Emirullah el-Mevdudi ve Hz.Mehdi Hakkında
Şeyh Aliekber b. Esedullah b. Emirullah el-Mevdudî (h. 1210)
Meşhur Şeyh Mahmud Şeştî’nin evlatlarmdandır. Ali Ekber Mevdudî, Hindistan’ın meşhur ve mutaassıp ulemâsmdandır. Abdulhay Hüseynî “Nazhetu’l-Havâtir” adlı eserinde Hindistan ulemâsının hayatında onun biyografisini genişçe kaleme alarak onun “Minhacu’s-Sirac” ve Ehl-i Beyt Ekolü’ne red ve Câmi’nin “Nefahatu’l-Üns” adlı eserme haşiye olarak yazmış olduğu “Mükâşifât” risalesi gibi eserlerinin olduğunu yazmıştır.1
Mevdudî “Mükâşifâf’ta Ali b. Sehl b. Ezher el-İsfahanî’nin hayatını anlatırken vaad edilen Mehdi’nin varlığını kabul ederek şöyle yazar:
“Ehl-i Sünnet âlimleri, hükümde hata etmemenin Resûlullah’a mahsus olduğunu söylerler. Fakat Şeyh Muhyiddin Arabi (Allah O’ndan râzı olsun) İmam Mehdi Mev’ud (Ceddine ve O’na salât ve selam olsun) hakkmdaki hadise dayanarak buna karşı çıkmıştır. Nitekim ‘Yevâkit’in yazarı Muhyiddin’den naklederek diyor ki: O Futûhat’ta şöyle diyor: ‘İmam Mehdi Allah’tan aldığı ilhamla din hükümlerini verecektir. Şöyle ki, Yüce Allah, âlemlere rahmet Hz. Muhammed’in (s.a.a.) dinini O’na ilham edecek ve O da emredecektir. ‘Mehdi, bendendir, benim yolumu izleyecek, haktan vazgeçmeyecektir’ hadisinde Resûlullah bize, Mehdî’nin bid’at çıkaran değil, kendisine tabi olan olduğunu ve verdiği hükümde hak üzre/mâsum olduğunu bildirmek istemektedir.
Çünkü hüküm vermede mâsum olan kimse hata etmez demektir. Resûlullah’ın (sallallâhu aleyhi ve âlih) hükmünün de hata etmemesinin sebebi dediği her şeyin vahiy olmasıydı. Dolayısıyla, Resûlullah, Mehdî’nin hata etmeyeceğini bildirmiş ve onu bu yönüyle peygamberlere benzetmiştir.”
Daha sonra Mevdudî şöyle yazıyor: “Yevâkit’in yazarı Şeyh ve diğer Ehl-i Sünnet âlimlerinin sözünü genişçe nakletmiştir.”
1: Nazhetu’l-Havâtir, c. 7, s. 327
Meşhur Şeyh Mahmud Şeştî’nin evlatlarmdandır. Ali Ekber Mevdudî, Hindistan’ın meşhur ve mutaassıp ulemâsmdandır. Abdulhay Hüseynî “Nazhetu’l-Havâtir” adlı eserinde Hindistan ulemâsının hayatında onun biyografisini genişçe kaleme alarak onun “Minhacu’s-Sirac” ve Ehl-i Beyt Ekolü’ne red ve Câmi’nin “Nefahatu’l-Üns” adlı eserme haşiye olarak yazmış olduğu “Mükâşifât” risalesi gibi eserlerinin olduğunu yazmıştır.1
Mevdudî “Mükâşifâf’ta Ali b. Sehl b. Ezher el-İsfahanî’nin hayatını anlatırken vaad edilen Mehdi’nin varlığını kabul ederek şöyle yazar:
“Ehl-i Sünnet âlimleri, hükümde hata etmemenin Resûlullah’a mahsus olduğunu söylerler. Fakat Şeyh Muhyiddin Arabi (Allah O’ndan râzı olsun) İmam Mehdi Mev’ud (Ceddine ve O’na salât ve selam olsun) hakkmdaki hadise dayanarak buna karşı çıkmıştır. Nitekim ‘Yevâkit’in yazarı Muhyiddin’den naklederek diyor ki: O Futûhat’ta şöyle diyor: ‘İmam Mehdi Allah’tan aldığı ilhamla din hükümlerini verecektir. Şöyle ki, Yüce Allah, âlemlere rahmet Hz. Muhammed’in (s.a.a.) dinini O’na ilham edecek ve O da emredecektir. ‘Mehdi, bendendir, benim yolumu izleyecek, haktan vazgeçmeyecektir’ hadisinde Resûlullah bize, Mehdî’nin bid’at çıkaran değil, kendisine tabi olan olduğunu ve verdiği hükümde hak üzre/mâsum olduğunu bildirmek istemektedir.
Çünkü hüküm vermede mâsum olan kimse hata etmez demektir. Resûlullah’ın (sallallâhu aleyhi ve âlih) hükmünün de hata etmemesinin sebebi dediği her şeyin vahiy olmasıydı. Dolayısıyla, Resûlullah, Mehdî’nin hata etmeyeceğini bildirmiş ve onu bu yönüyle peygamberlere benzetmiştir.”
Daha sonra Mevdudî şöyle yazıyor: “Yevâkit’in yazarı Şeyh ve diğer Ehl-i Sünnet âlimlerinin sözünü genişçe nakletmiştir.”
1: Nazhetu’l-Havâtir, c. 7, s. 327