarla uğraşmışlardır.(11)
Hoşgörüsüzlük, fanatiklik, kendinden olmayanlara kapıları kapatmak,kaba kuvvete, şiddete başvurarak politik değişmeyi etkilemek ve dar kafalılık bunların en belirgin özelliklerindendir. (12)
Hariciler her günahı küfür olarak kabul ederler. Büyük günah işleyenlerin ebedi cehennemde olacağını söylerler.(13) Onlara göre küfür ve imanın ortası yoktur.(14) Amelin imandan bir cüz olduğunu iddia ederler. Müşrikler ve kafirler hakkında inen ayetlerin zahiri manalarından hareketle hüküm çıkarırlar.(15)
Mesela, "Ona bir yol bulan için beytullahı haccetmek Allahın insanlar üzerinde hakkıdır. Kim de inkar ederse, şüphesiz Allah alemlerden müstağnidir" (16) ayetiyle, hacca gitmeyenin kafir olduğuna hükmederler. Halbuki hüküm hac yapmayan için değil değil, onu inkar eden içindir.(17)
Keza, "Allahın indirdiğiyle hükmetmeyenler, kafirlerin ta kendileridir" (18) ayetiyle fasıkın, günahkarın mü'min olmadığına delil getirirler. (19) Halbuki, Allahın indirdiğini tasdik ( kabul ) etmeyenin kafir olduğuna itiraz yok ise de, Allahın emrini kabul ettiği halde yapmayan günahkarlar yine mümindirler. Bunlara asla kafir denilemez.
Neredeyse bir iman esası konumuna yükseltilen dinî hoşgörüsüzlüğü siyasî alana da taşımak, kendinden olmayanlara karşı zora başvurarak sosyal ve politik değişmeyi sağlamaya çalışmak şeklinde özetlenebilecek olan Hârici siyaset anlayışının uzantılarını sonraki dönemlerde de görmek mümkündür. İslâm tarihi boyunca bazı grup ve fırkaların benzer radikal anlayışları bayraklaştırdıkları bilinen bir husustur. Hz. Peygamber'in İslâm toplumunun oluşup gelişmesinde göstermiş olduğu esnekliği ortaya koyamayan Hâriciler zamanla küçük gruplara ayrılmışlar ve kendilerinin dışındaki müslümanlar için başvurdukları zor kullanma yöntemini kendilerinden kabul etmedikleri diğer Haricî gruplara da uygulamışlardır.
Sonuçta giderek küçük gruplara ayrılan Hâricîler'den ancak itidali tercih edenler bugüne ulaşabilmiştir. Günümüzde Umman, Zengibar, Doğu ve Kuzey Afrika'da küçük topluluklar halinde yaşayan ve artık müslüman çoğunluğu tekfir etmeyen, amaçlarına ulaşmak için de siyasî cinayetlere başvurmayan Hâriciler İbâdî mezhebine bağlıdır. Aradan geçen uzun zaman onları geniş İslâm topluluğunun etkisi altına almıştır. (20)
HÂRİCÎLİK (HÂRİCİYE)
Kaynaklar:
1-Şehristani, s. 106-107; Eş'ari, I, 167-168; İbnu Teymiye, Takıyyüddin, et-Tefsiru'l - Kebir, Daru'l- Kütübi'l- İlmiyye, Beyrut, 1988, II, 8-9; Şatıbi, Ebu İshak, el- Muvafakat fi Usuli'ş- Şeria, Beyrut, ts., III, 292; Ebu Zehra, Muhammed, Tarihu'l-Mezahibi'l-İslamiye, Daru'l-Fikri'l-Arabi, I, 65; Yemeni, Ebu Muhammed, Akaidu seles ve's- Sebîne fırka, Tahkik: Muhammed Abdullah Zerban el-/amidi, Mektebetu'l- Ulûm ve'l- Hikem, Medine, 1414 h., I, 11-12; Kılavuz, s. 311
2-En'am, 57; Yusuf, 40, 67
3-Şehristani, s. 107 (dipnotta).
4-Buhari, Megazi, 61; Müslim, Zekat. 144-146; İbnu Hanbel, III, 4
5-Buhari, Menakıb, 25; Müslim, Zekat, 147; İbnu Mace, Mukaddime, 12
6-Şatıbî, el-İ'tisam, s. 403
7-"Eğer karı- koca arasının açılmasından korkarsanız, erkeğin ve kadının ailelerinden birer hakem gönderin" ayetine işarettir. Nisa, 35.
8-Maide, 95
9-Cevzi, İbnu Kayyim, İ'lamu'l- Muvakkiin an Rabbi'l - Alemin, Daru'l - Kütübi'l -İlmiyye, Beyrut, 1991, I, 163; Şatıbi, el- Muvafakat, III, 292
10-Bkz. Ebu Zehra, I, 68-69
11-Akyol, Taha, Haricilik ve Şia, Kubbealtı Neş. İst. 1988, s. 97
12-Fazlurrahman, İslam, Ter. Mehmet Aydın ve Mehmet Dağ, Selçuk Yay. Ank. 3. Bsk, s. 234
13-Eş'ari, I, 167-168
14-Taftezani, Şerhu'l - Akaid, s. 140-141
15-Bkz. Şatıbî, İ'tisam, s. 404; Koçyiğit, Talat, Hadisçilerle Kelamcılar Arasındaki Münakaşalar, TDV. Yay. Ankara, 1989, s. 37-39
16-Al-i İmran, 97
17-Ebu Zehra, I, 71-73
18-Maide, 44
19-Alûsî, VI, 145
20- bk. DİA, HAricilik md.