17 Ağustos 2016 Çarşamba

Hadisler'de Hz.Mehdi


Zeyd bin Erkam naklediyor ki; Resulullah salla’llâhu aleyhi ve alih şöyle buyurdu: “Şüphesiz size öyle bir şey bırakıyorum ki eğer ona sarılırsanız benden sonra asla sapmazsınız. Birisi diğerinden daha yücedir. Allah’ın kitabı gökten yeryüzüne uzanan bir iptir. Ve itretim Ehl-i Beyt’im. O ikisi, havuzun başında bana ulaşıncaya dek asla birbirlerinden ayrılmazlar. Benden sonra o ikisine karşı nasıl davranacağınıza dikkat edin.”
Bu hadis birçok Ehl-i Sünnet kaynağında Huzeyfe’den nakledilmiştir. Örneğin: “Tarih-i Bağdat” c. 8, s. 442. Birçok Ehl-i Sünnet kaynağında da Zeyd bin Sabit’ten nakledilmiştir. Örneğin: “İhya-ul Meyt” s. 116; “Sünen-i Daremi” c. 2 s. 431; “Sahih-i Müslim” c. 7, s. 122 ve 123; “İtikad-ı Beyhaki” s. 164; “Müstedrek-i Hakim” c. 3, s. 148 ve 109; “Menakıb-ı Ahmed bin Hanbel”; “Mucem-i Kebir-i Taberanî” s. 137 (el yazması); “Sünen-i Beyhaki” c. 10, s. 113 ve 148 (el yazması); “Menakıb-ı İbn-i Meğazili” ve “el-Cem’u Beyn-es Sahiheyn” (el yazması).
Ehl-i Sünnet Kitaplarında İmamların ve Halifelerin On İki Kişi Olduğuna Dair Peygamber’in Hadisleri

Biz bu konuyla ilgili hadisleri Sünnilerin en muteber kitaplarından zikredeceğiz.

1- Buhari, “Tarih-ul Kebir” c. l, s. 446; Ahmed bin Hanbel, “Müsned”, c. 5, s. 92; Ebu Avâne “Müsned”, c. 4, s. 396; Ebu Nuaym “Hilyet-ul Evliya” c. 4, s. 323; İbn-i Kesir, “el-Bidayet-u ve’n Nihaye” c. 6, s. 248; Taberânî, “Mu’cem-ul Kebir” s. 94 ve Menâvî, “Kunuz-ul Hakayık” s. 208’de şöyle naklediyor:
Resulullah salla’llâhu aleyhi ve alih buyurdu ki: “Benden sonra oniki halife gelecektir.”

2- Ahmed bin Hanbel, “Müsned” c. 5, s. 87 ve 88:
Resulullah vedâ haccında şöyle buyurdu: “ Oniki halife oldukça bu din, düşmanlarına karşı hep muzaffer olacak ve hiçbir muhalif ve münafık ona zarar veremeyecektir .”

3- Taberâni “Mucem-i Kebîr” s. 94:
Câbir bin Semure şöyle dedi: Babamla birlikte Peygamberin yanında idim. Buyurdu ki: “Bu ümmetin oniki hakimi olacak ki başkalarının onları yalnız bırakmaları onlara zarar vermeyecektir.” Sonra Resulullah yavaşça bir şeyler söyledi ama ben duymadım. Babama:”Resulullah ne söyledi?” diye sordum. Dedi ki: Şöyle buyurdu: “Hepsi Kureyş’tendir.”

4- Hasekânî “Şevahid-ut Tenzil” (Beyrut bas.) c. 1, s. 455: Ata’dan; İbn-i Abbas, “Mü’min olan birisi ile....”[1] ayeti hakkında dedi ki: Bu ayet Ali aleyhi’s-selâm hakkında nazil olmuştur. Yani Ali Allah’ın birliğini tasdik etmiştir. “fasık olan bir olur mu?”[2] ayeti Velid bin Ukbe bin Ebu Muit hakkında nazil olmuştur. “Ayrıca Onlardan öyle İmamlar karar kıldık ki bizim emrimizle hidayet ederler.”[3] ayeti hakkında da şöyle dedi: “Yüce Allah, Musâ ile Hârun’un vefatından sonra Harun’un evlatlarından yedi kişiyi Beni İsrâil için İmam karar kıldı. Aynı şekilde Ali’nin evlatlarından yedi tanesini İmam karar kıldı. Sonra Harun’un yedi evladından başka beş tanesini daha seçerek, onları tam oniki nakip olarak karar kıldı.”
Peygamberimiz İmamların Adını Açıkça Buyuruyor

1- Feraid-us Simtayn, c. 2, s. 313:
Abdullah bin Abbas’tan; Resulullah salla’llâhu aleyhi ve alih şöyle buyurdu: “Ben peygamberlerin efendisiyim ve Ali bin Ebu Talib vasilerin efendisidir. Benden sonraki vasilerim oniki tanedir. İlki Ali Bin Ebu Talib’dir, sonuncusu ise Mehdi’dir.”

2- Feraid-us Simtayn, c. 2, s. 312:
Senetle Abdullah bin Abbas’tan; Resulullah salla’llâhu aleyhi ve alih şöyle buyurdu: “Doğrusu halifelerim, vasilerim ve Allah’ın benden sonraki halka hüccetleri oniki tanedir. İlki kardeşim, sonuncusu ise evladımdır. Dediler ki: “Ey Resulullah, kardeşin kimdir?” Buyurdu ki: “Ali bin Ebu Talib’dir.” Dediler ki: “Evladın kimdir?” Buyurdu ki: “Yeryüzü zulüm ve haksızlıkla dolduğu gibi onu adalet ve eşitlikle dolduracak olan Mehdi’dir. Beni hak üzerine müjdeleyici olarak gönderene andolsun ki, eğer yeryüzünün ömründen sadece bir gün kalsa dahi Allah, o günü o kadar uzatacak ki sonunda oğlum Mehdi zuhur edecektir. Allah’ın ruhu İsa bin Meryem gökten inecek ve onun arkasında namaz kılacak. Yeryüzü Rabbinin nuru ile aydınlanacak ve saltanatı doğuya ve batıya ulaşacak.”

3- Yenabi-ul Mevedde, c. 3, s. 160:
Resulullah’ın çobanı Ebu Süleyman’dan:
Resulullah’tan duydum ki şöyle buyuruyordu: “Miraç gecesi göğe yükseldiğimde, yüce Rabbim bana şöyle buyurdu: “Peygamber, Rabbinden kendisine nazil olanlara iman etti.” Dedim ki: “Mü’minler de.” Buyurdu ki: “Doğru söyledin. Ey Muhammed! Ben yeryüzü ehline şöyle bir baktım ve içlerinde seni seçtim. Sonra kendi isimlerimden birinden senin için bir isim seçtim. Benim zikrolunduğum her yerde sen de benimle zikrolundun. Ben Mahmud’um, sen de Muhammed’sin. Sonra bir daha baktım ve onların içinden Ali’yi seçtim. Onu kendi adımla adlandırdım. Ey Muhammed! Seni, Ali’yi, Fatıma’yı, Hasan’ı ve Hüseyin’i ve Hüseyin’in evlatlarından olan İmamları kendi nurumdan yarattım, ve sizlerin velayetinizi göklerin ve yerin ehline sundum. Kim onu kabullenirse benim yanımda mü’mindir, ve her kim karşı çıkarsa benim yanımda kafirdir.

Ey Muhammed! Eğer kullarımdan bir kul nefesi kesilinceye ve derisi kemiğe yapışıncaya kadar bana ibadet etse dahi, eğer sizin velayetinize karşı çıkarsa onu affetmem. Ey Muhammed! Onları görmek ister misin? Dedim ki: “Evet ey Rabbim!” Bana buyurdu ki: “Arşın sağ tarafına bak” Bakınca Ali, Fatıma, Hasan, Hüseyin, Ali bin Hüseyin, Muham-med bin Ali, Cafer bin Muhammed, Musa bin Cafer, Ali bin Musa, Muhammed bin Ali, Ali bin Muhammed, Hasan bin Ali ve Muhammed Mehdi bin Hasan’ı gördüm. O, onların içinde inci gibi parlayan yıldız gibiydi. Buyurdu ki: “Ey Muhammed! Onlar benim kullarıma olan hüccetlerimdir. Onlar senin vasilerindir. Onlardan Mehdi, senin evlatlarından öldürülenlerin kanının intikamını alacak. İzzetime ve celalime andolsun ki o, düşmanlarımdan intikam alacak ve dostlarımı sevindirecektir.”

4- Harezmi Maktel-ül Hüseyin-i s. 94:
İshak bin Haris ve Said bin Beşir naklederler ki; Ali bin Ebu Talib aleyhi’s-selâm şöyle dedi: Resulullah salla’llâhu aleyhi ve alih buyurdu ki: “Ben havuzun başında size ulaşacağım ve Ali, sen su dağıtacaksın, Hasan havuzu koruyacak, Hüseyin emredecek, Ali bin Hüseyin doldurulması için kaseleri sunacak, Muhammed bin Ali dağıtacak, Cafer bin Muhammed (halkı cennete) sevkedecek, Musa bin Cafer bizi sevenleri ve bize buğzedenleri sayacak ve münafıkları zelil kılacak, Ali bin Musa mü’minleri zinetlendirecek, Muhammed bin Ali cennet ehlini derecelerine ulaştıracak, Ali bin Muhammed Şiileri için görücü gidecek ve onları hurilerle evlendirecek, Hasan bin Ali cennet ehline meşale olacak, Mehdi ise kıyamette onlara şefaat edecek. Allah sadece istediğine ve razı olduğuna izin verecektir.”
Bu hadis aynen “Feraid-us Simtayn”, c. 2, s. 321’de de geçer.

5- Yenabi-ul Mevvedde, s. 445
Ali aleyhi’s-selâm’dan:
Resulullah salla’llâhu aleyhi ve alih şöyle buyurdu: “Her kim kurtuluş gemisine binmek, sağlam kulpa sarılmak ve Allah’ın sağlam ipinden tutmak isterse, Ali’yi sevmeli, onun düşmanına düşman olmalı ve onun evlatlarından olan hidayet İmamlarını imam edinmelidir.
Şüphesiz onlar benim halifelerim, vasilerim ve benden sonra Allah’ın halka hüccetleridirler. Onlar, ümmetimin efendileri ve takvalı olanları sevkedenlerdir. Onların hizbi benim hizbim, benim hizbim ise Allah’ın hizbidir. Onların düşmanlarının hizbi ise şeytanın hizbidir.
Ve 446. sayfasında diyor ki:

Bazı muhakkikler şöyle derler: Peygamber’den sonraki halifelerin oniki tane olduğuna delalet eden hadisler, birçok yoldan meşhur olmuştur. Zamanın geçmesiyle malum olan şudur ki, Peygamber’in hadisteki maksadı, itretinden ve Ehl-i Beyt’inden olan oniki imamdır. Bu hadisin, Peygamber’den sonraki ashabından olan halifelere yorumlanması mümkün değildir. Çünkü onların sayısı onikiden azdır. Hadisin Emevi sultanlarına yorumlanması da mümkün değildir; çünkü onların sayısı onikiden çok fazladır. Ayrıca Ömer bin Abdulaziz dışındakiler aşırı derecede zalimdirler. Aynı şekilde onlar, Haşim oğullarından da değildirler.

Çünkü Abdulmelik’in Cabir’den naklettiği rivayette peygamberimiz buyurmuştur: “Hepsi Haşim oğullarındandır.” Resulullah’ın bu sözü söylerken sesini kısması da bu rivayetin sıhhatinin emaresidir. Çünkü onlar Haşim oğullarının hilafetini istemiyorlardı. Ayrıca bu rivayeti Abbas oğullarının meliklerine de yorumlanması mümkün olamaz; çünkü onların hem sayıları fazladır, hem de şu ayete az riayet etmişlerdir: “De ki: Sizden Ehl-i Beyt’imi sevmeniz dışında hiç bir ecir istemiyorum.” Ve ayrıca Kisa hadisi de buna engeldir. Buna göre bu hadis sadece Peygamber’in itreti ve Ehl-i Beyt’ine yorumlanabilir.

Çünkü oniki İmam kendi zamanların en alimi, en yüceleri, en takvalıları ve nesep bakımından en yüceleri ve hasep olarak en üstünleri ve Allah katındaki en kerametlileridirler. Onların ilimleri hem verasetle, hem de ledunni olarak dedeleri Resulullah’a dayanır. İlim, tahkik, irfan ehli olanlar onları böyle tanırlar. Peygamberin hadisinin anlamının oniki İmam olduğunu bu kitapta, hem de diğerlerinde geçen Sakaleyn hadisi ve diğer birçok hadis desteklemektedir.
Peygamberimizin Cabir bin Semureden nakledilen “Ümmetin hepsi onları kabullenecek” rivayetindeki maksadı ise şudur ki, kıyam edecek olan Mehdi zuhur ettiğinde bütün ümmet, onların İmametini ikrar edecektir.

Yeryüzünün Hüccetsiz Kalmayacağına Dair

İnsan, Allah’a itaat veya isyan etme konusunda özgür olarak yaratılmıştır. Eğer Allah’a itaati seçerse, varlıkların en eşrefi ve en efdali olur. Fakat diğer varlıklar, genelde böyle değildirler. Onlar, yaratılışları gereği Allah’a itaat eder ve O’nu tesbih ederler. Yüce Allah buyuruyor ki: “Ve hiç bir şey yoktur ki, Allah’a hamd ederek O’nu tesbih etmesin.”[4]

Bu özelliğinden dolayıdır ki, insan diğer varlıkların yüklenemediği ağır bir vazifeyi yüklenebilmiştir. “Biz emaneti göklere, yeryüzüne ve dağlara sunduk, ama onlar yüklenmekten çekindiler ve ondan korktular; İnsan onu yüklendi. Şüphesiz insan çok zalim ve çok cahildir.”[5]

Ancak insanlar, irade sahibi özgür varlıklar oldukları için her zaman Allah’a itaat yolunu seçmemektedirler ve dolayısıyla herkes bu emaneti taşıyamamaktadır. Bu sebeple, bu emanetin yerde kalmaması için insan yeryüzünde bulunduğu sürece onu taşıyabilecek, Allah’a karşı isyan etme zulmü ve cehaletine düşmemiş kamil bir insanın var olması ve insanlara yaratılış gayeleri olan “yalnızca Allah’a ibadet” etmeleri noktasında kılavuzluk etmesi gereklidir. İşte okuyacağınız “yeryüzünün asla hüccetsiz kalmayacağına” dair bize ulaşan hadislerdeki sır da budur.

1- el-Kafi, c. 1, s. 138
Kerram’dan:
İmam Cafer Sadık aleyhi’s-selâm şöyle buyurdu: “Eğer yeryüzünde sadece iki kişi bile kalmış olsaydı, birisi mutlaka İmam olurdu.” Yine buyurdu ki: “Kimse, Allah Teala kendisini hüccetsiz bıraktı diye itiraz edemesin diye en son ölecek olan İmamdır.”

2- el-Kafi c. 1 s. 137
Ebu Herase’den:
Muhammed Bâkır aleyhi’s-selâm şöyle buyurdu: “Eğer İmam yeryüzünden bir saat çekilse, tıpkı denizin ehlini boğduğu gibi yeryüzü kendi ehlini yutar.”
Aynı hadisi Şeyh Saduk “Kemal ud Din” c. 1, s. 203’de başka bir tarikle Ebu Herase’den nakleder.Yalnız burada “saat” kelimesi geçmez.

3- el-Kafi c. 1, s. 137:
Ebu Hamza’dan:
İmam Muhammed Bâkır aleyhi’s-selâm şöyle buyurdu: “Allah’a and-olsun ki, Adem aleyhi’s-selâm olduğu günden beri Allah, yeryüzünü Allah’a hidayet eden bir İmamsız ve kullarını hüccetsiz da bırakmamıştır. Allah’ın, kullarına hücceti olan İmam olmazsa, yeryüzü baki kalmaz.”

4- Kemal-ud Din c. 1 s. 202
Ebu Mahmud; İmam Rıza aleyhi's-selâm’ın şöyle buyurduğunu nakleder: “Biz Allah’ın mahlukat arasındaki hüccetleri, kulların halifeleri ve sırrının eminleriyiz. Takva kelimesi ve sağlam kulp biziz. Bizler Allah’ın şahitleri ve insanlar arasındaki bayraklarıyız. Allah, gökleri ve yeri zail olmaktan korumak için, bizi vesile kılmıştır. Bizim vesilemizle yağmur yağdırır ve rahmet dağıtır. Yeryüzü açık veya gizli bir imamdan mahrum kalmaz. Eğer yeryüzünde bir gün dahi hüccet olmazsa, kendi ehlini tıpkı denizin yok etmesi gibi yok eder.”

5- İsbat-ul Hüdat, c. 1, s. 137:
“Keşf-ul Gumme fi Marifet-il Eimme” kitabında Ali bin İsa bin Ebu-l Feth-i Erbili, Sünni alimlerinden olan Hafız Abdulaziz bin Ahzar Cenabezi’nin “Maalim-ul İtre” kitabından naklen İmam Rıza aleyhi’s-selâm’dan, o da babalarından, Emir-ül Mü’minin aleyhi’s-selâm’ın şöyle buyurduğunu kaydeder: Resulullah salla’llâhu aleyhi ve alih yüce Allah’ın “O gün bütün insanları İmamlarıyla çağıracağız” sözü hakkında şöyle buyurdu: “Her kavim kendi zamanının İmamı, Rabbinin kitabı ve Peygamberinin sünneti ile çağırılacaktır.”

Mehdi ile ilgili Hadislerin Ehl-i Sünnet Nezdine Mütevatir Oluşu

Mehdi aleyhi’s-selâm ile ilgili hadislerin sayısı o kadar fazladır ki iki İslami fırkanın naklettiği hadisler içerisinde çok az konu bu hadde ulaşmıştır. Şiilerde Peygamber salla’llâhu aleyhi ve alih ve Ehl-i Beyt imamlarının hepsinden Mehdi aleyhi’s-selâm hakkında hadisler varit olmuştur.
Ehl-i Sünnet’in de Resulullah salla’llâhu aleyhi ve alih’den bu konuda naklettikleri hadisler mütevatir olup, onların ileri gelenlerinin büyük bir bölümü de buna tanıklık etmişlerdir.
Hafız Eskalani “Et Tahzib” c. 9, s. 144’de (Haydar Abad bas.) der ki: “Mehdi ve onun Ehl-i Beyt’ten olduğu yedi yıl hükümet edeceği, yeryüzünü adaletle dolduracağı, Hz. İsa’nın onunla birlikte zuhur edeceği, Deccal’ı öldüreceği, ümmete imamet edeceği ve İsa’nın onun arkasında namaz kılacağına dair Mustafa salla’llâhu aleyhi ve alih’den naklolunan hadisler, ravilerinin sayısının çokluğundan mütevatir ve müste-fizdir...”

Bunu Suyuti de “el-Havi li-l Fetava” kitabında aynen nakleder.
İbn-i Hacer-i Heysemi, “Es Savaik”, s. 165 (Mısır bas.) der ki: Ebu Hüseyin-i Acuri şöyle der: Mehdi’nin zuhuru, Ehl-i Beyt’ten olduğu, yeryüzünü adalete dolduracağı, İsa aleyhi’s-selâm’la birlikte zuhur edeceği ve Filistin topraklarında ki “Bab-ı Led” de Deccal’ı öldürmek için ona yardım edeceği, ümmete imamet edeceği ve İsa aleyhi’s-selâm’ın da onun arkasında namaz kılacağına dair Mustafa salla’llâhu aleyhi ve alih’den naklolunan hadisler, ravilerinin sayısının çokluğundan mütevatir ve müste-fizdir.”

Şeblenci “Nur-ul Ebsar”, s. 171’de (Mısır Şa’biyye bas.) der ki: “Mehdinin Ehl-i Beyt’ten olduğu ve yeryüzünü adaletle dolduracağına dair Peygamber salla’llâhu aleyhi ve alih’den naklolunan rivayetler müteva-tirdir ve Deccal’ı öldürmek için İsa’ya yardım edeceğini bildiren hadisler de mütevatirdir.”
Mısırlı Şeyh Muhammed-i Hanefi “İthaf-u Ehl-il İslam” (el yazması) adlı kitabında der ki: “Mehdinin zuhur edeceğine dair, Peygamber salla’llâhu aleyhi ve alih’den naklolunan hadisler mütevatirdir...”
Araştırmacı Muhammed bin Resul Berzenci “el-İşaatu li Eşrat-is Sae” (s. 87, Mısır bas.) adlı kitabında der ki: “Muhammed bin Hasan Esfevi “Menakıb-ı Şafii” adlı kitabında şöyle der: Mehdi ve onun Peygamber’in Ehl-i Beyt’inden olduğuna dair Resulullah’tan naklolunan rivayetler mütevatirdir.”

Şeyh Muhammed Sabban “İs’af-ur Rağıbin s.140’da (Mısır bas.) der ki: “Mehdi’nin zuhuru, Ehl-i Beyt’ten olduğu, yeryüzünü adaletle dolduracağı ve Filistin’deki “Bab-ı Led”de Deccal’ı öldürmek için İsa’ya yardım edeceği, ümmete imam olup İsa’nın onun arkasında namaz kılacağına dair Peygamber salla’llâhu aleyhi ve alih’den ulaşan hadisler mütevatirdir.”
Süveydi “Sebaik-uz Zeheb” s.78’de (Mısır bas.) der ki: “Alimlerin üzerinde ittifak ettikleri şey şudur ki, Mehdi ahir zamanda kıyam edecektir ve yeryüzünü adaletle dolduracaktır.”
Ehl-i Sünnetin hafız ve ravileri yüzlerce hadis, tefsir, kelam, irfan, terceme, lügat ve tarih kitaplarında Mehdi hadisini tahric etmişlerdir. Bunlardan bazıları şunlardır:

1- Buhari, Sahih’inde.[6]
2-Müslim bin Haccac, Sahih’inde.
3-Buhari, Tarih-i Kebir’de.
4-Ebu Davud, Sünen’de.
5-İbn-i Mace, Sünen’de.
6-Hakim, Müstedrek’de.
7-Ahmed bin Hanbel, Müsned ve el-Cem’u Beyn’es Sihah’da.
8-Tirmizi, Sahih’inde.
9-İbn-i Kesir, el-Bidayetu ven Nihaye’de.
10-Ayrıca, Nihayet-ul Bidaye’de.
11-Zehebi, Mizan-ul İtidal’da.
12-Ayrıca, Tezkiret-ul Huffaz’da.
13-Ayrıca, Lisan-ul Mizan’da.
14-Ayrıca, Tarih-ul İslam’da.
15-Ayrıca, Telhis-ul Müstedrek’de.
16-Muttaki, Kenz-ul Ummal’da.
17-Ayrıca, Muntahab-ı Kenz-ul Ummal’da.
18-Ebu Nuaym, Hilyet-ul Evliya’da.
19-Muhibbuddin Hatip, Zahair-ul Ukba’da.
20-Ayrıca, Riyaz-un Nazıra’da.
21-Yusuf bin Yahya Mukaddesi, Akd-üd Dürer’de.
22-Beyhaki, el-İtikad’da.
23-Ayrıca, el-Bas’u ve’n Nüşur’da.
24-Hamidi, el-Cem’u Beyn’es Sahiheyn’de.
25-Heysemi, Mecme-uz Zevaid’de.
26-Taberi, Mucem-us Sağir’de.
27-Hatib, Tarih-i Bağdad’da.
28-İbn-i Esir, En Nihaye’de.
29-Eskalani, el-İsabe’de.
30-Ayrıca, Tehzib-ut Tehzib’de.
31-İbn-i Asakir, Tarih-i Dimeşk’de.
32-İbn-i Esir, Usd-ul Gabe’de.
33-Diyarbekri, Tarih-ul Hamis’de.
34-İbn-ül Cevzi, Tezkire’de.
35-İbn-i Hallikan, Vefeyat-ul A’yan’da.
36-İbn-i Hacer, Savaik-ul Muhrika’da.
37-İbn-i Teymiyye, Minhac-us Sünne’de.
38-Suyuti, Cami-us Sağir’de.
39-Semhudi, Cevher-ul Akdeyn’de.
40-Zeyni Dahlan, Siret-un Nebeviyye’de.

Yeryüzü Zulüm ve Haksızlıkla Dolduktan Sonra Onu Adalet ve Eşitlikle Dolduracak olan Mehdi’nin Özellikleri

Mehdi aleyhi’s-selâm’ı, yaratılışın başlangıcından ahir zamana kadar gelip geçecek diğer bütün insanlardan ayıran özellik, onun yeryüzündeki zulüm ve fesadı ortadan kaldıracak.
İşte bu, Allah’ın Kur’an-ı Kerim’de vermiş olduğu vaadidir: “Zikir’den sonra Zebur’da da yazdık ki, salih kullarım yeryüzüne varis olacaklardır.”[7]
Aynı şekilde: “Allah sizlerden iman edip salih ameller işleyenlere kendilerini yeryüzüne varis yapacağına dair söz verdi.”[8]
Doğaya hakim olan düzen incelendiğinde de bu gerçek ortaya çıkmaktadır; yeni dünya bu hakikatin tecelli zamanını, adlin ve adaletin doğacağı anı beklemektedir.

Büyük müfessir ve meşhur filozof olan Allame Tabatabai (r.a) bu konuyu açıklarken özetle şöyle der: İnsanoğlu yeryüzüne ayak bastığından itibaren mutluluk ve saadetle içiçe olan bir toplumsal hayatın ümidini hep kalbinde taşımıştır. Ve o, bu ümidine ulaşmak için çaba harcamıştır. Eğer böyle bir ümit gerçekleşmeyecek olsaydı, insanın böyle bir ümit taşıması mümkün olmazdı.

Nitekim eğer yiyecek yaratılmasaydı, insana açlık duygusuda verilmezdi, eğer su olmasaydı, insanda susama duygusu da olmazdı; eğer ona bir eş yaratılmasaydı, ona cinsel duygular da verilmezdi. İşte bu yüzden dünyada öyle bir zaman gelecek ki, insanlık toplumu adalet ve eşitlikle dolacak, fertler barış ve sefa içinde yaşayacak, toplum fazilet ve kemalle dolacaktır. Yeryüzünü adaletle dolduracak bir şahsa olan inanç, İslam’a özgü bir inanç değildir. Kur’an-ı Kerim’de de bildirildiği üzere, diğer ilahî dinlerde de bu müjde yer almıştır. Ve hatta bu inanç insanın fıtratından kaynaklandığı için bütün insan topluluklarında hatta putperestlerde bile vardır.
Şii ve Sünni kanalıyla mütevatir olarak, Resulullah salla’llâhu aleyhi ve alih’in İslam ümmetine Mehdi’nin zuhurunu ve onun bu özelliğini bildirmiş olduğu nakledilmiştir. İşte bu hadislerden bazıları:

Ehl-i Sünnet Kitaplarında Yeryüzüne Adalet ve Eşitliği Yayacak Olan Mehdi Hadisleri
1- Müstedrek-i Hakim,c. 4 s.558.
Ebu Said-el Hudri:
Resulullah salla’llâhu aleyhi ve alih’tan şöyle nakleder: “Yeryüzü zulüm ve haksızlıkla dolacak, sonra benim soyumdan birisi zuhur edecek ve yeryüzünde yedi veya dokuz yıl hükümet edecek, yeryüzünü adalet ve eşitlikle dolduracaktır.”
Bu hadisi diğer birçok Ehl-i Sünnet kitapları da rivayet ederler. Örneğin: “el-Müsned” c. 3, s. 28 ve 70; Ebu Nuaym “Erbain” 2. hadis, “Feraid-us Simtayn”, “Telhis-ul Müstedrek” c. 4, s. 558 ve “el-Havi li-l Fetava” c. 2, s. 63.

2- Müsned-i Ahmed: c. 3 s. 36.
Ebu Said Hudri’den:
Resulullah salla’llâhu aleyhi ve alih şöyle buyurdu: “Yeryüzü, zulüm ve haksızlıkla dolmadıkça kıyamet kopmaz.” Sonra buyurdu ki: “Benim itretimden veya Ehl-i Beyt’imden bir adam zuhur edecek, yeryüzü zulüm ve haksızlıkla dolduğu gibi, onu adalet ve eşitlikle dolduracaktır.”
Bu hadisi diğer birçok Ehl-i Sünnet alimleri de kitaplarında rivayet ederler. Örneğin: el-Müstedrek, c. 4, s. 557.

3-Müsned-i Ahmed, c. 3, s. 37:
Ebu Said Hudri’den:
Resulullah salla’llâhu aleyhi ve alih şöyle buyurdu: “Sizlere Mehdi’yi müjdeliyorum. Halkın ihtilaf ve çekişme zamanında ümmetime gönderilecek ve yeryüzü zulüm ve haksızlıkla dolduğu gibi, onu adalet ve eşitlikle dolduracaktır. Gökte ve yerde olanlar ondan razı olacaklar ve o, malları sahih olarak taksim edecektir.” Adamın birisi şöyle sordu: “Sahih olarak nasıl taksim edecek?” Buyurdu ki: “Halkın arasında eşit olarak (dağıtacak).” Sonra buyurdu ki: “O zamanda Allah, Muhammed ümmetinin kalbini zenginlikle dolduracaktır ve onun adaleti onların hepsini kapsayacaktır; hatta nida eden, “Mala ihtiyacı olan var mıdır?” diye nida edecek, bir kişiden başka hiçbir kimse kalkmayacaktır. Bunun üzerine ona git hazinedara

Mehdi bana mal vermeni emrediyor de. Bunun üzerine hazinedar ona seç diyecek, adam onu kendi evine getirip açınca pişman olup ben Muhammed’in ümmetinin en ihtiraslısı mı oldum, yoksa onlara yeterli olan bana kifayet etmedi mi diyecek. Sonra şöyle buyurdu: “Bunun üzerine o malı geri getirecek, ancak ondan geri alınmayacak ve biz verdiğimiz bir şeyi geri almayız denilecektir.” Böylece yedi, sekiz veya dokuz sene devam edecektir, bunda sonrasında artık yaşantının bir hayrı yoktur.”

4- Feraid-us Simtayn, c. 2, s. 334:
Cabir bin Abdullah-ı Ensari’den:
Resulullah salla’llâhu aleyhi ve alih şöyle buyurdu: “Mehdi benim evlatlarımdandır. Onun ismi benim ismimdir, künyesi de benim künyemdir, ahlak ve yaratılışıda insanların bana en çok benzeyenidir. O gaybete çekilecek ve o dönemde halk şaşkınlık içinde kalacak, ümmetler sapıklığa düşecektir. Sonra Mehdi, parlak bir yıldız gibi ortaya çıkacak, yeryüzü zulüm ve haksızlıkla dolduğu gibi, onu adalet ve eşitlikle dolduracaktır.”


5- Usd-ul Gabe, c. 1, s. 259:
Kays bin Cabir’in, dedesinden:
Resulullah salla’llâhu aleyhi ve alih şöyle buyurdu: “Benden sonra halifeler, halifelerden sonra da emirler gelecek, emirlerden sonra ise zorba hükümdarlar gelecek, sonra Ehl-i Beyt’imden (biri) çıkacak, yeryüzü zulümle dolduğu gibi, onu adaletle dolduracak.”
Bu hadisi diğer Ehl-i Sünnet kitapları da naklederler. Örneğin: “el-Erbaine Hadisen fi Zikr-il Mehdi” 37. hadis, “Muntahabu Kenz-il Ummal” c. 6, s. 30; “el-Beyan fi Ahbar-ı Ahir-iz Zaman” s. 98; “Es Savaik” s. 99; “el-Havi li-l Fetava” c. 2, s. 64; “el-Cami’us Sağir” c. 2, s. 33; “el-Fusul-ül Mühimme”, s. 280; “el-İsabe” c. 4, s. 31; “Mecma-uz Zevaid” c. 5, s. 190; “el-Erbain” s. 299; “el-Kureb fi Mahabbat-il Arab” s. 134; “Nur-ul Absar” s. 231; “el-Feth-ul Kebir” c. 2, s. 164.

6- Yenabi-ul Meveddet, s. 445:
Ali aleyhi’s-selâm’dan:
“Resulullah salla’llâhu aleyhi ve alih şöyle buyurdu: “Hüseyin’in evlatlarından biri ümmetimde kıyam etmedikçe dünya yok olmaz. O, yeryüzü zulümle dolduğu gibi, onu adaletle dolduracaktır.”
Bunu diğer Ehl-i Sünnet kitapları da naklederler. Örneğin; “Meveddet-ul Kurba” s. 96.

7- Mehdi aleyhi’s-selâm Cennet Ehlinin Efendilerindendir.
Bu konuyla ilgili hadis Ehl-i Sünnet kitaplarında da nakledilmiştir. Örneğin; “Sünen-i İbn-i Mace” c. 2, s. 519’da (Mısır bas.) şöyle geçer:
Enes bin Malik’den:
“Resulullah’ın şöyle buyurduğunu duydum: “Biz Abdulmuttalib oğulları cennet ehlinin efendileriyiz: Ben, Hamza, Ali, Cafer, Hasan, Hüseyin ve Mehdi.”

8- Mehdi aleyhi’s-selâm Cennet Ehlinin Tavusudur.
Bu hadis Ehl-i Sünnet kitaplarında da yer almıştır. Örneğin: “el-Fusul-ul Muhimme” s. 295’de (Necef bas.) İbn-i Şirveyh-i Deylemi’nin “el-Firdevs” adlı kitabının Elif ve Lam babında.
İbn-i Abbas’dan:
“Resulullah salla’llâhu aleyhi ve alih buyurdu ki: “Mehdi, cennet ehlinin tavusudur.”

9- Hz. Ali aleyhi’s-selâm’dan:
“Resulullah salla’llâhu aleyhi ve alih şöyle buyurdu: “Mehdi biz Ehl-i Beyt’tendir, Allah onun halini bir gecede ıslah edecektir.”

10- Mehdi, Resulullah’ın Evlatlarındandır.
Bu konuyla ilgili hadisler muhtelif Ehl-i Sünnet kitaplarında mevcuttur. Örneğin; el-Müsned hamişinde basılan “Muntahabu Kenz-ul Um-mal” c. 6, s. 30 (Mısır bas.).
Huzeyfe’den:
“Resulullah salla’llâhu aleyhi ve alih şöyle buyurdu: “Mehdi benim evlatlarımdandır. Yüzü, inci gibi parlayan yıldıza benzer.”

11- Ümm-ü Seleme’den:
Resulullah’tan: “Mehdi benim itretimden ve, Fatıma’nın evlatlarındandır.” diye buyurduğunu duydum.
Bu hadis Ehl-i Sünnet kitaplarında mevcuttur. Örneğin: “el-Müsned”in dipnotunda basılan “Muntahabu Kenz-il Ummal” c. 5, s. 96’da (Mısır bas.) İbn-i Asakir yoluyla Hüseyin’den rivayet olunmuştur ki Resulullah salla’llâhu aleyhi ve alih Fatıma salam’ullahi aleyha’ya şöyle buyurdu: “Sana müjde veriyorum ey Fatıma! Mehdi sendendir.”
Mehdi (a.s) Hz. Hüseyin (a.s)’ın Evlatlarındandır
12- Bu konuyla ilgili hadisler Ehl-i Sünnet kitaplarında da naklolunmuştur. Örneğin; Zahair-ul Ukba, s. 136’da (Mısır bas.):
Huzeyfe’den:
“Peygamber salla’llâhu aleyhi ve alih şöyle buyurdu: “Eğer dünyanın sonuna sadece bir gün kalsa dahi, Allah o günü, mutlaka o kadar uzatacak ki sonunda evlatlarımdan birini gönderecek; onun ismi benim ismimdir.” Selman dedi ki: Hangi oğlundan gelecek ey Allah’ın Resulü?” Buyurdu ki: “Bu oğlumdan.” Ve eliyle Hüseyi’ni gösterdi.”


13- Mehdi’nin İsmi Peygamber’in İsmiyle Aynıdır.
Bu anlamdaki hadisler de Ehl-i Sünnet kitaplarında geçmektedir: Örneğin: “İtikad-ı Beyhaki” s. 105.
Ali bin Ebu Talib aleyhi’s-selâm’dan:
“Resulullah salla’llâhu aleyhi ve alih şöyle buyurdu: “Eğer dünyanın sonuna sadece bir gün kalsa dahi, Allah o günü, o kadar uzatacak ki sonunda ismi benim ismimden olan Ehl-i Beyt’imden birini gönderecek....”
Hz. Mehdi’nin Zamanında Hz. İsa’nın Nüzulu ve Ümmetin Emirliğini Kabul Etmekten Kaçınması
14- Bu konuyla ilgili hadisi Ehl-i Sünnet, kendi kitaplarında nakleder. Örneğin, “Sahih-i Müslim” c. 1 s. 95’de (Mısır bas.)
Cabir bin Abdullah’tan:
Resulullah’tan duydum ki, şöyle buyuruyordu: “Kıyamete kadar ümmetimden bir taife hak üzerine savaşacak ve muzaffer olacaktır.” Sonra buyurdu ki: “İsa bin Meryem gökten nazil olacak ve onların emiri ona diyecek ki: Gel, bize namaz kıldır. O da diyecek ki: “Hayır, sizin bazılarınız, diğer bazılarınızın emirleridir, Allah’ın bu ümmete verdiği bir üstünlüktür bu.”

15- “el-Havi li-l Fetava” s. 81 (Mısır bas.) Ebu Amr ed-Dani’nin Sünen’inden naklen Huzeyfe’den şu hadisi tahric eder: Resulullah salla’llâhu aleyhi ve alih buyurdu ki: “Mehdi zuhur ettiğinde İsa bin Meryem de nazil olacaktır. saçlarından sular damlarken Mehdi ona diyecek ki: “Öne geç ve halka namaz kıldır.” İsa ise diyecek ki: “Namaz senin için ikame olunmuştur.” Böylece benim evlatlarımdan birinin arkasında namaz kılacak.”

16- Sahih-i Buhari, c. 4, s. 205, (Beyrut bas.) “Kitabu Bed’il Halk” “Kitapta Meryem’i de an” babında. Ebu Hureyre’den şöyle nakledilir: Resulullah salla’llâhu aleyhi ve alih buyurdu ki: “İsa bin Meryem nazil olup, İmamınız da sizden olunca ne yapacaksınız?”
“Sahih-i Müslim” c. 1, s. 94’de (Mısır bas.) de şöyle geçer:

Ebu Hureyre’den:Resulullah salla’llâhu aleyhi ve alih şöyle buyurdu: “Meryem’in oğlu içinize döndüğü zaman, İmamınız da sizden olunca ne yapacaksınız?”
Mehdi Zuhur Ettiğinde Başının Üstünde Bir Bulut Olacak ve Oradan Bir Münadi Şöyle Seslenecek: Bu Mehdi, Allah’ın Halifesidir, Ona Tabi Olun.
17- Bu konuyla ilgili hadisleri de kendi Ehl-i Sünnet kitaplarında rivayet ederler. Örneğin: Ebu Nuaym “el-Erbaune Hadisen” kitabının 16. hadisinde şöyle der:
Abdullah bin Ömer’den:

“Resulullah salla’llâhu aleyhi ve alih şöyle buyurdu “Mehdi zuhur ettiğinde başının üstünde bir bulut olacak ve oradan bir münadi şöyle seslenecek: Bu Mehdi, Allah’ın halifesidir, ona tabi olun.”
On yedinci hadiste ise yine Abdullah bin Ömer’den nakleder ki, Resulullah salla’llâhu aleyhi ve alih şöyle buyurdu: “Mehdi zuhur ettiğinde başının üstünden bir melek şöyle nida edecek: Bu Mehdi Allah’ın halifesidir, ona tabi olun.”
Mehdi (a.s)’a Tabi Olanlar Hidayet Üzere Olacaklardır.

18- Bu konuyla ilgili hadisi de Ehl-i Sünnet kendi kitaplarında rivayet eder. Örneğin; “el-Havi li-l Fetava” c. 2 s. 67’de (Mısır bas.) şöyle geçer: Taberani, Avf bin Malik’ten Resulullah salla’llâhu aleyhi ve alih’in şöyle buyurduğunu tahric etmiştir: Çok karanlık ve dehşetli bir fitne gelecek ve onu diğer fitneler izleyecek. Sonunda benim Ehl-i Beyt’imden Mehdi denilen biri çıkacak. Eğer onu görürsen ona tabi ol, böylece hidayete erenlerden olursun.”

Allah, Mehdi (a.s) için Gökten Bol Yağmur İndirecek ve Toprak Ürünlerini Çıkaracak.
19- Bu konuyla ilgili hadisi Ehl-i Sünnet kendi kitaplarında rivayet etmiştir. Örneğin:[9] “el-Müstedrek” c. 5, s. 557’de (Haydarabad bas.) şöyle geçer: Ebu Said el Hudri’den:
 Resulullah salla’llâhu aleyhi ve alih şöyle buyurdu: “Ümmetimin sonunda Mehdi zuhur edecek, Allah ona yağmurunu gönderecek ve yeryüzü mahsullerini çıkaracak. Malı sahih olarak verecek. Hayvanlar çoğalacak, ümmet yücelecek ve o yedi veya sekiz yıl yaşayacaktır.”
Bu hadisin senedi sahihtir, ama Şeyhayn (Buhari ve Müslim) onu tahric etmemiştir.
Mehdi (a.s) Deylem Dağı ve Konstantiniye’ye (İstanbul) Egemen Olacaktır.
20- Bu konuyla ilgili hadisi de Ehl-i Sünnet kendi kitaplarında rivayet ederler.
Örneğin:[10] “Sünen-i İbn-i Mace” c. 2, s. 179’da (Mısır bas.) şöyle geçer:
Ebu Hureyre’den:
“Resulullah salla’llâhu aleyhi ve alih şöyle buyurdu:
“Eğer dünyanın sonuna sadece bir gün kalsa dahi Allah (c.c) o günü, o kadar uzatacak ki Ehl-i Beytimden biri gelecek, Deylem Dağı ve Kostantiniye’ye hakim olacak.”

21-En üstün İbadet, Mehdi’nin Zuhurunu Beklemektir.
Bunu birçok Ehl-i Sünnet kitaplarında rivayet ederler. Örneğin: “Feraid-us Simtayn”de (el yazması) şöyle geçer:
Emir-ül Mu’minin aleyhi’s-selâm’dan:
“Resulullah salla’llâhu aleyhi ve alih şöyle buyurdu: “En üstün ibadet, fereci (Hz. Mehdi’nin zuhurunu) beklemektir.”
Hz. Resulullah’ın (s.a.a) Hz. Mehdi’nin Gaybeti Hakkındaki Hadisleri

22- Kemal-ud Din, c. 2, s. 413:
Gıyas bin İbrahim’den:
İmam Cafer-i Sadık aleyhi’s-selâm babalarından, Hz. Resulullah salla’ llâhu aleyhi ve alih’in şöyle buyurduğunu nakleder: “Benim evlatlarımdan olan Kaim’i, gaybeti zamanında inkâr eden, cahiliye ölümü üzerine ölür.”

23- Kemal-ud Din, c. 1, s. 287 ve ondan naklen Bihar-ul Envar, c. 51, s. 72:
Ebu Basir’den:
 İmam Cafer-i Sadık aleyhi’s-selâm babalarından nakleder ki, Resulul-lah salla’llâhu aleyhi ve alih şöyle buyurdu: “Mehdi benim evlatlarımdandır, onun ismi benim ismim, künyesi ise benim künyemdir; halk içerisinde yaratılışta bana en çok benzeyenidir. Onun gaybeti olacak; halk o dönemde şaşkınlık içinde kalacak, birçokları dinlerinden sapacaktır. İşte o zamanda Mehdi, parlak bir yıldız gibi gelecek, yeryüzü zulüm ve haksızlıkla dolduğu gibi onu adaletle dolduracaktır.”
Peygamber Mehdi’yi Adıyla ve Babalarının Adıyla Tanıtmaktadır

24- Kifayet-ul Eser s. 53
Cabir bin Abdullah Ensari’den:
Yüce Allah Peygamberine “Ey iman edenler! Allah’a, Resulüne ve sizden olan emir sahiplerine itaat edin” ayetini nazil ettiğinde; “Ey Allah’ın Resulü! Allah’ı ve Resulünü tanıdık. Peki sana itaat ettiğimiz gibi kendilerine itaat etmemiz gereken “emir sahipleri” kimlerdir? diye sordum. Buyurdu ki: “Onlar benim halifelerim ve benden sonra Müslümanların İmamlarıdırlar. Birincisi Ali bin Ebu Talib’dir.

Sonra Hasan, sonra Hüseyin, sonra Ali bin Hüseyin, sonra Muhammed bin Ali, -o Tevrat’ta Bâkır olarak tanınır, sen onu göreceksin ey Cabir, onunla görüştüğünde benim selamımı ona ilet- sonra Sadık Cafer bin Muhammed, sonra Musa bin Cafer, sonra Ali bin Musa, sonra Muhammed bin Ali, sonra Ali bin Muhammed, sonra Hasan bin Ali, sonra adı ve künyesi benimle aynı olan Allah’ın yeryüzündeki hücceti ve kulları arasındaki rahmeti olan Hasan bin Ali’nin oğludur. Zikri yüce olan Allah, onun eliyle doğuyu ve batıyı fethedecektir. O Şiileri ve sevenlerinden uzun bir süre gizli kalacak. O dönemde sadece Allah’ın kalbini imanla imtihan ettiği insanlar onun İmameti inancında sabit kalacaktır.”

Cabir diyor ki: “Ya Resulullah! O dönemde Şiileri ondan yararlanabilecekler mi?” diye sordum. Buyurdu ki: “Beni peygamber olarak gönderene andolsun ki, onlar onun gaybet döneminde, onun nuruyla aydınlanacak ve velayetinden yararlanacaklar, tıpkı halkın bulut kapatsa dahi güneşten yararlandığı gibi...Ey Cabir! Bu, Allah’ın gizli sırlarından ve Allah’ın saklı ilim hazinelerindendir. Bunu ehli olanlar dışındakilerden sakla...”

25- İsbat-ul Hüdat, c. 7, s. 137:
Fazl bin Şazan “İsbat-ur Rec’at” adlı kitabında;
Ebu Hamza Sumali’den:
İmam Cafer-i Sadık aleyhi’s-selâm’ın şöyle buyurduğunu nakleder: Hz. Resulullah salla’llâhu aleyhi ve alih Hz. Ali aleyhi’s-selâm’a buyurdu ki: “Bil ki, benim oğlum sana ve senin Şiilerine dünyada zulmedenlerden intikam alacak. Allah da ahirette onları azaplandıracaktır.” Selman dedi ki: “Kimdir o ey Allah’ın Resulü?” Buyurdu ki: “Oğlum Hüseyin’in dokuzuncu evladı... O uzun bir gaybetten sonra zuhur edecek. Allah’ın emrini ortaya çıkaracak, Allah’ın dinini izhar edecek ve Allah’ın düşmanlarından intikam alacaktır. Yeryüzü zulüm ve haksızlıkla dolduğu gibi, onu adalet ve eşitlikle dolduracaktır.”

26- Kifayet-ul Eser, s. 34:
Ebu Said Hudri’den:
“Resulullah salla’llâhu aleyhi ve alih’den şöyle buyurduğunu duydum:
“Benden sonra İmamlar oniki tanedir, dokuz tanesi Hüseyin’in soyundandır ve Mehdi onlardandır.”
Mehdi (a.s) Hakkında Ehl-i Beyt’ten Nakledilen Hadislerden Bazıları
A- Emir-ül Mü’minin Ali (a.s)’dan Hadisler
1- Kemal-ûd Din c. 1 s. 302
Esbağ bin Nûbate’den:
Emir-ül Mü’minin aleyhi’s-selâm, Hz. Mehdi aleyhi’s-selâm’dan sözede-rek şöyle buyurdu: “O öyle bir gaybete çekilecek ki, sonunda cahiller: “Allah’ın Âl-i Muhammed’e ihtiyaç yoktur” diyecektir.
303. Sayfada da aynı hadisi başka bir tarikle nakleder.
Ayrıca bu hadisi Şeyh Tusi (r.a) “el-Gaybet” de Allame Meclisi Bihar-ul Envar c. 52, s. 101 de naklederler.

2- el-Kafi c. 1, s. 270:
Ebu İshak’tan:
Emir-ül Mü’minin aleyhi’s-selâm’ın ashabından güvenilir birinden duydum ki, Emir-ül Mü’minin aleyhi’s-selâm bir hutbesinde söyle diyordu: “Allah’ım ben biliyorum ki ilmin tamamı kuşatılmaz, kaynağı kurumaz ve arzın, senin halka olan açık ama kendisine itaat edilmeyen ya da çekindiğinden dolayı saklanan bir hüccetinden boş kalmaz. Böylece hüccetin batıl olmaz. Senin dostların da hidayet olduktan sonra dalalete düşmezler. Ama onlar (dostların) neredeler ve sayıları ne kadardır? Onlar sayıca çok az olsalar da, zikri yüce olan

Allah katında değerleri çok büyüktür. Onlar, dinin kılavuzları olan hidayet İmamlarına tabi olurlar, onların edepleriyle edeplenir, yollarından yürürler. İşte o zaman ilim, imanın hakikati ile birlikte onlara doğru akın eder de ruhları, ilim önderlerinin davetine icabet eder; başkalarına zor gelen hadisleri onlar kolaylıkla kabul ederler; yalancılar ve israfçıların çekinip kabullenmedikleri şeylerle huzur bulurlar. İşte, alimlere uyanlar onlardır. Onlar, yüce Allah’a ve velilerine itaat ederek, dünya ehliyle birlikte oldular; dinlerinde takiyye edip düşmanlarından korundular. Onların ruhları, en yüce makama bağlıdır, alimleri ve onlara uyanlar, batıl devletinde dilsiz ve suskundurlar, hakkın devletini beklerler. Allah yakında kendi sözleriyle hakkı yüceltecek ve batılı yok edecektir. O korkulu durumda dinlerini sabırla korudukları için ne mutlu onlara! Onların devleti oluştuğunda onları görmeyi ne kadar da çok isterim! Allah onları, salih babalarını, eşlerini ve nesillerini bizimle birlikte Adn cennetinde birleştirecektir.”


3- el-Kafi, c. 1, s. 273:
Esbağ bin Nubate’den:
Bir gün, Emir-ül Mü’minin aleyhi’s-selâm’ın yanına gittiğimde derin derin düşündüğü halde yeri çizdiğini gördüm. “Ey Emir-ül Mü’minin! Seni derin derin düşünerek yeri çizdiğini görüyorum. Yoksa ona rağbet mi ediyorsunuz?” dedim. Buyurdu ki: “Hayır Allah’a andolsun, ne ona ne de dünyaya bir gün bile rağbet etmedim. Yalnız benden olacak olan on birinci çocuğumu düşünüyorum. Yeryüzü zulüm ve haksızlıkla dolduğu gibi, onu adalet ve eşitlikle dolduracak olan Mehdi odur. O gaybete çekilecek ve bir şaşkınlık dönemi başlayacak, bazıları bu dönemde sapacak, bazıları ise hidayete ereceklerdir.”

“Ey Emir-ül Mü’minin! Bu şaşkınlık ve gaybet dönemi ne kadar sürecek?” diye sordum. Buyurdu ki: “Altı gün veya altı ay veya altı yıl.” “Bu mutlaka olacak mı?” Diye sordum. Buyurdu ki: “Evet, tıpkı onun yaratıldığı gibi. Sen buna ulaşamazsın ey Esbağ! Onlar bu ümmetin seçkinleri olup itretin seçkinleriyle birliktedirler.” Peki ondan sonra ne olacak?” dedim. Buyurdu ki: “Sonra Allah dilediğini yapacaktır. Çünkü Allah’ın bedaları, iradeleri, gayeleri ve sonuçları vardır.

B- Hasan bin Ali (a.s)’ın Kaim (a.s)’ın Gaybeti Hakkındaki Hadisleri

1- Kemal-ud Din, c. 1, s. 315:
Ebu Said’den:
Hasan bin Ali aleyhi’s-selâm Muaviye bin Ebu Süfyan ile sulh ettiği zaman, bazıları onu bu işten dolayı kınayınca şöyle buyurdu: “Yazıklar olsun size! Ne yaptığımı bilmiyorsunuz? Vallahi güneşin üzerinde doğup battığı her şeyden daha hayırlısını ben Şiilerim için yaptım. Benim, sizin İmamınız olduğumu, sizin bana itaat etmeniz gerektiğini ve Resulullah’ın buyurduğu cennet gençlerinin efendilerinden biri olduğumu bilmiyor musunuz?” “Evet biliyoruz.” Diye cevap verdiler. Bunun üzerine şöyle buyurdu: “Biliyor musunuz Musa b. İmran Hızır aleyhi’s-selâm’ın gemiyi delmesine, duvarı düzeltmesine ve çocuğu öldürmesine neden o kadar çok kızdı? Çünkü bu işlerin hikmetini bilmiyordu. Halbuki bu işler zikri yüce Allah’ın yanında doğru ve hikmet üzereydi. Arkasında İsa bin Meryem’in namaz kılacağı

Kaim dışında biz Ehl-i Beyt’ten olan hepimizin boynunda zamanın tağutunun biatı olduğunu bilmiyor musunuz? Yüce Allah onun veladetini gizleyecek ve şahsını saklayacaktır. Böylece o, zuhur ettiğinde kimsenin biatı onun boynunda olmayacaktır. O, tüm kadınların en üstünü olan birinin efendisinin oğlu olan kardeşim Hüseyin’in dokuzuncu oğludur. Onun gaybetinde Allah onun ömrünü uzatacak, sonra kendi kudreti ile onu kırk yaşından daha genç görünümlü olarak aşikâr edecektir ve bu, Allah’ın her şeye kadir olduğunun bilinmesi içindir.”
Aynı hadisi “Kifayet-ul Eser” s. 317’de aynı senetle nakleder.
C- Hüseyin (a.s)’ın Kaim (a.s)’ın Gaybeti Hakkındaki Hadisleri

1- Uyun-ul Ahbar, c. 1, s. 68:
Abdurrahman bin Selit’ten;
İmam Hüseyin bin Ali bin Ebu Talib aleyhi’s-selâm şöyle buyurdu: “On iki Hidayet İmamı bizdendir. Birincisi Emir-ül Mü’minin Ali bin Ebu Talib’dir sonuncusu ise dokuzuncu evladımdır. Hak üzere kıyam edecek olan odur. Yeryüzü öldükten sonra, Allah onun vasıtasıyla tekrar onu ihya edecektir ve müşrikler istemese de Allah hak dini diğer dinlere muzaffer kılacaktır. Onun gaybete çekildiği dönemde bazı kavimler mürtet olacak, bazıları ise dine bağlı kalacaktır. Onlara eziyetler olacak ve onlara denilecek ki: “Eğer doğru söylüyorsanız bu vaat ne zaman vuku bulacaktır.” Biliniz ki, onun gaybetindeki eziyetlere ve tekziplere sabretmek, Resulullah ile beraber kılıçla cihat etmek gibidir.”

2- Kemal-ud Din, c. 1, s. 317:
Abdurrahman bin Selit’ten:
İmam Hüseyin bin Ali bin Ebu Talib aleyhi’s-selâm şöyle buyurdu: “Oniki Hidayet İmamı bizdendir, birincileri Ali bin Ebu Talib, sonuncusu ise dokuzuncu evladımdır. Hak üzere kıyam edecek olan odur; yeryüzü öldükten sonra Allah onun vasıtasıyla tekrar onu diriltecektir ve müşrikler istemese de hak dini, diğer bütün dinlere muzaffer kılacaktır. O, gaybete çekildiği dönemde bazıları onun hakkında irtidat edecek, bazı kavimler ise dine bağlı kalacaklar ve onlara eziyetler edilecek ve onlara şöyle söylenecek: “Eğer doğru söylüyorsanız bu vaat ne zaman vuku bulacak?” Onun gaybetindeki eziyetlere ve tekziplere sabreden, Resulullah’ın önünde kılıçla cihat eden gibidir.”
Bu rivayet, “Kifayet-ul Eser” s. 317, “Uyun-ul Ahbar” c. 1, s. 68 ve “Muktazab-ul Eser” s. 23’te de aynı senet ve metinle geçer.

3- Ehl-i Sünnet Kitaplarından “el-İşaa Fi Eşrat-is Saa” s.93 (Mısır bas.):
Ebu Abdullah Hüseyin bin Ali aleyhi’s-selâm’dan şöyle buyurduğu rivayet edilir: “Bu işi yapacak olanın (yani Mehdi’nin) iki gaybeti vardır. Bu iki gaybetin biri o kadar uzayacak ki, bazıları: “O öldü”, bazıları da: “O gitti” diyeceklerdir. Ne onu sevenler, ne de başkaları onun yerini bilemeyecekler, sadece ona çok yakın hizmetçisi onun yerini bilir.
D- Ali bin Hüseyin (a.s)’dan Hadisler
1- Kemal-ud Din, c. 1, s. 323:
Amr bin Sabit’ten:
Hz. Zeyn-ul Abidin Ali bin Hüseyin aleyhi’s-selâm şöyle buyurdu: “Her kim bizim Kaimimizin gaybetinde onun velayetine bağlı kalırsa, Allah (c.c) Bedir ve Uhud şehitlerinden bin tanesinin sevabını ona verir.”

2- Kemal-ud Din, c. 2, s. 576:
Said bin Cübeyr’den:
İmam Zeyn-ul Abidin Ali bin Hüseyin aleyhi’s-selâm şöyle buyurdu: Bizden olan Kaim’de peygamberlerden bazı sünnetler vardır: Nuh’tan, İbrahim’den Musa’dan, İsa’dan, Eyyüp’ten ve Muhammed salla’llâhu aleyhi ve alih’den birer sünnet onda vardır. Nuh’un ondaki sünneti uzun ömrüdür, İbrahim’in sünneti gizli veladet ve halktan uzaklaşmasıdır. Musa’nın sünneti korkudan gaybete çekilmesidir, İsa’nın sünneti halkın onun hakkında ihtilaf etmesidir, Eyyup’un sünneti ise belalardan sonraki ferahlıktır, Muhammed salla’llâhu aleyhi ve alih’ın sünneti ise kılıçla zuhur etmesidir...”

3- “Yenabi-ul Mevedde’den naklen el-Mahacce,” s. 427:
Zuhruf suresindeki “Ve onun arkasında baki kalacak bir kelime bıraktık da belki onlar geriye dönerler.” ayeti hakkında, Sabit-i Somali, Ali bin Hüseyin’den, o babasından, o da Ali bin Ebu Talib aleyhi’s-selâm’dan rivayet eder ki, şöyle buyurmuştur: “Bu ayet bizim hakkımızda nazil olmuştur. Allah İmameti kıyamete kadar Hüseyin’in zürriyetinde karar kılmıştır. Bizden olan Gaybette bulunacak İmam’ın iki gaybeti vardır. Birisi diğerinden daha uzun olacaktır. Onun İmametine sadece yakini güçlü olan ve marifeti sahih olanlar bağlı kalacaklardır.”

Sonra buyurdu ki: “Allah (c.c)’ın velisi, Resulullah ve sonraki İmamların vasisi olan onikinci İmam’ın gaybeti çok uzun sürecektir. Ey Ebu Halid! Onun gaybetinde onun İmametine inananlar ve onun zuhurunu bekleyenler, bütün zamanların ehlinden daha efdaldirler. Çünkü yüce Allah onlara öyle akıl, zeka ve marifet vermiş ki gaybet, onların yanında müşahede gibidir. Allah, o zamanda olanları tıpkı Resulullah yanında kılıçla savaşan mücahitler gibi karar kılmıştır. Onlar gerçek ihlas sahipleri, bizim sadık Şiilerimiz ve Allah (c.c)’in dinine gizli ve açık olarak davet edenlerdirler.” Yine buyurdu ki: “En üstün amellerden biri de Mehdi’nin zuhurunu beklemektir.”
E- İmam Ebu Cafer Muhammed Bâkır (a.s)’dan Hadisler

1- Gaybet-i Numani, s. 89:
İbrahim bin Ömer-i Kunasi’den:
İmam Muhammed Bâkır aleyhi’s-selâm şöyle buyurdu:
“Bu emrin sahibinin iki gaybeti vardır.” Yine şöyle buyuruyordu: “Kaim kıyam ettiğinde, kimsenin biatı onun boynunda olmayacaktır.”

2- Kemal-ud Din, c. 1, s. 287 ve Bihar-ul Envar, c. 51, s. 72:
Salih b. Ukbe’den, o da babasından, o ise İmam Muhammed Bâkır’dan, o ise babalarından nakleder ki, Resulullah salla’llâhu aleyhi ve alih şöyle buyurdu: “Mehdi benim evlatlarımdandır, onun gaybet ve şaşkınlık dönemi olacaktır. Bu dönemde ümmetten birçoğu delalete düşecektir. O, peygamberlerin nişaneleriyle gelecek, yeryüzü zulüm ve haksızlıkla dolduğu gibi onu adalet ve eşitlikle dolduracaktır.”

3- Kemal-ud Din, c. 1, s. 286 ve Bihar-ul Envar, c. 1, s. 72:
Ebu Hamza’dan;
İmam Muhammed Bâkır aleyhi’s-selâm buyurdu ki: Resulullah salla’llâhu aleyhi ve alih şöyle buyurdu: “Ehl-i Beyt’imden Kaim’in zamanında yaşayıp, onun kıyamından önceki gaybetinde onun İmamlığına uyan, dostlarını sevip, düşmanlarına düşman olanlara ne mutlu. Böyle birisi kıyamet gününde benimle birlikte olan dostlarımdan ve ümmetimin en değerlilerindendir.”
Sonra İmam Muhammed Bâkır aleyhi’s-selâm şöyle buyurdu: “Ey Ebu Müstehil! Bizim Kaim’imiz Hüseyin’in evlatlarından dokuzuncusudur. Çünkü Resulullah’tan nakledilmiştir ki, sonraki İmamlar oniki tanedir ve sonuncuları Kaim’dir.” Dedim ki: “Ey Seyyidim! Bu oniki kişi kimdir?” Buyurdu ki: “Birincisi Ali bin Ebu Talib’dir, ondan sonra

Hasan ve Hüseyin, sonra da Ali bin Hüseyin, sonra ben, benden sonra da bu.” dedi ve elini oğlu Cafer’in omuzuna koydu. Dedim ki: “Bundan sonra kim?” Buyurdu ki: “Oğlu Musa, Musa’dan sonra oğlu Ali, Ali’den sonra oğlu Muhammed, Muhammed’den sonra oğlu Ali, Ali’den sonra da oğlu Hasan. İşte o yeryüzünü adalet ve eşitlikle dolduracak olan Kaim’in babasıdır. Şiilerimizin göğsüne şifa verecektir”...

F- İmam Ebu Abdullah Cafer-i Sadık (a.s)’dan Hadisler
1-Kemal-ud Din, c. 2, s. 341:
Safvan bin Mihran-ı Cemmal’dan:
İmam Cafer-i Sadık aleyhi’s-selâm şöyle buyurdu: “Allah’a andolsun ki Mehdi’niz aranızdan gaybete çekildiğinde, içinizden bazı cahiller diyecek ki: Allah’ın Âl-i Muhammed’e ihtiyacı yoktur. Sonra o, yeryüzüne parlak yıldız gibi dönecek ve yeri zulüm ve haksızlıkla dolduğu gibi, adalet ve eşitlikle dolduracaktır.”

2-Gaybet-i Numani, s. 89:
Mufazzal bin Ömer-i Cofi’den:
İmam Cafer-i Sadık aleyhi’s-selâm şöyle buyurdu: “Bu emrin sahibinin iki gaybeti olacak. Ve birisi o kadar uzayacak ki, bazıları: “Öldü” bazıları: “Öldürüldü”, bazıları ise: “Gitti” diyecekler. Onun ashabından çok azı ona bağlı kalacak. Ve onun yerini yakın hizmetçisinden başka ne bir veli, ne de bir başkası bilmeyecek.”

3- Kamal-ud Din, c. 2, s. 335 ve Bihar-ul Envar, c. 51, s. 144:
Mufazzal bin Ömer’den:
İmam Cafer-i Sadık aleyhi’s-selâm şöyle buyurdu:
“Yüce Allah, varlıkları yaratmadan on dört bin yıl önce on dört nur yarattı. İşte o nurlar, bizim ruhlarımızdır. Dediler ki: “Ey Allah Resulünün oğlu, bu on dört nur kimdir?” Buyurdu ki: “Muhammed, Ali, Fatıma, Hasan, Hüseyin ve Hüseyin’in evlatlarından olan İmamlar. Onların sonuncusu Kaim’dir. Gaybetten sonra kıyam edecek, Deccalı öldürecek ve yeryüzünü her türlü zulüm ve haksızlıktan temizleyecek.”

4- Kemal-ud Din, c. 2, s. 342:
Seyyid bin Muhammed-i Himyeri’den:
İmam Cafer-i Sadık aleyhi’s-selâm’a şöyle dedim: “Ey Allah Resulünün oğlu! Senin babalarından bize gaybet ve onun doğruluğu hakkında rivayetler ulaşmıştır. Bu gaybetin kimin üzerinde vuku bulacağını söyler misin?” Buyurdu ki: “Doğrusu gaybet benim evlatlarımdan altıncısında vuku bulacaktır. O, Resulullah’tan sonraki hidayet İmamlarının onikicisidir. Birincileri Emir-ül Mü’minin Ali bin Ebu Talib, sonuncuları ise Allah’ın yeryüzündeki son hücceti ve zamanın sahibidir. Allah’a andolsun Nuh’un, kavmi içinde kaldığı süre kadar gaybette kalsa dahi, yeryüzü zulüm ve haksızlıkla dolduğu gibi, onu adalet ve eşitlikle dolduruncaya kadar dünyadan göçmeyecektir.”

5- Kemal-ud Din, c. 2, s. 345:
Ebu Basir’den:
İmam Cafer-i Sadık aleyhi’s-selâm şöyle buyurdu: “Peygamberlerde vuku bulan gaybetler aynen, adım adım ve karış karış biz Ehl-i Beyt’ten olan Kaim’de de vuku bulacaktır.” Dedim ki: Ey Resulullah’ın oğlu! Siz Ehl-i Beyt’ten olan bu Kaim kimdir?” Buyurdu ki: “Ey Ebu Basir! O benim oğlum Musa’nın beşinci evladıdır. Cariyelerin en üstününün oğludur. Öyle bir gaybete çekilecek ki, batıl ehli onda tereddüt edecektir. Sonra Allah (c.c) onu izhar edecek, Allah onun eliyle yerin doğusunu ve batısını fethedecek. Sonra Allah’ın ruhu İsa bin Meryem nazil olacak ve onun arkasında namaz kılacak. Böylece yeryüzü Rabbinin nuruyla aydınlanacak. Yeryüzünün her yerinde Allah’a ibadet olunacak ve müşrikler istemese de dinin hepsi Allah’a ait olacak.”
G- Musa bin Cafer (a.s)’dan Hadisler

1- Kifayet-ul Eser, s. 265:
Yunus bin Abdurrahman’dan:
Musa bin Cafer aleyhi’s-selâm’ın huzuruna çıkarak şöyle arzettim: “Ey Resulullah’ın oğlu! Hak üzere kıyam edecek olan Kaim sen misin?” Buyurdu ki: “Hak üzere kıyam eden benim. Ama yeryüzünü Allah’ın düşmanlarından temizleyecek, onu zulümle dolduğu gibi adaletle dolduracak olan Kaim, benim evlatlarımın beşincisidir. Öldürülme korkusu olduğu için gaybeti o kadar uzayacak ki bazı kavimler onun hakkında irtidada düşecek, bazıları ise ona bağlı kalacaklardır. Sonra buyurdu ki: Bizim Kaim’imizin gaybetinde bizim sevgimize sarılan velayetimize bağlı kalan ve düşmanlarımızdan uzaklaşan Şiilerimize ne mutlu! Onlar bizdendir, biz de onlardanız. Bizlerden İmamları olarak razıdırlar. Biz de onlardan Şiilerimiz olarak razıyız. Ne mutlu onlara! Allah’a andolsun ki onlar, kıyamet günü bizimle aynı derecede olacaklar.”
Bu hadis “Bihar-ul Envar” c. 1, s. 151’de “Kemal-ud Din” c. 2, s. 361’de de aynı metin ve senetle geçmektedir.

H- İmam Rıza (a.s)’dan Hadisler
1- el-Kafi, c. 1, s. 268:
Reyyan bin Salt’tan:
Kaim hakkında İmam Rıza aleyhi’s-selâm’a soru sorduklarında şöyle buyurduğunu duydum: “Cismi görülmez ve ismi anılmaz.”

2- Ehl-i Sünnet Kitaplarından “Yenabi’ul Mevedde” s. 448:
Hasan bin Halid’den:
İmam Ali bin Musa er-Rıza aleyhi’s-selâm şöyle buyurdu: “Benim evlatlarımın dördüncüsü, cariyelerin en üstününün oğludur. Allah onun vesilesiyle yeryüzünü bütün zulüm ve haksızlıklardan temizleyecektir. Halkın doğumunda tereddüt ettiği gaybet sahibi odur. O, zuhur ettiğinde yeryüzü Rabbinin nuru ile aydınlanacak. Halkın arasında adalet ölçüsünü kuracak. Böylece hiç kimse başkasına zulmetmeyecek. Yeryüzü ona itaat edecek ve onun gölgesi olmayacak.”
Ona şöyle soruldu: “Ey Allah resulünün oğlu!

Siz Ehl-i Beyt’ten olan Kaim kimdir?”
Buyurdu ki: “Benim evlatlarımdan dördüncüsü. Cariyelerin en üstününün oğludur. Allah, onun vesilesiyle yeryüzünü her türlü kaksızlıktan temizleyecek ve her türlü zulümden pâk kılacaktır. Halkın, veladetinde tereddüt edeceği odur. Zuhurundan önce gaybete çekilecek olan odur. O zuhur ettiğinde yeryüzü Rabbinin nuruyla aydınlanacak ve halkın içinde adalet ölçüsünü kuracak. Böylece hiç kimse başkasına zulmetmeyecek.

Yeryüzü ona itaat edecek ve onun gölgesi olmayacaktır. Gökten bir münadi onun adına nida edecek ve yeryüzündeki bütün halk ona doğru yapılan şu çağrıyı işitecek: “Bilin ki, Allah’ın hücceti Beytullah’ın yanında zuhur etti, ona tabi olun. Şüphesiz hak onunladır ve ondadır.” Ve bu konuda Allah’ın ayeti şöyle geçer: “Eğer istersek onlara gökten bir ayet nazil ederiz de hepsinin boynu onun karşısında eğilir”

“Yakın bir mekandan bir münadi, o gün nida eder ve onlar da o hak sesi duyarlar. İşte o zuhur günüdür.” Yani oğlum Kaim Mehdi’nin zuhuru.”
I- İmam Muhammed Taki (a.s)’dan Hadisler
1- Kemal-ud Din, c. 2, s. 378:
Sakr bin Ebu Delf’den:
Ebu Cafer Muhammed bin Ali Rıza aleyhi’s-selâm şöyle buyurdu: “Doğrusu benden sonraki İmam, oğlum Ali’dir onun emri benim emrim, sözü benim sözüm, ona itaat bana itaat demektir. Ondan sonraki İmam, onun oğlu Hasan’dır. Onun emri babasının emri, babasının sözüdür, ona itaat babasına itaattir.” Sonra sükut etti. Ona şöyle arzettim: “Ey Allah Resulünun oğlu! Hasan’dan sonraki İmam kimdir?” Şiddetle ağladıktan sonra buyurdu ki: Hak üzere Kaim olan ve beklenen İmam’dır.

2- Kemal-ud Din, c. 2, s. 337:
Abdulazim bin Abdullah’tan:
İmam Muhammed bin Ali aleyhi’s-selâm’ın yanına giderek Mehdi’nin Kaim mi, başkası mı olduğunu sormak istedim.
Ama o söze başlayarak bana şöyle buyurdu: “Ey Ebu’l Kasım! Doğrusu bizden olan Kaim, Mehdi’dir. Onu, gaybetinde beklemek ve zuhurunda itaat etmek vaciptir. O benim evlatlarımdan üçüncüsüdür. Muhammed salla’llâhu aleyhi ve alih’i peygamber olarak gönderen ve İmameti bizlere mahsus kılan Allah’a andolsun ki, eğer dünyanın sonuna sadece bir gün kalsa dahi, Allah o günü o kadar uzatacak ki o, o günde zuhur edecek, yeryüzü zulüm ve haksızlıkla dolduğu gibi, onu adalet ve eşitlikle dolduracaktır.”

J- İmam Ali Naki (a.s)’dan Hadisler
1- Kemal-ud Din, c. 2, s. 383:
Sakr bin Ebu Delf’den:
İmam Ali bin Muhammed bin Ali Rıza aleyhi’s-selâm şöyle buyurdu: “Doğrusu benden sonraki İmam, oğlum Hasan’dır, ondan sonraki ise onun oğlu Kaim’dir. O, yeryüzünü zulüm ve haksızlıkla dolduktan sonra adalet ve eşitlikle dolduracak olandır.”

2- Usul-u Kafi, c. 1, s. 268:
Davud bin Kasım-ı Caferi’den:
İmam Ebu’l Hasan-ı Askeri aleyhi’s-selâm şöyle buyurdu: “Benden sonraki halef, oğlum Hasan’dır, haleften sonraki halef geldiğinde ne yapacaksınız?” Dedim ki: “Allah beni sana feda kılsın, niçin?” Buyurdu ki: “Çünkü siz onun şahsını görmeyecek ve onu ismi ile anamayacaksınız!” Dedim ki: “Peki onu nasıl zikredelim?” Buyurdu ki: “Şöyle söyleyin: Âl-i Muhammed’in Hücceti. Allah’ın salat ve selamı ona olsun.”
K- İmam Hasan Askeri (a.s)’dan Hadisler
1- Kemal-ud Din, c. 2, s. 440:
Muhammed bin Osman el Amri’den:
İmam Hasan Askeri aleyhi’s-selâm şöyle buyurdu: “Bu emrin sahibi her yıl hac mevsiminde hazır olacak, halkı görecek ve onları tanıyacak. Halk da onu görecek ama tanımayacaklar.”

2- Kemal-ud Din, s. 526 ve Bihar-ul Envar, c. 51, s. 224:
Hasan bin Salih-i Bezzaz’dan:
Hasan bin Ali el-Askeri aleyhi’s-selâm şöyle buyuruyordu: “Doğrusu benim oğlum, benden sonraki Kaim’dir. Uzun ömürlülükte ve gaybette peygamberlerin sünneti onda vuku bulacaktır. Bu süre çok uzadı diye bazı kalpler taş gibi sertleşecektir. Allah (c.c) kalbine iman yazdığı ve rahmetiyle desteklediği kimseler dışında ona inanan kalmayacaktır.

3- Kemal-ud Din c. 2 s.384.
Ahmed bin İshak bin Sa’d el-Es’ari’den:
İmam Hasan-ı Askeri aleyhi’s-selâm’ın yanına giderek, kendisinden sonraki İmamın kim olduğunu sormak istedim: Ama o benden önce söze başlayarak bana şöyle buyurdu: “Ey Ahmed bin İshak! Şüphesiz yüce Allah, Adem aleyhi’s-selâm’ı yarattığından beri yeryüzünü hüccetsiz bırakmadı ve kıyamete kadar da bırakmayacaktır. Onun vesilesiyle belaları yeryüzü ehlinden defeder ve yağmur yağdırır ve topraktan bereketleri çıkarır.”

Ona şöyle arzettim: “Ey Allah Resulünün oğlu! Senden sonraki İmam ve halife kimdir?”
Hemen ayağa kalktı ve odaya girdi. Az sonra omuzunda yüzü dolunay gibi parlayan üç yaşındaki bir çocukla çıktı ve buyurdu ki: “Ey Ahmed bin İshak! Eğer Allah’ın (c.c) ve hüccetlerinin yanında değerli olmasaydın bu oğlumu sana göstermezdim. Bunun adı ve künyesi Resulullah salla’llâhu aleyhi ve alih adı ve künyesi ile aynıdır. Yeryüzü zulüm ve haksızlıkla dolduktan sonra, onu adalet ve eşitlikle dolduracaktır. Ey Ahmed bin İshak! Bu ümmetin içinde bu, tıpkı Hızır ve Zülkarneyn gibidir. Vallahi bu öyle bir gaybete çekilecek ki, Allah’ın (c.c) onun İmametine bağlı kıldığı ve onun zuhurunun acil olması için dua etmeye muvaffak kıldığı kimseler dışında, kimse helak olmaktan kurtulamayacaktır.”

Dedim ki: “Ey Mevlam! Kalbimin mutmain olacağı bir alameti var mı?”
O çocuk fasih Arapça ile şöyle buyurdu: “Ben Allah’ın yeryüzündeki Bakıyye’siyim. Düşmanlarından intikam alacak olan da benim. Beni gördükten sonra artık alamet ve delil isteme.” Ahmed bin İshak der ki: Sevinç ve ferahla dışarı çıktım. Ertesi gün onun yanına dönerek şöyle arzettim: “Ey Resulullah’ın oğlu! Bana minnet ettiğin için çok mesrur oldum. Hızır ve Zülkarneyn’in onda vuku bulacak olan sünneti nedir?” “Gaybetinin uzunluğudur, dedi.” Arzettim ki: “Ey Resulullah’ın oğlu! Onun gaybeti çok mu sürecek?” Buyurdu ki: “Rabbime andolsun ki evet. Öyle ki, buna inananların çoğu bu inançtan vazgeçecek. Allah (c.c)’nun bizim velayetimiz üzerine kendilerinden ahit aldığı ve kalbine iman yazdığı ve rahmetiyle desteklediği kimseler dışındakiler buna bağlı kalmayacaklardır. Ey Ebu İshak! Bu, Allah’tan gelen bir emirdir ve Allah’ın gizli sırlarından bir sırdır. Sana dediklerimi al, gizle ve şükredenlerden ol. Böylece yarın en yüce makamda bizimle birlikte olursun.”


4- Kemal-ud Din, c. 2, s. 41:
Ebu Ganim-i Hadim’den:
İmam Hasan Askeri aleyhi’s-selâm’ın bir oğlu oldu ve adını Muhammed koydu. Üçüncü gün onu ashabına gösterdi ve buyurdu ki: “Benden sonraki sahibiniz ve benim halifem budur. Ne zaman zuhur edecek diye özlemle beklediğiniz Kaim budur. Yeryüzü zulüm ve haksızlıkla dolunca, zuhur edecek ve onu adalet ve eşitlikle dolduracak.”

5- Kemal-ud Din, c. 2, s. 409:
Musa bin Cafer bin Veheb-i Bağdadi’den:
İmam Ebu Muhammed Hasan Askeri aleyhi’s-selâm şöyle buyurdu:
“Benim halefim hakkında, benden sonra ihtilaf ettiğinizi görür gibiyim. Resulullah salla’llâhu aleyhi ve alih’den sonraki İmamları kabul edip de oğlumu inkâr edenler, tıpkı bütün peygamberleri kabullenip, Resulul-lah’ı inkâr eden gibidir. Resulullah’ı inkâr eden ise, bütün peygamberleri inkâr etmiş sayılır. Çünkü sonuncumuza itaat, birincimize itaat gibidir, sonuncumuzu inkâr etmek de birincimizi inkâr etmek gibidir. Biliniz ki, oğlum öyle bir gaybete çekilecek ki, Allah’ın koruduğu kimseler dışındaki bütün halk, onun hakkında tereddüt edecektir.”
Kifayet-ül Eser, s. 291’de aynı hadisi Ahmed b. Muhammed b. Yahya el-Attar’dan aynen nakleder.

6- Kemal-ud Din, c. 2, s. 435:
Muvaiye bin Hekim, Muhammed bin Eyyub bin Nuh ve Muhammed bin Osman-ı Amri’den:
“Biz İmam Hasan-ı Askeri aleyhi’s-selâm’ın evinde kırk kişi toplanmıştık ve o, oğlunu bize göstererek buyurdu ki: “Bu benden sonraki İmamınızdır ve sizlere halifemdir, ona itaat edin ve benden sonra dininizde ayrılığa düşmeyin, yoksa helak olursunuz. Biliniz ki, siz bu günden sonra onu göremeyeceksiniz.” O üçü şöyle dediler: “Onun yanından ayrıldık, aradan birkaç gün geçmeden İmam Hasan-ı Askeri aleyhi’s-selâm dünyadan göçtü.”

7- el-Envar-ul Behiyye, s. 161:
İmam Hasan Askeri aleyhi’s-selâm kadri yüce Şeyh Ali bin Hüseyin bin Babeveyh-i Kummi’ye şöyle yazdı:
Bismillahirrahmanirrahim
Hamd alemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur. Akıbet, muttakilerindir. Cennet tevhid ehlinin, cehennem ise mülhitlerindir. Düşmanlık sadece zalimler aleyhinedir. Yaratıcıların en güzeli olan Allah’tan başka ilah yoktur. Salat, yaratılmışların en üstünü olan Muhammed’e ve onun pâk itretine olsun.

Ey güvendiğim şeyh Ebu’l Hasan Ali bin Hüseyin-i Kummi! Allah seni kendi rızasını kazanmaya muvaffak kılsın ve kendi rahmeti ile sana salih evlatlar versin. Sana takvayı, namazı ikame etmeyi ve zek[HH1] ât vermeyi tavsiye ederim.... Hep sabırlı ol ve kurtuluşu bekle. Peygamber’in müjdelediği oğlum zuhur edene kadar Şiilerimiz sürekli hüzün içinde olacaklar. Yeryüzü zulüm ve haksızlıkla dolduğu gibi, o onu adalet ve eşitlikle dolduracaktır. Sabret ey Şeyh ve Şiilerime sabretmelerini emret. Allah yeryüzüne istediğini varis kılacaktır. Akıbet, takvalılarındır. Sana ve bütün Şiilerime Allah’ın selamı ve rahmeti olsun. Allah bize yeter, o ne iyi vekil, ne iyi Mevla ve ne iyi yardımcıdır.”
Ehl-i Sünnet Kitaplarında Mehdi (a.s)’ın Veladet Tarihi
1- İbn-i Sabbağ-ı Mısri “el-Fusul-ul Mühimme”, s. 274’de (Necef bas.) şöyle der:
Ebu’l Kasım Muhammed Hüccet bin Hasan-ı Halis Hicri iki yüz elli beş yılında Şaban ayının yarısının gecesi Samerra şehrinde dünyaya geldi.
Baba ve ana tarafından nispeti:

O, Ebu’l Kasım Muhammed el-Hüccet bin Hasan el-Halis bin Ali el-Hadi bin Muhammed el-Cevad bin Ali er-Rıza bin Musa el-Kazım bin Cafer es-Sadık bin Muhammed el-Bâkır bin Ali Zeyn-ul Abidin bin Hüseyin bin Ali bin Ebu Talib’dir. Allah’ın selamı hepsinin üzerine olsun.
Annesi ise hayırlı bir cariye olan Nercis (Nergis)’tir. Adının bu olmadığı da söylenir.
Künyesi, Ebu’l Kasım’dır.
Lakabı ise; Hüccet, Mehdi, Halef-i Salih, Kaim, Muntazar ve Sahib-uz Zaman’dır. En meşhuru ise Mehdi’dir.

Sıfatları: Genç, uzun boylu, güzel yüzlü ve güzel saçlı, saçları omuzlarına dökülür, hafif uzun burunlu, parlak ve açık alınlıdır. Naiplerinden biri, onun güvenilir muasırlarından olan Muhammed bin Osman’dır. Muhasara altında bulunduğu evde gayba çekildiği söylenir. Ve bu olay Hicri iki yüz yetmiş altı yılında vuku bulmuştur. Güvenilir İmamlardan onikinci İmam’ın hakkında rivayet edilen nasslardan küçük bir bölümü budur. Bu konuda bize ulaşan rivayetlerin sayısı oldukça fazladır. Hadis alimleri kendi kitaplarında bu konuyla ilgili bütün hadisleri toplayıp nakletmişlerdir.
2- Karmani adıyla meşhur Ebu Abbas Ahmed bin Yusuf, “Ahbar-ud Düvel ve Asar-ul Uvel” s. 117 ve 118’de şöyle der:

On birinci bölüm, Halef-i Salih İmam Ebu’l Kasım Muhammed bin Hasan-ı Askeri aleyhi’s-selâm hakkındadır. Babası vefat ettiğinde o beş yaşındaydı. Allah ona Yahya aleyhi’s-selâm’ın çocukluğundaki gibi hikmet verdi. Düzgün boylu, güzel yüzlü ve güzel saçlı idi. Burnu hafif uzun ve alnı açık ve parlak idi...
Sonra şöyle der:

Alimlerin ittifak ettiğine göre ahir zamanda kıyam edecek olan Mehdi odur. Hadisler, onun zuhur edeceğini teyit eder.
b- Abdulvahhab Şa’rani “el-Yavakit ve’l Cevahir” c. 2, s. 143’de (Mısır bas.) şöyle der:
Mehdi aleyhi’s-selâm’ın zuhuru beklenmektedir. O, İmam Hasan-ı Askeri’nin oğludur. İki yüz elli beş yılının Şaban ayının yarısında dünyaya gelmiştir. O, İsa bin Meryem ile buluşacağı zamana dek bakidir. O, bugün yani Hicri dokuz yüz elli sekiz yılında yedi yüz altı yaşında oluyor. Kevm-ur Riş’de medfun olan Şeyh Hasan-ı Iraki bana böyle haber vermiş ve Şeyhimiz Seyyidî de onu onaylamıştır.
3- Şeyh Abdullah bin Muhammed bin Amir Şebravi-i Şafii Mısri “el-İtahaf bi Hubb-il Eşraf” s. 68’de (Mısır bas.) şöyle der:

İmam Muhammed Hüccet bin İmam Hasan-i Halis (r.a) Samerra şehrinde babasının vefatından beş yıl önce Hicri iki yüz elli beş yılının Şaban ayının yarısında dünyaya geldi: O, dünyaya geldiğinde babası halifelerden korktuğu ve zamanın şartları zor olduğu için onu gizlerdi. Çünkü halifeler o zamanlar Haşimileri yakalayarak hapse atıyor veya öldürüp idam ediyorlardı.
İmam Muhammed Hüccet; Mehdi, Kaim, Muntazar, Halef-i Salih ve Sahib-uz Zaman lakapları ile tanınır. En meşhuru ise Mehdi’dir.
Gaybet Asrında İmam’ın Faydaları

İmamın yeryüzündeki varlığı yeryüzündekiler için bereket olmasıyla birlikte akli ve nakli delillerle de ispatlanmıştır. Yeryüzündeki canlılar, onun hayrı ve bereketi ile ilahi nimetlerle rızıklanırlar. Tıpkı güzel çiçekleri, tatlı meyveleri olan bir bitkinin sulanmasıyla, etraftaki diğer bitkilerin de sulanması gibi. İmam’ın varlığıyla insan türünün yaratılmasındaki en yüce hedef, meydana gelmiştir. Hiçbir şüphenin karışmadığı halis bir ibadet, hiçbir cehaletin bulaşmadığı marifet ve hiçbir günah ve isyanın karışmadığı itaat sahibinin lütfu sayesinde canlılar yaşar ve onun bereketi ile rızıklanırlar.
Zahiri ve Batıni Velayet

Şüphesiz, İmam’ın iki velayeti vardır: Zahiri ve batıni velayet. Halk gaybet zamanında her iki velayetten de yararlanırlar.
İmam’ın batıni velayetle olan tasarrufları; batıni yollarla vuku bulmaktadır. Bu tasarrufların, halkın gözleri önünde tahakkuk etmesi gerekmez. Bu tasarruflardan biri yetenekleri filizlendirmektir. Bunun birçok örneği vardır.

Allame Tabatabai (r.a) el-Mizan adlı tefsirinde “Ve onları emrimizle hidayet eden İmamlar kıldık” ayeti ve benzeri diğer ayetlerden şu neticeyi almıştır İmam aleyhi’s-selâm’ın halkın kalplerinde işrafı ve batıni velayeti vardır. İmam, hidayet kaynağıdır ve istediği her kalbe hidayeti bağışlar.”
“Kemal-ud Din”, c. 1, s. 253’de şöyle rivayet olunur.
Cabir-i Ensar’den:

Peygamber salla’llâhu aleyhi ve alih’e, “Şiiler gaybet zamanında Kaim’den faydalanabilecekler mi?” diye sordular. Buyurdu ki: “Evet, beni nübüvvetle görevlendirene andolsun ki, onlar onun gaybetinde onun velayetinin nuru ile aydınlanacak ve ondan yararlanacaklar. Tıpkı bulutlar kapatsa dahi halkın güneşten faydalandığı gibi.”
Zahiri velayetin gereği olan işlerden biri şeriatı ve İslam’ın temel prensiplerini korumak ve tarih boyunca onun asaletini hıfzetmektir. Böylece yeni bir şeriatın nazil olmasına gerek kalmaz. Aynı şekilde ilahi hikmete uygun olarak sair işlere de nezaret eder. Ancak İmamın zahiri velayet çerçevesindeki tasarrufları, ya şahsı tanınmayacak şekilde veya zahiri sebepleri bilinmeyen gaybi yardımlar vesilesiyle vuku bulmaktadır.

Onun gaybette oluşu, hiç kimseyi görmediği veya hiç kimsenin onu görmediği anlamına gelmez. O mülakat edildiği zaman tanınmaz. İmam’ın mübarek vücudunun faydaları ve bereketlerinin yanısıra, onun varlığına, açık gizli bütün sırlarımızı bildiğine, her an zuhur edebilip zalimlerin kökünü kazıyacağına inanmak da insanın eğitim ve terbiyesinde müsbet rol oynar, onun kalbinde ciddiyet ve ümidin meydana gelmesine neden olur.
Evet, insanlar, gaybet zamanında da kendi başlarına buyruk olmadıklarını, ilim ve hikmet, güç ve kudret sahibi ilahi bir İmamlarının olduğunu bilmelidirler.
Ömrünün Uzun Olmasındaki Tereddüt ve Şüphelere Cevap

Bu şüpheye detaylı bir cevap vermeye gerek yoktur. Çünkü Mehdi aleyhi’s-selâm hakkında Peygamberimiz ve pak İmamlarımızdan elimize ulaşan hadislere müracaat eden herkes, Gaib İmam’ı harikuladeliklerle tanır. Harikuladelikler de muhal değildir; bilim yoluyla da muhal olduğu ispatlanamaz. Çünkü bilim, kesinlikle alemde etkin olan illet ve nedenlerin sadece bizim müşahade ettiğimiz şeylerle sınırlı olduğunu, bunların dışında görmediğimiz ve tanımadığımız illet ve nedenlerin olmadığını söyleyemez. Dolayısıyla, bazı fertlerin, uzun ömürlü olmanın sır ve nedenlerini bilip de binlerce yıl yaşaması pekâla mümkündür. Bu nedenle bilim, insanın ömrünü bugünkünden daha fazla uzatacak vesileleri keşfetmekten ümidini kesmemiştir.
Kıyamının Tehirindeki Sebep

Yanabi-ul Mevedde’den naklen el-Mahacce, s. 428.
Fetih suresindeki “Eğer kâfirlerle mü’minler birbirinden ayrılmış olsalar onlardan kâfir olanları acı bir azapla azaplandırırız.” Ayet ile ilgili olarak İmam Cafer-i Sadık aleyhi’s-selâm buyurdu ki: “Doğrusu kâfirlerin ve münafıkların sulbünde Allah’ın mü’min emanetleri vardır. Allah’ın o emanetleri onlardan ayrılmadıkça Kaim’imiz zuhur etmeyecektir. O, emanetler ayrılınca zuhur edecek, kâfirleri ve münafıkları öldürecektir.”

[1] - Secde: 18.
[2] - Secde: 18.
[3]- Enbiyâ: 73.
[4] - İsra:44
[5] - Ahzab:72.
[6] - Buhari’de Mehdi aleyhisselam’dan “Hz. İsa aleyhi’s-selâm yere indiğinde ümmetin imamı” diye söz edilmiştir. Bu hadisten maksadın Hz. Mehdi aleyhi’s-selâm olduğunda kimse şüphe etmemiştir.
[7] - Enbiya: 105.
[8] - Nur: 55.
[9] -Örneğin: Ebu Nuaym’in “el-Erbaune Hadisen fi Zikr-il Mehdi” 15. Hadis; Feraid-us Simtayn, el-Havi li-l Fetava, c. 2, s. 63 ve “Rumuz-ul Ahadis” s. 508.
[10] Önreğin: Ebu Nuaym el-Erbaune Hadisen 36. Hadis, “el-Beyan fi Ahbar-ı Ahir-iz Zaman” s. 97; Kurtubi “Tezkire”, s. 619; “el-Fusul-ûl Mûhimme”, s. 280; “Muhtasaru Tezkiret-il Kurtubi”, s. 128; Ebu’l Ala-i Attar, “el-Erbaiun”, s. 301; Cami-us Sağir, c. 2, s. 377; “el-Havi li-l Fetava” s. 64; “İsaf-ur Rağibin” s. 150, “el-Feth-ul Kebir”, c. 3, s. 48; “Feraid-us Simtayn”; “Sevaik”, s. 99; “Sünen-ûl Hûda”, s. 573; “Nur-ul Ebsar” s. 231 ve “Muntahabu Kenz-il Ummal”, c. 6, s. 30.



2 yorum

  1. Ne yazıkki bunları insanların kendilerine yorması çok muhtemel. Sahte mehdilere atacak insanlarda olmayan özelliklerinde listelenmesi lazım ben var deyince beni olan herkes umutlanıyor bunlar içlerindeki marazı ortaya çıkarıyor. Tehlikeli.
    Kaynakları derleyen kimsenin kendine yormayacağı biçimde açıklık getiren bir kaynak olsada şu sahtekarlara atsak tek tek uğraşması yorucu ama siz yazdığınızdan bir defa da yazsanız şu zındıklara aklettirmeye çalışsak en azından cehennemden kurtulsalar. İnşaAllah sizde bidatçi değilsinizdir yoksa sizde cehenneme uğramadan cennete giremezsiniz.

    YanıtlaSil
  2. mağara gaybet filan yok manyak mısınız bunlar sapkın şii uydurmaları

    YanıtlaSil


EmoticonEmoticon