Zu’l-Karneyn ve Ye’cüc Me’cüc
Zülkarneyn veya Zü'l-Karneyn (Arapça: ?), İslam dininin kutsal kitabı Kur'an'ın Kehf Suresi'nde geçen bir kişi. Peygamber olup olmadığı tartışmalıdır. Kendisiyle ilgili anlatı Ye'cüc ve Me'cüc'ü de içermektedir. Kur'an'daki anlatıda kim veya ne oldukları açıklanmayan Yecüc ve Mecüc'ü engellemek için bir set inşa ettiğinden söz edilir. Hangi çağda yaşadığı belirtilmemiştir.
Zülkarneyn kelimesi Arapçadır. Zü, tanımlık (e)l ve karneyn kelimelerinin birleşmesinden meydana gelmiştir. Zü, sahip ve mâlik demektir. Karn ise boynuz, perçem, tepe, zaman, güneş anlamlarına gelir. Karneyn, karn'ın tesniyesi yani iki tanesi demektir. Buna göre Zülkarneyn kelimesi iki boynuz sahibi şeklinde tercüme edilir.
Ancak, Kehf Suresi'ndeki âyetler göz önüne alındığında "iki zaman sahibi" veya zaman yolcusu şeklinde bir tercüme de akla yakın gelmektedir.
Zülkarneyn karakterini, kelime anlamının çift boynuz sahibi olması nedeniyle (çift boynuzlu miğfer takan) Büyük İskender'e veya Ebu'l Kelam Azad, Muhammed Hüseyin Tabatabaî ve Nasir Mekarim Şirâzî gibi tefsir âlimleri tarafından ve bâzı Hıristiyanlarca Büyük Kiros'a atfedilir.
Türk efsanelerinde Türk hakanının gökten bir ağaç kovuğuna inen kızlarla evlenmesi, Türk adı ile kurulan ilk devletin uzayla ilgili bir ad ile kurulması ("Gök"türkler), bir efsanede dağa bakır dökülerek kapatılması ve bir müddet sonra körüklerle eritilmesi ve yolun tekrar açılması, kadim Orta Doğu kazılarında şaşırtıcı şekilde bu kültüre ait izlerin bulunması, Kur'an'ın Kehf Suresi'nin Orhun Yazıtları ile olan birebir benzerliğine dayanarak Zülkarneyn'in Bilge Kağan veya antik çağda yaşamış bir başka Türk komutan veya Oğuz Kağan olduğu iddiaları, Muhammed'den nakledilen hadislerin bulunması gibi hususlar Türk olduğu savını güçlendirmektedir.
• Çin Seddi’nin İnşası,
• Türklerin Demircilikteki hünerleri ve kılıca çifte su verebilen tek ulus olması,
• Ergenekon Destanı’nın da anlatıldığı üzere dağları delmeleri ve ulusça yeni bir yaşama başlamış olmaları,
• Zü’lkarneyn’in savaşçı, mücadeleci kişiliğinin Türk Ulusu ile ortak nitelikler taşıması.
Zü’lkarneyn’in Türklere önderlik yapmış olan Türk asıllı bir Hükümdar olduğunu kanıtlamaktadır.
Yahudiler, Hz. Muhammed’in Peygamberliğinin gerçek olmadığını, O’nun bir yalancı olduğunu ispat etmek için daha önce kendilerine gönderilen ancak, değiştirip bozdukları kutsal kitaplarından bildikleri Zü’lkarneyn’i sordular, Muhammed (a.s)’e. Bilemeyeceği konusunda kesin kanaat sahibiydiler aslında ancak, sorularının karşılığını aldılar nihayetinde.
( Kehf Suresi, 83-98. Ayetler )
83 - Bir de sana Zülkarneyn'den soruyorlar. De ki: Size ondan bir hatıra okuyacağım.
84 - Gerçekten biz onu (Zülkarneyn'i) yeryüzünde iktidar sahibi yaptık ve ona ulaşmak istediği her şeyi elde etmesinin bir yolunu verdik.
85 - Derken o da bu yollardan birini tutup gitti.
86 - Nihayet güneşin battığı yere vardığı zaman, güneşi, (sanki) kara bir balçıkta batıyor buldu. Bir de bunun yanında bir kavim buldu. Biz ona dedik ki: "Ey Zülkarneyn! Onları ya cezalandırırsın veya onların hakkında iyi davranırsın."
87 - O da demişti ki: "Kim haksızlık ederse muhakkak ona azab edeceğiz; Sonra Rabbine geri döndürülecek, O da onu görülmemiş bir azabla cezalandırır."
88 - "Amma her kim de iman edip iyi bir iş yaparsa, buna da en güzel mükâfat vardır. Biz ona dünyada kolaylık gösterir zor işlere koşmayız."
89 - Sonra Zülkarneyn yine bir yol tuttu.
91 - İşte Zülkarneyn'in kudret ve saltanatı böyleydi. Ve biz onun yanında olan her şeyi bilgimizle kuşatmıştık.
92 - Sonra yine bir yol tuttu.
93 - Nihayet iki dağ arasına ulaştığında onların önünde, hemen hiç söz anlamayan bir kavim bulmuştu.
94 - Dediler ki: "Ey Zülkarneyn! Ye'cuc ve Me'cuc bu yerde fesat çıkarıyorlar. Onun için, bizimle onlar arasında bir sed yapman şartıyla sana bir vergi versek olur mu?"
95 - Dedi ki: "Rabbimin bana vermiş olduğu servet ve saltanat, sizin vereceğiniz şeyden daha hayırlıdır. Bana maddî yardımda bulunun da sizinle onların arasına en sağlam seddi yapayım.
96 - "Bana, demir kütleleri getirin." Nihayet dağın iki ucunu denkleştirdiği vakit: "Ateş yakıp körükleyin" dedi. Demiri bir ateş koru haline getirince. "Bana erimiş bakır getirin üzerine dökeyim" dedi.
97 - Artık Ye'cuc ve Me'cuc bu seti ne aşabildiler ne de delebildiler.
98 - Zülkarneyn dedi ki: "Bu Rabbimin bir lütfudur. Rabbimin vaadi geldiği vakit de onu dümdüz yapacaktır. Rabbimin vaadi de haktır.
Hemen konumuzu güncelleştirmenin yararlı olacağı düşüncesindeyim. Kur’an – ı Kerim’in kıyamete dek bozulmayacak olan son Kutsal kitap olması ve de Hz. Muhammed’in son peygamber olması nitelik ve ayrıcalığı aynı zamanda şu anlamı taşımaktadır; bahsi geçen yaşanmış olaylar daha sonra başta insanlık olmak üzere tüm yaratılmışların yaşayacakları hadiseler karşısında birer rol model, örnek, yol gösterici özelliklere sahiptirler. Bu anlayışın yinelemesi niteliğinde, zorlama bir varsayım olarak adlandırılabilir ancak, ülkemizde yaşanmakta olan politik çalkantıların Ergenekon tanımlamasıyla Zü’lkarneyn (Oğuz Kağan – Metehan)’ın temellerini atmış olduğu Türk ordusunun tıpkı geçmişte Türklerin iki dağın arasına hapsedilmesine benzer özellikler taşımakta olması realitesi. Daha açık bir söylem ile uluslar arası bir harp yöntemi doğrultusunda, TSK’nın Ergenekon davası ile birlikte Silivri Cezaevi’ne hapsedilmiş olmasıdır.
Kuranı Azimüşşan’da belirtilen ayetler ile bu konunun ne ilgisi var? Deniliyorsa şayet, bu şu anlamı taşır; “Kur’anı Kerim’in hükmü indirildiği dönem için geçerli idi. Bugün ve yarın yol göstericiliğinden söz edilemez. Sadece Muhammed’e, Mekke ve Medine halkına indirildi. Biz ve bizden sonra gelecekler için örnek teşkil edemez”. Kuşkusuz, bu özgür birer tercihtir. Bizzat Yüce Yaratıcı tarafından kabul ve ret seçeneği de herkese tanınmaktadır. Değerlendirme kişinin öz tercihine bırakılmıştır.
Bu durumda şu soruların cevaplandırılma zarureti doğmaktadır; Yaşayan bir Kur’an’dan bahsedilmesi söz konusu olabilir mi? Yeni bir peygamber ve onun getireceği kutsal bir kitap mı bekliyoruz? Tarih ile bugün arasında kurmuş olduğum bağlantı arasında din ve mantık benzerliği kuramamış olan “İslam Dünyasından” bu soruların cevabını özellikle bekliyorum.
Bâzı modernist yorumcular ise onun gezegenler arası seyahat yapabilen bir zaman yolcusu olduğunu ileri sürmektedirler.
98. ayetteki vaad kelimesi Kıyamet'e yakın zaman dilimi (âhir zaman) olarak algılanır ve Ye'cüc ve Me'cüc'ün Dünya'yı istila etmesi kıyamet alametlerinden birisi olarak yorumlanır. Ye’cüc ve Me’cüc’ün Çin Halkı olduğuna dair değerlendirmeler bulunmaktadır. Türklerin Çinlilere karşı inşa ettikleri Çin setti göz önünde bulundurulursa böyle bir değerlendirmenin doğru olduğunu görmekteyiz.
Çin Devleti’nin teknoloji alanında yapmakta olduğu atılımların bu kulvarda adeta dünyayı istila etmekte olması Ye’cüc Me’cüc kavminin günümüz simetrisi olduğu kuramını güçlendirmektedir.
Zamanda yolculuğa gelince; Olabilirlik kapsamında olmakla beraber kişisel düşüncem zamanın; dün, bugün ve yarının aynı düzlemde var olduğu yönündedir. Şöyle ki, hâlihazırda tüm zamanlar birlikte yaşanmaktadır. Bu görüşüm şu an itibariyle duygu ve düşün ile sınırlı olup soyut bir farkındalıktan öteye gözle görülür bir var oluş içermemektedir. Gelecekte teknolojik buluşlarla zaman makinesi yapılır ve bu şekilde yolculuk uygulanabilirlik kazanır mı? Bilemem. Ancak, geçmişten bugüne birçok teorik bilgi paylaşımlarının soyuttan somut birer gerçekliğe dönüşmüş olduğu örneklerinin yoğunluğu göz önünde bulundurulursa, zaman ile ilgili bu teorik mantalitenin gelecekte gerçekleşme olasılığının hayal olmadığını ortaya koymaktadır.
Zü’lkarneyn bir peygamber midir? Kur’an-ı Kerim’de açık açık peygamber olduğuna yönelik bir ifade bulunmamaktadır. Ne var ki Zü’lkarneyn, nitelikleri itibariyle peygamberlerin taşımış oldukları özelliklere sahip bir kişidir. Surede yazılı ayetler bunu anlatmaktadır aynı zamanda.
84 - Gerçekten biz onu (Zülkarneyn'i) yeryüzünde iktidar sahibi yaptık ve ona ulaşmak istediği her şeyi elde etmesinin bir yolunu verdik.
86 - … Biz ona dedik ki: "Ey Zülkarneyn! Onları ya cezalandırırsın veya onların hakkında iyi davranırsın."
91 - İşte Zülkarneyn'in kudret ve saltanatı böyleydi. Ve biz onun yanında olan her şeyi bilgimizle kuşatmıştık.
95 - Dedi ki: "Rabbimin bana vermiş olduğu servet ve saltanat, sizin vereceğiniz şeyden daha hayırlıdır. Bana maddî yardımda bulunun da sizinle onların arasına en sağlam seddi yapayım.
Zü’lkarneyn hadisesinin Ashabı Keyf ile birlikte aynı surede, Kehf Suresinde yer alması tabii ki gelişigüzel bir rastlantı değildir. Kısaca birkaç benzerliğine değineceğim. Ashabı Kehf ve Zü’lkarneyn, her ikisinde de zamanda yolculuk kavramlarına atıfta bulunulmaktadır. Demek oluyor ki, bu mümkün. Bir başka benzerlik, her iki olayda da inandıkları doğrular ile köşeye sıkıştırılıp çaresiz bırakılan insanların mutlak bir kurtuluş ve zafer ile müjdelendikleri ve şartlar ne olursa olsun bu müjdenin yaşam bulacağı gerçeğinin anlatılmakta olmasıdır.