Hz.Mehdi Zuhuru (Çıkışı) Çok Ama Çok Yakındır
“Zuhur müjdecileri” grubunun telefonla yapmış oldukları röportajda merhum Şeyh Muhammed Taki Behçet’in Hz. Hüccet İbni’l Hasan İmam Mehdi’nin (Allah zuhurunu yakınlaştırsın) zuhuru hakkındaki görüşlerini aktardı. Bu çekici röportajın tamamı şu şekildedir.
Acaba size göre zuhur yakın mıdır?
Bismillahirrahmanirrahim, evet zuhur yakındır, bu tür sorulara cevap olarak tüm Şialar doğal olarak evet zuhur yakındır demelidir. Bu Şia öğretilerindendir, Şia mezhebinin dop dolu öğretilerinden “ennehum yerevnehu beiden ve nerahu gariba” aslında bize, eğer gerçek intizar çekenlerden ve bekleyenlerden olmak istiyorsanız zuhurun yakın olduğuna ümit duymamız gerektiği öğretilmiştir.
Evet, bu hakirin görüşü ki elbette benim görüş bildirecek liyakatim yoktur, ama şunu diyebilirim ki zuhur yakındır.
Bu konuda bu kadar müjdelerin verilmesine rağmen zuhur hakkındaki rivayetler hakkında konuşmak size göre zorunlu mudur?
Bu hakire göre sulta düzenlere karşı adaleti isteyenler ve zorba düzenlere karşı duranların adalet bayraktarlığı, özgürlük, hak talep edenler dünyada artış kaydetmiştir, bu tür konular zuhura ümit duyanlar ve bir kurtarıcının geleceği ümidine bağlıdır. Gerçekte bu düşünce ve ümit İran İslam İnkılâbının kurulmasıyla sonuçlanmıştır. Eğer bugün İslam inkılâbı bu kadar görkemli bir şekilde hayat bulduysa bu düşünce tarzına bağlıdır... İran İslam İnkılâbı rehberi Hamaney bir gün çok açık bir şekilde şöyle demişti: “Bugün artık bu şekilde diyebiliriz ki biz zuhur zamanına yakınlaşmışız, çünkü marifetler ilerlemiştir.”
Bundan dolayı bu tür konular zaruri konulardandır...
Acaba bölgenin siyasi konularını da nazarda alarak zuhur konusunu hak ve batılın tanınması için tatbik edebilir miyiz?
Bakınız rivayetlerde akıllı insanı ve her insanın aklını ve ayrıca akıllı insanı ve onun aklını değişik açılarla tanıyabileceğimiz söylenmiştir. Akıllı insan, değişik olay , hadise ve konularda farklı ihtimalleri nazarda alan ve inceyen kişidir. Eğer bu cümleyi tashih edersek bana göre konuya daha da yaklaşmış oluruz ve o budur ki bölgede gerşekleşen olayları değişik ve farklı açılardan tüm ihtimalleriyle ele alıp incelemeliyiz.
Bu ihtimallerden biri bu olayları Hz. Veliyi Asr İmam Mehdi’nin (aleyhi selam) zuhurundan önceki hadiselerle tatbik etmektir. Çok muteber bir çok kaynakta bu konu hakkında binlerce hadis vardır. İşin erbabı uzman kişiler bu olayları bu hadislerle tatbik etmişlerdir.
Eğer birisi zuhurun zamanını tayin ederse onu tekzip ediniz demişlerdir, zuhuru temenni edip bu alanda analiz yapıp tahliller yapanları değil bu tür kişileri teşvik etmek gerekmektedir.
Acaba Şeyh Behçet tarafından zuhurun çok yakın olduğu müjdesinin verilmesi bir çeşit vakit tayin etmek değil midir?
Hayır, bu hakirin kendisi Şeyh Behçet’in hizmetine gitmiştim, yaz günlerinden öğleden sonra idi. Şeyh Behçet’e dedim ki sizin hakkınızda bir konuyu nakletmektedirler. Buyurdular ki hangi konuyu? Dedim ki zuhur hakkında. Buyurdular ki ne diyorlar? (Bu konuyu ilk defa resmi olarak burada açıklıyorum elbette bazı konuşmalarımda söylemiş olabilirim)
Zuhurun yakın olduğu hakkında sizden bir şeyler naklediyorlar. Buyurdu ki zuhur çok yakındır, tekrardan tekit ederek buyurdular çok ama çok yakındır. Dedim ki bir çok alamet ve olay henüz gerçekleşmedi. Buyurdular ki Münezzeh Allah için bunlar bir şey değildir ki tüm alametleri ve olayları bir gecede bir araya getirebilir ve Hüccet’inin zuhuru için yolu açarak hak Hüccetine gerekli imkanı sağlayabilir.
Bu zuhur zamanını tayin etmek değildir, zuhura işarettir burada vakit tayin edilmemiştir “ennehum yerevnehu beiden ve nerahu gariba"
İmam Mehdi’nin (af) Zuhurunun Nişaneleri
İmam Mehdi’nin (a.f) evrensel kıyamının alametleri ve nişaneleri vardır. Bu nişaneleri bilmek çok önemlidir. Bu alamet ve nişaneler, Muhammed’in (s.a.a) soyundan olan kurtarıcı Mehdi’nin (a.f) zuhurunun müjdeleyicileridirler.
Onlardan her birinin oluşması ve gerçekleşmesi bekleyiş içinde olan kişilerin kalplerindeki zuhur ümidini daha da alevlendirecektir. Bu alametler, düşmanlar ve dalalet yolunun yolcuları için, kötü işlerden ve fesattan sakınmaları için bir hatırlatma ve uyarı niteliğindedir.
Aynı zamanda bu nişaneler, bekleyiş içinde olan kişileri zuhuru derk edip masum imamın (a.f) safında ve onun yanında mücadele etmek için hazırlamaktadır. Gelecekte olacak olayları bilmek de, ileride karşılaşacağımız zorluklar karşısında daha iyi mücadele vermek için kendimizi hazırlamamızda yardımcı olacaktır.
Aynı zamanda bu nişaneler Mehdi olduğunu iddia eden yalancıların tanınmasında da en iyi ölçüdür. Mehdi olduğunu iddia eden kimsede bu alamet ve nişaneler olmazsa rahatlıkla yalancı olduğunu anlarız.
Masum imamların (s.a) rivayetlerinde zuhur için birçok nişaneler zikredilmiştir. Bu nişanelerin bir kısmı normal ve tabii olaylardır. Bir kısmı ise mucizeye benzeyen olağanüstü olaylardır.
Bu nişaneler arasında öncelikle muteber kaynaklarda bulunan meşhur hadisleri zikredeceğiz. Konumuzun sonunda da diğer nişaneleri kısa bir şekilde sıralayacağız.
İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur:
“Kaim’in zuhuru için beş alameti vardır;
1-Süfyani’nin ortaya çıkması
2-Yemenlinin ortaya çıkması
3-Gökten bir sesin işitilmesi
4-Nefs-i Zekiye’nin öldürülmesi
5-Beyda adlı yerin çökmesi”[1]
Bu rivayette adı geçen beş alamet, birçok rivayette defalarca tekrar edilmiştir. Bu olayların ayrıntıları bizler için kesin olmasa da elimizden geldiği kadarıyla açıklayamaya çalışacağız:
Süfyani’nin ortaya çıkışı birçok rivayette nakledilmiş ve zuhur alametlerinden olduğu bildirilmiştir. Süfyani, Ebu Süfyan’ın soyundan olan ve İmam Mehdi’nin (a.f) zuhurundan kısa bir süre önce Şam bölgesinde kıyam edecek kişidir. Çok sayıda masum insanın kanını akıtacaktır. Öldürmekten ve savaştan çekinmeyen, düşmanlarına karşı da çok sert davranan zalim biridir.
İmam Sadık (a.s) onu şöyle anlatmaktadır:
“Eğer Süfyani’yi görürsen, insanların en alçağını görmüşsün demektir.”[2]
Süfyani, Recep ayında kıyam edecek, Şam bölgesini ve etrafını ele geçirdikten sonra Irak’a saldıracaktır. Orada da büyük katliamlar yapacaktır.
Rivayetlere göre Süfyani’nin ortaya çıkışı ile ölümünün arasındaki zaman on beş aydır.[3]
Beyda, Mekke ve Medine arasında ki bölgenin adıdır.
Beyda’nın yere gömülmesinden maksat şudur; Süfyani, İmam Mehdi’nin (a.f) ordusuyla savaşmak için Mekke’ye doğru bir ordu gönderecektir. Ordu, Beyda bölgesine ulaşınca mucizevî bir şekilde yerin içine gömülecektir.
İmam Bakır (a.s) bu konu hakkında şöyle buyurmuştur:
“Mehdi’nin (a.f) Mekke’ye doğru gittiği haberi Süfyani ordusunun komutanına ulaşınca, Oda onun izini bulmak için bir ordu gönderir ancak onu bulamayacaklar... Süfyani ordusu Beyda’ya ulaşacak ve tam o sırada gökten şöyle ses işitilecektir: “Ey Beyda! Bu kavimi yok et.” (Beyda) çölü de onları içine çekecektir.”[4]
[1]- Gaybet-i Numani, bab.14, h.9, s.261
[2]- Kemalu’d-din, c.2, bab.57, h.10, s.557
[3]- Gaybet-i Numani, bab.18, h.1, s.310
[4]- Gaybet-i Numani, bab.14, h.67, s.289
بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
اِنَّآ اَعْطَيْنَاكَ الْكَوْثَرَ”
Hz. Ali (aleyhisselam) şöyle buyurmuştur:
Abbasoğullarının mülkü hiçbir zorluğa uğramadan kolayca kurulacaktır. Eğer Türkler, Deylem’liler, Sind’liler, Hint’ler, Berberler ve Taylesan Türkleri birleşseler dahi, onların hükümetlerini yok edemezler. Onlar her zaman sevinç içinde olacaklar ta ki sonunda onları sevenler ve devletleri için çalışanlar onlardan ayrılacaklar.
Sonra Allah savaşçı bir adamı onlara musallat edecek ve tam onların hükümetinin kurulduğu yerden ayaklanacak. Geçtiği bütün şehirleri fethedecek, karşısına dikilen bayrakları devirecek ve bütün nimetleri yok edecek. Ona düşmanlık edenlere eyvahlar olsun! O her zaman zaferlere ulaşacak ve sonunda zaferini benim Ehlibeytimden olan birisine teslim edecek. O hakkı söyleyecek ve hakkı uygulayacak.”
Beşir bin Ebu Erakei Nebbal şöyle rivayet etmektedir:
Medine’ye gittiğimde İmam Muhammed Bakır aleyhisselam’a uğradım. Merkebinin evinin kapısında eyerli olarak hazır durduğunu gördüm. Ben onun evinin karşısında oturdum ve onu bekledim. O evinden dışarı çıkınca ona selam verdim. O merkebe binmekten vazgeçip bana doğru yöneldi ve şöyle buyurdu: Sen nereden geldin? Şöyle arzettim: Irak’tan.
Buyurdu ki: Hangi şehirden? Küfe’den, dedim. Şöyle buyurdu: Yolda kimlerle birlikte geldin? Arzettim ki: Mühdise’lerle. Şöyle sordu: Mühdise kimlerdir? Dedim ki: Mürcie’ler. Şöyle buyurdu: Yazıklar olsun Mürcie’lere. Yarın Kaim’imiz (İmam Mehdi accelallahu fereceh) kıyam ettiğinde bunlar kime sığınacaklar? Arz ettim ki: Onlar diyorlar ki: Eğer böyle olursa siz ve biz adalet divanında eşit olacağız. Buyurdu ki: Her kim tövbe ederse Allah onun tövbesini kabul eder ve her kim içinde nifak gizlerse,
Allah ondan başkasını rahmetinden uzaklaştırmaz ve her kim bir şeyi izhar ederse Allah Onun kanını döker. Sonra şöyle buyurdu: -Canım elinde olana andolsun ki- Onları tıpkı kasap koyunu keser gibi kesecektir-ve eliyle boğazını gösterdi- Şöyle arz ettim: Onlar diyorlar ki; Eğer öyle olursa işler düzelecek ve bir avuç kan dahi dökülmeyecek. Şöyle buyurdu: Asla! Canım elinde olana andolsun ki biz ve siz pıhtılaşmış kan ve ter sileceğiz. Ve eliyle alnını gösterdi.
Beşir bin Nebbal şöyle der: Medine’ye gittiğimde…
Aynı olayı anlatır yalnız sonunda şöyle der:- Medine’ye gittiğimde İmam Muhammed Bakır aleyhisselam’a şöyle arzettim: Onlar şöyle diyorlar: Mehdi kıyam ettiğinde işler kendiliğinden düzelecek ve bir avuç dahi kan dökülmeyecek. Şöyle buyurdu: Asla! Canım elinde olana andolsun ki eğer işler kendiliğinden düzelseydi ön dişleri kırılan ve mübarek yüzü yaralanan Resulullah içinde kendiliğinden düzelirdi. Asla! Canım elinde olana andolsun ki biz ve siz ter ve pıhtılaşmış kan sileceğiz. Sonra da eliyle alnını sildi.”
Mufazzal bin Ömer şöyle der:
İmam Caferi Sadık aleyhisselam’ın yanında Kaim aleyhisselam’ı anlattıklarında şöyle dedim: Onun işlerinin kolaylıkla gerçekleşeceğini ümit ederim. Ama o şöyle buyurdu: “Bu kıyam öyle zorluklarla gerçekleşecek ki ter ve pıhtılaşmış kan sileceksiniz.”
Yunus bin Kibat şöyle der:
İmam Caferi Sadık aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: “Doğrusu hak ehli hep zorluklar ve sıkıntılarla yaşamıştır. Ama bu yakın bir zamana kadar sürecek ve uzun bir afiyet (ve rahatlık başlayacak.)”.
Muammer bin Hallad der ki:
İmam Rıza aleyhisselam’ın yanında Kaim aleyhisselam’dan bahsettiklerinde şöyle buyurdu: “Siz bugün o günlerden daha rahatsınız!” Dediler ki: Nasıl? Şöyle buyurdu: “Kaim’imiz aleyhisselam zuhur ettiğinde sadece ter ve pıhtılaşmış kan silecek ve merkebin (kasıt her hangi binilecek bir şey) üzerinde uyku olacak. Kaim’in elbisesi hep serttir ve yemeği hep lezzetsizdir.”
Ahmet bin Muhammed bin İsa’nın bazı ricalden naklettiğine göre İmam Caferi Sadık aleyhisselam şöyle buyurdu:
“Nuh aleyhisselam Rabb’inden kavmine azap göndermesini istediğinde Allah ona: Bir hurma çekirdeğini ekip de o çekirdek ağaç olduğunda ve meyve verdiğinde ve Nuh’da o meyveden yediğinde kavmine azap edeceğini buyurdu. Nuh da hurma çekirdeğini ekerek olayı ashabına bildirdi. Ağaç yetişip meyve verdikten sonra Nuh hurmaları topladı ve hurmadan yiyerek ashabına da verdi. Ashabı şöyle dediler. Ey Allah’ın peygamberi! Hani bize verdiğin söz? Nuh da Rabb’ine dua ederek kendisine verdiği vaadi istedi. Allah da ikinci kez hurma çekirdeğini ekmesini ve onun ağaç olup yetiştiğinde kavime azap göndereceğini buyurdu.
Nuh aleyhisselam da bunu ashabına bildirdi. Bunu duyan ashap üç fırkaya ayrıldılar: Bir fırka mürtet olup dinden çıktı. Bir grubu münafık oldular. Üçüncü grup ise Nuh aleyhisselam’a sadık kaldılar. Nuh da ikinci kez hurma çekirdeğini ekti. Ağaç büyüyüp meyve verince Nuh hurmadan yedi ve ashabına da verdi. Dediler ki: Ey Allah’ın peygamberi! Hani bize verdiğin söz? Nuh da rabbine dua edince üçüncü kez hurma çekirdeğini ekmesini, onun yetişmesi ve meyve vermesi ile birlikte kavmini helak edeceğini bildirdi.
Nuh durumu ashabına bildirdiğinde tekrar üç fırkaya ayrıldılar. Bir fırka mürted oldu, bir fırka münafık oldu, bir fırka ise ona sadık kaldılar. Öyle ki Nuh olayı on kez tekrarladı. Ve onunla birlikte kalan ashabına aynı olayı tekrarladığında onlar her defada üç fırkaya ayrıldılar. Onuncu defada onun özel mümin sahabileri gelerek şöyle dediler. “Ey Allah’ın peygamberi!
Bize verdiğin sözü tutsan da tutmasan da sen doğru söylüyorsun ve sen mürsel bir peygambersin. Bize defalarca aynı şeyi tekrarlasan da senden şüphelenmeyiz” İmam şöyle buyurdu: İşte onların bu sözünden sonra Allah Nuh’un vaadinden dolayı kavime azap etti. Ve o mümin ashabını gemiye bindirdi. Allah Teala onları ve Nuh’u kurtardı. Bu, onların ayıklanıp temizlenmelerinden ve şüphelerinin gitmesinden sonra gerçekleşti.”
Ebu Sadık, Emirülmüninin Ali (aleyhi selam)’dan şöyle buyurduğunu nakleder:
Abbasoğullarının mülkü hiçbir zorluğa uğramadan kolayca kurulacaktır. Eğer Türkler, Deylem’liler, Sind’liler, Hint’ler, Berberler ve Taylesan Türkleri birleşseler dahi, onların hükümetlerini yok edemezler. Onlar her zaman sevinç içinde olacaklar ta ki sonunda onları sevenler ve devletleri için çalışanlar onlardan ayrılacaklar.
Sonra Allah savaşçı bir adamı onlara musallat edecek ve tam onların hükümetinin kurulduğu yerden ayaklanacak. Geçtiği bütün şehirleri fethedecek, karşısına dikilen bayrakları devirecek ve bütün nimetleri yok edecek. Ona düşmanlık edenlere eyvahlar olsun! O her zaman zaferlere ulaşacak ve sonunda zaferini benim Ehlibeytimden olan birisine teslim edecek. O hakkı söyleyecek ve hakkı uygulayacak.”
Muhammed bin Müslim’den:
İmam Caferi Sadık (aleyhi selam) şöyle buyurdu:
Kaim’in kıyamından önce belirtiler vardır: “Yüce Allah tarafından mümin kullarına belalar gelecektir. Bu belirtiler nelerdir? Diye arzettim.
Buyurdu ki: O, Allah azze ve celle’nin şu buyruğudur. “Sizleri korku, açlık, mal, can ve mahsullerin eksilmesi ile mutlaka imtihan edeceğiz. Ve sabredenleri müjdele.”
Buyuruyor ki: Siz müminleri mutlaka imtihan edeceğiz. Korku ile yani saltanatlarının sonlarına doğru filanca (Abbas) oğullarının hükumeti ile korkutacağız. Ve açlıkla, yani mahsullerin pahalılığı ile. Malların azalması yani, ticaretlerin kesat olması ve faziletinin azalması.
Canlar (ın azalması) yani, hızlı ve ani ölümler. Mahsuller(in azalması) yani, çiftçiliğin azalması ve meyvelerin bereketinin azalması. Sabredenleri müjdele yani, işte o zaman Kaim (aleyhi selam)’ın zuhuru ile (onları müjdele)
Sonra bana buyurdu ki: Ey Muhammed! Bu onun te’vilidir. (asıl mana ve yorumu budur). Allah azze ve celle buyuruyor ki: “Onun tevilini sadece Allah ve ilimde derin olanlar bilirler.”
Ebu Basir’den: İmam Caferi Sadık (aleyhi selam) şöyle buyurdu:
Kaim’in kıyamından önce bir yıl halk aç kalacak ve onları öldürülme korkusu saracak; malları, canları ve mahsulleri azalacak. Bu olay Allah’ın kitabında açıkça yazar. Sonra bu ayeti tilavet etti: “Sizleri korku, açlık, mal, can ve mahsullerin eksilmesi ile mutlaka imtihan edeceğiz. Ve sabredenleri müjdele.”
Cabiri Cüfi’den:
İmam Muhammed Bakır (aleyhi selam)’a şu ayeti sordum: “Sizleri korku, açlık…”
Buyurdu ki: Ey Cabir! Bunun genel ve özel manası vardır. Özel manası Kufe’deki açlıktır. Allah bunu sadece Ali Muhammed’in düşmanlarına mahsus kılıp, onları helak edecek. Genel mana ise Şam hakkındadır. Onları önceden başlarına gelmemiş korku ve açlık saracak. Açlık Kaim’in kıyamından önce, korku ise Kaim’in kıyamından sonradır.”
Ebu Davud-u Ducâci’den:
İmam Muhammed Bakır (aleyhi selam) şöyle buyurdu:
“Hizipler aralarında ihtilaf ettiler ayetini Emirülmüminin (aleyhi selam)’a sorduklarında şöyle buyurdu:
“Üç şeyden Hz. Mehdi’nin zuhurunu bekleyin.” Dediler ki: “Ey Emirülmüninin! O üç şey nedir?” Buyurdu ki: “Şam ehlinin aralarında ihtilaf etmesi, Horasandan çıkacak olan siyah bayraklar ve Ramazan ayındaki dehşet.” Dediler ki: “Ramazan ayındaki dehşet nedir?” Buyurdu ki: Allah azze ve celle’nin Kur’andaki şu sözünü duymadınız mı: “İstersek gökten bir alamet indiririz de hepsinin boynu onun karşısında huzü ederek eğilir.” O öyle bir alamettir ki yeni evliler perdeden çıkarlar, uyuyanı uyandırır ve uyanık olanı ise dehşete düşürür.”
Ömer bin Hanzala’den:
İmam Caferi Sadık (aleyhi selam) şöyle buyurdu:
“Kaim’in beş alameti vardır: Süfyani’nin zuhuru, Yemani’nin zuhuru, gökten bir nida, nefsi Zekiyye’nin öldürülmesi ve Beyda’da yerin çökmesi.”
Davud bin Serhân’dan:
İmam Caferi Sadık (aleyhi selam) şöyle buyurdu:
“Gökten nida gelecek olan yıldan önce Recep ayında bir alamet vardır.
Arzettim ki: O alamet nedir?
Buyurdu ki: Aydan bir çehre ortaya çıkacak ve açık bir el görünecek.”
Abdullah bin Sinan’dan:
İmam Caferi Sadık (aleyhi selam) şöyle buyurdu:
“Nida, kesin olarak vuku bulacak, Süfyani kesindir, Yemani kesindir, Nefsi Zekiyye’nin öldürülmesi kesindir ve gökyüzünden bir elin doğması kesindir. Ve buyurdu ki:
Ramazan ayındaki feryad uyuyanları uyandıracak, uykuda olmayanları ise dehşete düşürecek. Öyle ki genç kızları zifaftan dışarı çıkaracak.”
Ahmed bin Muhammed bin Ebu Nasr’dan:
İmam Rıza (aleyhi selam) şöyle buyurdu:
“Bu kıyamdan önce Süfyani, Yemani, Mervani ve Şuayb bin Salib gelecektir. Peki o, (Muhammed bin İbrahim bin İsmail) nasıl Mehdi olduğunu iddia edebiliyor?”
Muhammed Bin İbrahim-i Numanî, Hicri 342 yılında bu kitabı kaleme almıştır. “Gaybet-İ Numanî” kitabı yaklaşık olarak 1092 yıldır kütüphanelerdeki yerini almıştır. Kitap imam Mehdi (aleyhi selam) hakkında yazılan en muteber kitaplardan biridir.
1- ..ondan sonra türkler Dimeşqe girerler ve ondan sonra cezireye giderler.
Geybetu Şeyh Tusi, sah.279 Bişaratul islam, sah.177
2- Ertat dedi ki:
Süfyani türklerle savaşır ve sonra İmam Mehdinin af. eli ile darmadağın edilir. Melahimu vel fiten,bab 57, sah.24
3- Yezid ibn Cabir ve ondan başkası Peygamberden (sas). rivayet etmişler ki,buyurub :
Türk tayfasının 2'nci Zuhuru (savaşı) Olacaktır, birincisi odur ki ,her yerde ki ,kiminle qarşılaşsalar harab ederler, ikincisi odur ki, Fırat çayına doğru süretle hücuma geçerler.
Melahimu vel fiten,bab 57,sah. 24
Alıntı:http://aliyyenveliyullah.com/forum/showthread.php?t=255
Acaba size göre zuhur yakın mıdır?
Bismillahirrahmanirrahim, evet zuhur yakındır, bu tür sorulara cevap olarak tüm Şialar doğal olarak evet zuhur yakındır demelidir. Bu Şia öğretilerindendir, Şia mezhebinin dop dolu öğretilerinden “ennehum yerevnehu beiden ve nerahu gariba” aslında bize, eğer gerçek intizar çekenlerden ve bekleyenlerden olmak istiyorsanız zuhurun yakın olduğuna ümit duymamız gerektiği öğretilmiştir.
Evet, bu hakirin görüşü ki elbette benim görüş bildirecek liyakatim yoktur, ama şunu diyebilirim ki zuhur yakındır.
Bu konuda bu kadar müjdelerin verilmesine rağmen zuhur hakkındaki rivayetler hakkında konuşmak size göre zorunlu mudur?
Bu hakire göre sulta düzenlere karşı adaleti isteyenler ve zorba düzenlere karşı duranların adalet bayraktarlığı, özgürlük, hak talep edenler dünyada artış kaydetmiştir, bu tür konular zuhura ümit duyanlar ve bir kurtarıcının geleceği ümidine bağlıdır. Gerçekte bu düşünce ve ümit İran İslam İnkılâbının kurulmasıyla sonuçlanmıştır. Eğer bugün İslam inkılâbı bu kadar görkemli bir şekilde hayat bulduysa bu düşünce tarzına bağlıdır... İran İslam İnkılâbı rehberi Hamaney bir gün çok açık bir şekilde şöyle demişti: “Bugün artık bu şekilde diyebiliriz ki biz zuhur zamanına yakınlaşmışız, çünkü marifetler ilerlemiştir.”
Bundan dolayı bu tür konular zaruri konulardandır...
Acaba bölgenin siyasi konularını da nazarda alarak zuhur konusunu hak ve batılın tanınması için tatbik edebilir miyiz?
Bakınız rivayetlerde akıllı insanı ve her insanın aklını ve ayrıca akıllı insanı ve onun aklını değişik açılarla tanıyabileceğimiz söylenmiştir. Akıllı insan, değişik olay , hadise ve konularda farklı ihtimalleri nazarda alan ve inceyen kişidir. Eğer bu cümleyi tashih edersek bana göre konuya daha da yaklaşmış oluruz ve o budur ki bölgede gerşekleşen olayları değişik ve farklı açılardan tüm ihtimalleriyle ele alıp incelemeliyiz.
Bu ihtimallerden biri bu olayları Hz. Veliyi Asr İmam Mehdi’nin (aleyhi selam) zuhurundan önceki hadiselerle tatbik etmektir. Çok muteber bir çok kaynakta bu konu hakkında binlerce hadis vardır. İşin erbabı uzman kişiler bu olayları bu hadislerle tatbik etmişlerdir.
Eğer birisi zuhurun zamanını tayin ederse onu tekzip ediniz demişlerdir, zuhuru temenni edip bu alanda analiz yapıp tahliller yapanları değil bu tür kişileri teşvik etmek gerekmektedir.
Acaba Şeyh Behçet tarafından zuhurun çok yakın olduğu müjdesinin verilmesi bir çeşit vakit tayin etmek değil midir?
Hayır, bu hakirin kendisi Şeyh Behçet’in hizmetine gitmiştim, yaz günlerinden öğleden sonra idi. Şeyh Behçet’e dedim ki sizin hakkınızda bir konuyu nakletmektedirler. Buyurdular ki hangi konuyu? Dedim ki zuhur hakkında. Buyurdular ki ne diyorlar? (Bu konuyu ilk defa resmi olarak burada açıklıyorum elbette bazı konuşmalarımda söylemiş olabilirim)
Zuhurun yakın olduğu hakkında sizden bir şeyler naklediyorlar. Buyurdu ki zuhur çok yakındır, tekrardan tekit ederek buyurdular çok ama çok yakındır. Dedim ki bir çok alamet ve olay henüz gerçekleşmedi. Buyurdular ki Münezzeh Allah için bunlar bir şey değildir ki tüm alametleri ve olayları bir gecede bir araya getirebilir ve Hüccet’inin zuhuru için yolu açarak hak Hüccetine gerekli imkanı sağlayabilir.
Bu zuhur zamanını tayin etmek değildir, zuhura işarettir burada vakit tayin edilmemiştir “ennehum yerevnehu beiden ve nerahu gariba"
İmam Mehdi’nin (af) Zuhurunun Nişaneleri
İmam Mehdi’nin (a.f) evrensel kıyamının alametleri ve nişaneleri vardır. Bu nişaneleri bilmek çok önemlidir. Bu alamet ve nişaneler, Muhammed’in (s.a.a) soyundan olan kurtarıcı Mehdi’nin (a.f) zuhurunun müjdeleyicileridirler.
Onlardan her birinin oluşması ve gerçekleşmesi bekleyiş içinde olan kişilerin kalplerindeki zuhur ümidini daha da alevlendirecektir. Bu alametler, düşmanlar ve dalalet yolunun yolcuları için, kötü işlerden ve fesattan sakınmaları için bir hatırlatma ve uyarı niteliğindedir.
Aynı zamanda bu nişaneler, bekleyiş içinde olan kişileri zuhuru derk edip masum imamın (a.f) safında ve onun yanında mücadele etmek için hazırlamaktadır. Gelecekte olacak olayları bilmek de, ileride karşılaşacağımız zorluklar karşısında daha iyi mücadele vermek için kendimizi hazırlamamızda yardımcı olacaktır.
Aynı zamanda bu nişaneler Mehdi olduğunu iddia eden yalancıların tanınmasında da en iyi ölçüdür. Mehdi olduğunu iddia eden kimsede bu alamet ve nişaneler olmazsa rahatlıkla yalancı olduğunu anlarız.
Masum imamların (s.a) rivayetlerinde zuhur için birçok nişaneler zikredilmiştir. Bu nişanelerin bir kısmı normal ve tabii olaylardır. Bir kısmı ise mucizeye benzeyen olağanüstü olaylardır.
Bu nişaneler arasında öncelikle muteber kaynaklarda bulunan meşhur hadisleri zikredeceğiz. Konumuzun sonunda da diğer nişaneleri kısa bir şekilde sıralayacağız.
İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur:
“Kaim’in zuhuru için beş alameti vardır;
1-Süfyani’nin ortaya çıkması
2-Yemenlinin ortaya çıkması
3-Gökten bir sesin işitilmesi
4-Nefs-i Zekiye’nin öldürülmesi
5-Beyda adlı yerin çökmesi”[1]
Bu rivayette adı geçen beş alamet, birçok rivayette defalarca tekrar edilmiştir. Bu olayların ayrıntıları bizler için kesin olmasa da elimizden geldiği kadarıyla açıklayamaya çalışacağız:
a. Süfyani’nin Ortaya Çıkması
İmam Sadık (a.s) onu şöyle anlatmaktadır:
“Eğer Süfyani’yi görürsen, insanların en alçağını görmüşsün demektir.”[2]
Süfyani, Recep ayında kıyam edecek, Şam bölgesini ve etrafını ele geçirdikten sonra Irak’a saldıracaktır. Orada da büyük katliamlar yapacaktır.
Rivayetlere göre Süfyani’nin ortaya çıkışı ile ölümünün arasındaki zaman on beş aydır.[3]
b. Beyda’nın Yere Gömülmesi
Beyda’nın yere gömülmesinden maksat şudur; Süfyani, İmam Mehdi’nin (a.f) ordusuyla savaşmak için Mekke’ye doğru bir ordu gönderecektir. Ordu, Beyda bölgesine ulaşınca mucizevî bir şekilde yerin içine gömülecektir.
İmam Bakır (a.s) bu konu hakkında şöyle buyurmuştur:
“Mehdi’nin (a.f) Mekke’ye doğru gittiği haberi Süfyani ordusunun komutanına ulaşınca, Oda onun izini bulmak için bir ordu gönderir ancak onu bulamayacaklar... Süfyani ordusu Beyda’ya ulaşacak ve tam o sırada gökten şöyle ses işitilecektir: “Ey Beyda! Bu kavimi yok et.” (Beyda) çölü de onları içine çekecektir.”[4]
[1]- Gaybet-i Numani, bab.14, h.9, s.261
[2]- Kemalu’d-din, c.2, bab.57, h.10, s.557
[3]- Gaybet-i Numani, bab.18, h.1, s.310
[4]- Gaybet-i Numani, bab.14, h.67, s.289
بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
اِنَّآ اَعْطَيْنَاكَ الْكَوْثَرَ”
"ŞÜPHESİZ, BİZ SANA KEVSER'İ VERDİK"
İmam Mehdi’nin Gelişinden Önce Yaşanacak Bazı Olaylar
Abbasoğullarının mülkü hiçbir zorluğa uğramadan kolayca kurulacaktır. Eğer Türkler, Deylem’liler, Sind’liler, Hint’ler, Berberler ve Taylesan Türkleri birleşseler dahi, onların hükümetlerini yok edemezler. Onlar her zaman sevinç içinde olacaklar ta ki sonunda onları sevenler ve devletleri için çalışanlar onlardan ayrılacaklar.
Sonra Allah savaşçı bir adamı onlara musallat edecek ve tam onların hükümetinin kurulduğu yerden ayaklanacak. Geçtiği bütün şehirleri fethedecek, karşısına dikilen bayrakları devirecek ve bütün nimetleri yok edecek. Ona düşmanlık edenlere eyvahlar olsun! O her zaman zaferlere ulaşacak ve sonunda zaferini benim Ehlibeytimden olan birisine teslim edecek. O hakkı söyleyecek ve hakkı uygulayacak.”
Beşir bin Ebu Erakei Nebbal şöyle rivayet etmektedir:
Medine’ye gittiğimde İmam Muhammed Bakır aleyhisselam’a uğradım. Merkebinin evinin kapısında eyerli olarak hazır durduğunu gördüm. Ben onun evinin karşısında oturdum ve onu bekledim. O evinden dışarı çıkınca ona selam verdim. O merkebe binmekten vazgeçip bana doğru yöneldi ve şöyle buyurdu: Sen nereden geldin? Şöyle arzettim: Irak’tan.
Buyurdu ki: Hangi şehirden? Küfe’den, dedim. Şöyle buyurdu: Yolda kimlerle birlikte geldin? Arzettim ki: Mühdise’lerle. Şöyle sordu: Mühdise kimlerdir? Dedim ki: Mürcie’ler. Şöyle buyurdu: Yazıklar olsun Mürcie’lere. Yarın Kaim’imiz (İmam Mehdi accelallahu fereceh) kıyam ettiğinde bunlar kime sığınacaklar? Arz ettim ki: Onlar diyorlar ki: Eğer böyle olursa siz ve biz adalet divanında eşit olacağız. Buyurdu ki: Her kim tövbe ederse Allah onun tövbesini kabul eder ve her kim içinde nifak gizlerse,
Allah ondan başkasını rahmetinden uzaklaştırmaz ve her kim bir şeyi izhar ederse Allah Onun kanını döker. Sonra şöyle buyurdu: -Canım elinde olana andolsun ki- Onları tıpkı kasap koyunu keser gibi kesecektir-ve eliyle boğazını gösterdi- Şöyle arz ettim: Onlar diyorlar ki; Eğer öyle olursa işler düzelecek ve bir avuç kan dahi dökülmeyecek. Şöyle buyurdu: Asla! Canım elinde olana andolsun ki biz ve siz pıhtılaşmış kan ve ter sileceğiz. Ve eliyle alnını gösterdi.
Beşir bin Nebbal şöyle der: Medine’ye gittiğimde…
Aynı olayı anlatır yalnız sonunda şöyle der:- Medine’ye gittiğimde İmam Muhammed Bakır aleyhisselam’a şöyle arzettim: Onlar şöyle diyorlar: Mehdi kıyam ettiğinde işler kendiliğinden düzelecek ve bir avuç dahi kan dökülmeyecek. Şöyle buyurdu: Asla! Canım elinde olana andolsun ki eğer işler kendiliğinden düzelseydi ön dişleri kırılan ve mübarek yüzü yaralanan Resulullah içinde kendiliğinden düzelirdi. Asla! Canım elinde olana andolsun ki biz ve siz ter ve pıhtılaşmış kan sileceğiz. Sonra da eliyle alnını sildi.”
Mufazzal bin Ömer şöyle der:
İmam Caferi Sadık aleyhisselam’ın yanında Kaim aleyhisselam’ı anlattıklarında şöyle dedim: Onun işlerinin kolaylıkla gerçekleşeceğini ümit ederim. Ama o şöyle buyurdu: “Bu kıyam öyle zorluklarla gerçekleşecek ki ter ve pıhtılaşmış kan sileceksiniz.”
Yunus bin Kibat şöyle der:
İmam Caferi Sadık aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: “Doğrusu hak ehli hep zorluklar ve sıkıntılarla yaşamıştır. Ama bu yakın bir zamana kadar sürecek ve uzun bir afiyet (ve rahatlık başlayacak.)”.
Muammer bin Hallad der ki:
İmam Rıza aleyhisselam’ın yanında Kaim aleyhisselam’dan bahsettiklerinde şöyle buyurdu: “Siz bugün o günlerden daha rahatsınız!” Dediler ki: Nasıl? Şöyle buyurdu: “Kaim’imiz aleyhisselam zuhur ettiğinde sadece ter ve pıhtılaşmış kan silecek ve merkebin (kasıt her hangi binilecek bir şey) üzerinde uyku olacak. Kaim’in elbisesi hep serttir ve yemeği hep lezzetsizdir.”
Ahmet bin Muhammed bin İsa’nın bazı ricalden naklettiğine göre İmam Caferi Sadık aleyhisselam şöyle buyurdu:
“Nuh aleyhisselam Rabb’inden kavmine azap göndermesini istediğinde Allah ona: Bir hurma çekirdeğini ekip de o çekirdek ağaç olduğunda ve meyve verdiğinde ve Nuh’da o meyveden yediğinde kavmine azap edeceğini buyurdu. Nuh da hurma çekirdeğini ekerek olayı ashabına bildirdi. Ağaç yetişip meyve verdikten sonra Nuh hurmaları topladı ve hurmadan yiyerek ashabına da verdi. Ashabı şöyle dediler. Ey Allah’ın peygamberi! Hani bize verdiğin söz? Nuh da Rabb’ine dua ederek kendisine verdiği vaadi istedi. Allah da ikinci kez hurma çekirdeğini ekmesini ve onun ağaç olup yetiştiğinde kavime azap göndereceğini buyurdu.
Nuh aleyhisselam da bunu ashabına bildirdi. Bunu duyan ashap üç fırkaya ayrıldılar: Bir fırka mürtet olup dinden çıktı. Bir grubu münafık oldular. Üçüncü grup ise Nuh aleyhisselam’a sadık kaldılar. Nuh da ikinci kez hurma çekirdeğini ekti. Ağaç büyüyüp meyve verince Nuh hurmadan yedi ve ashabına da verdi. Dediler ki: Ey Allah’ın peygamberi! Hani bize verdiğin söz? Nuh da rabbine dua edince üçüncü kez hurma çekirdeğini ekmesini, onun yetişmesi ve meyve vermesi ile birlikte kavmini helak edeceğini bildirdi.
Nuh durumu ashabına bildirdiğinde tekrar üç fırkaya ayrıldılar. Bir fırka mürted oldu, bir fırka münafık oldu, bir fırka ise ona sadık kaldılar. Öyle ki Nuh olayı on kez tekrarladı. Ve onunla birlikte kalan ashabına aynı olayı tekrarladığında onlar her defada üç fırkaya ayrıldılar. Onuncu defada onun özel mümin sahabileri gelerek şöyle dediler. “Ey Allah’ın peygamberi!
Bize verdiğin sözü tutsan da tutmasan da sen doğru söylüyorsun ve sen mürsel bir peygambersin. Bize defalarca aynı şeyi tekrarlasan da senden şüphelenmeyiz” İmam şöyle buyurdu: İşte onların bu sözünden sonra Allah Nuh’un vaadinden dolayı kavime azap etti. Ve o mümin ashabını gemiye bindirdi. Allah Teala onları ve Nuh’u kurtardı. Bu, onların ayıklanıp temizlenmelerinden ve şüphelerinin gitmesinden sonra gerçekleşti.”
Ebu Sadık, Emirülmüninin Ali (aleyhi selam)’dan şöyle buyurduğunu nakleder:
Abbasoğullarının mülkü hiçbir zorluğa uğramadan kolayca kurulacaktır. Eğer Türkler, Deylem’liler, Sind’liler, Hint’ler, Berberler ve Taylesan Türkleri birleşseler dahi, onların hükümetlerini yok edemezler. Onlar her zaman sevinç içinde olacaklar ta ki sonunda onları sevenler ve devletleri için çalışanlar onlardan ayrılacaklar.
Sonra Allah savaşçı bir adamı onlara musallat edecek ve tam onların hükümetinin kurulduğu yerden ayaklanacak. Geçtiği bütün şehirleri fethedecek, karşısına dikilen bayrakları devirecek ve bütün nimetleri yok edecek. Ona düşmanlık edenlere eyvahlar olsun! O her zaman zaferlere ulaşacak ve sonunda zaferini benim Ehlibeytimden olan birisine teslim edecek. O hakkı söyleyecek ve hakkı uygulayacak.”
Muhammed bin Müslim’den:
İmam Caferi Sadık (aleyhi selam) şöyle buyurdu:
Kaim’in kıyamından önce belirtiler vardır: “Yüce Allah tarafından mümin kullarına belalar gelecektir. Bu belirtiler nelerdir? Diye arzettim.
Buyurdu ki: O, Allah azze ve celle’nin şu buyruğudur. “Sizleri korku, açlık, mal, can ve mahsullerin eksilmesi ile mutlaka imtihan edeceğiz. Ve sabredenleri müjdele.”
Buyuruyor ki: Siz müminleri mutlaka imtihan edeceğiz. Korku ile yani saltanatlarının sonlarına doğru filanca (Abbas) oğullarının hükumeti ile korkutacağız. Ve açlıkla, yani mahsullerin pahalılığı ile. Malların azalması yani, ticaretlerin kesat olması ve faziletinin azalması.
Canlar (ın azalması) yani, hızlı ve ani ölümler. Mahsuller(in azalması) yani, çiftçiliğin azalması ve meyvelerin bereketinin azalması. Sabredenleri müjdele yani, işte o zaman Kaim (aleyhi selam)’ın zuhuru ile (onları müjdele)
Sonra bana buyurdu ki: Ey Muhammed! Bu onun te’vilidir. (asıl mana ve yorumu budur). Allah azze ve celle buyuruyor ki: “Onun tevilini sadece Allah ve ilimde derin olanlar bilirler.”
Ebu Basir’den: İmam Caferi Sadık (aleyhi selam) şöyle buyurdu:
Kaim’in kıyamından önce bir yıl halk aç kalacak ve onları öldürülme korkusu saracak; malları, canları ve mahsulleri azalacak. Bu olay Allah’ın kitabında açıkça yazar. Sonra bu ayeti tilavet etti: “Sizleri korku, açlık, mal, can ve mahsullerin eksilmesi ile mutlaka imtihan edeceğiz. Ve sabredenleri müjdele.”
Cabiri Cüfi’den:
İmam Muhammed Bakır (aleyhi selam)’a şu ayeti sordum: “Sizleri korku, açlık…”
Buyurdu ki: Ey Cabir! Bunun genel ve özel manası vardır. Özel manası Kufe’deki açlıktır. Allah bunu sadece Ali Muhammed’in düşmanlarına mahsus kılıp, onları helak edecek. Genel mana ise Şam hakkındadır. Onları önceden başlarına gelmemiş korku ve açlık saracak. Açlık Kaim’in kıyamından önce, korku ise Kaim’in kıyamından sonradır.”
Ebu Davud-u Ducâci’den:
İmam Muhammed Bakır (aleyhi selam) şöyle buyurdu:
“Hizipler aralarında ihtilaf ettiler ayetini Emirülmüminin (aleyhi selam)’a sorduklarında şöyle buyurdu:
“Üç şeyden Hz. Mehdi’nin zuhurunu bekleyin.” Dediler ki: “Ey Emirülmüninin! O üç şey nedir?” Buyurdu ki: “Şam ehlinin aralarında ihtilaf etmesi, Horasandan çıkacak olan siyah bayraklar ve Ramazan ayındaki dehşet.” Dediler ki: “Ramazan ayındaki dehşet nedir?” Buyurdu ki: Allah azze ve celle’nin Kur’andaki şu sözünü duymadınız mı: “İstersek gökten bir alamet indiririz de hepsinin boynu onun karşısında huzü ederek eğilir.” O öyle bir alamettir ki yeni evliler perdeden çıkarlar, uyuyanı uyandırır ve uyanık olanı ise dehşete düşürür.”
Ömer bin Hanzala’den:
İmam Caferi Sadık (aleyhi selam) şöyle buyurdu:
“Kaim’in beş alameti vardır: Süfyani’nin zuhuru, Yemani’nin zuhuru, gökten bir nida, nefsi Zekiyye’nin öldürülmesi ve Beyda’da yerin çökmesi.”
Davud bin Serhân’dan:
İmam Caferi Sadık (aleyhi selam) şöyle buyurdu:
“Gökten nida gelecek olan yıldan önce Recep ayında bir alamet vardır.
Arzettim ki: O alamet nedir?
Buyurdu ki: Aydan bir çehre ortaya çıkacak ve açık bir el görünecek.”
Abdullah bin Sinan’dan:
İmam Caferi Sadık (aleyhi selam) şöyle buyurdu:
“Nida, kesin olarak vuku bulacak, Süfyani kesindir, Yemani kesindir, Nefsi Zekiyye’nin öldürülmesi kesindir ve gökyüzünden bir elin doğması kesindir. Ve buyurdu ki:
Ramazan ayındaki feryad uyuyanları uyandıracak, uykuda olmayanları ise dehşete düşürecek. Öyle ki genç kızları zifaftan dışarı çıkaracak.”
Ahmed bin Muhammed bin Ebu Nasr’dan:
İmam Rıza (aleyhi selam) şöyle buyurdu:
“Bu kıyamdan önce Süfyani, Yemani, Mervani ve Şuayb bin Salib gelecektir. Peki o, (Muhammed bin İbrahim bin İsmail) nasıl Mehdi olduğunu iddia edebiliyor?”
Muhammed Bin İbrahim-i Numanî, Hicri 342 yılında bu kitabı kaleme almıştır. “Gaybet-İ Numanî” kitabı yaklaşık olarak 1092 yıldır kütüphanelerdeki yerini almıştır. Kitap imam Mehdi (aleyhi selam) hakkında yazılan en muteber kitaplardan biridir.
1- ..ondan sonra türkler Dimeşqe girerler ve ondan sonra cezireye giderler.
Geybetu Şeyh Tusi, sah.279 Bişaratul islam, sah.177
2- Ertat dedi ki:
Süfyani türklerle savaşır ve sonra İmam Mehdinin af. eli ile darmadağın edilir. Melahimu vel fiten,bab 57, sah.24
3- Yezid ibn Cabir ve ondan başkası Peygamberden (sas). rivayet etmişler ki,buyurub :
Türk tayfasının 2'nci Zuhuru (savaşı) Olacaktır, birincisi odur ki ,her yerde ki ,kiminle qarşılaşsalar harab ederler, ikincisi odur ki, Fırat çayına doğru süretle hücuma geçerler.
Melahimu vel fiten,bab 57,sah. 24
Alıntı:http://aliyyenveliyullah.com/forum/showthread.php?t=255