Bismillahirrahmanirrahim بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
Allah'a ve elçisine itaat edin, ki merhamet olunasınız.
(AL-İ İMRAN SURESİ / 132)
Kim kötülük işler veya nefsine zulmedip sonra Allah'tan bağışlanma dilerse Allah'ı bağışlayıcı ve merhamet edici olarak bulur. (NİSA SURESİ / 110)
Ne zaman ki (yaptıklarından dolayı pişmanlık duyup, başları) elleri arasına düşürüldü ve kendilerinin gerçekten şaşırıp-saptıklarını görünce: "Eğer Rabbimiz bize merhamet etmez ve bizi bağışlamazsa kesin olarak hüsrana uğrayanlardan olacağız" dediler.
(A'RAF SURESİ / 149)
(Musa yalvarıp) Dedi ki: "Rabbim, beni ve kardeşimi bağışla, bizi rahmetine kat. Sen merhamet edenlerin en merhametli olanısın." (A'RAF SURESİ / 151)
Dedi ki: "Bugün size karşı sorgulama, kınama yoktur. Sizi Allah bağışlasın. O, merhametlilerin (en) merhametlisidir." (YUSUF SURESİ / 92)
Kendisine ulaşmadan canlarınızın yarısının telef olacağı şehirlere onlar, ağırlıklarınızı taşımaktadırlar. Şüphesiz sizin Rabbiniz şefkatli ve merhametlidir.
(NAHL SURESİ / 7)
Veya onları bir korku üzerinde yakalayıvermesinden (mi emindirler)? Öyleyse Rabbin, gerçekten şefkatli ve merhamet sahibidir. (NAHL SURESİ / 47)
Umulur ki, Rabbiniz size merhamet eder, fakat siz (bozgunculuğa) dönerseniz biz de (sizi aşağılık kılmaya ve cezalandırmaya) döneriz. Biz, cehennemi kafirler için bir kuşatma yeri kıldık. (İSRA SURESİ / 8)
Sizi en iyi Rabbiniz bilir; dilerse size merhamet eder, dilerse sizi azablandırır. Biz seni onların üzerine bir vekil olarak göndermedik. (İSRA SURESİ / 54)
Sizin Rabbiniz, fazlından aramanız için denizde gemileri sizin için yürütür. Gerçekten O, size karşı merhametli olandır. (İSRA SURESİ / 66)
Böylece, onlara Rablerinin ondan temiz olmak bakımından daha hayırlısı, merhamet bakımından da daha yakın olanını vermesini diledik." (KEHF SURESİ / 81)
Eyüp de; hani o Rabbine çağrıda bulunmuştu: "Şüphesiz bu dert (ve hastalık) beni sarıverdi. Sen merhametlilerin en merhametli olanısın." (ENBİYA SURESİ / 83)
Görmedin mi, Allah, yerdekileri ve denizde onun emriyle akıp giden gemileri, sizin yararınıza verdi. Ve izni olmadıkça, göğü yerin üstüne düşmekten alıkoyar. Şüphesiz Allah, insanlara karşı şefkatlidir, çok merhametlidir. (HAC SURESİ / 65)
Eğer onlara merhamet eder ve onlara dokunan zararı gideriverirsek, taşkınlıkları içinde şaşkınca dolaşmalarını sürdürecekler. (MÜ'MİNUN SURESİ / 75)
"Çünkü gerçekten benim kullarımdan bir grup: "Rabbimiz, iman ettik, sen artık bizi bağışla ve bize merhamet et, sen merhamet edenlerin en hayırlısısın, derlerdi de," (MÜ'MİNUN SURESİ / 109)
Ve de ki: "Rabbim, bağışla ve merhamet et, sen merhamet edenlerin en hayırlısısın." (MÜ'MİNUN SURESİ / 118)
Şüphesiz, senin Rabbin, gerçekten O, üstün ve güçlüdür, merhamet sahibidir. (ŞUARA SURESİ / 9)
Dilediğini azablandırır, dilediğine merhamet eder. O'na çevrilip-götürüleceksiniz. (ANKEBUT SURESİ / 21)
Onda 'sükun bulup durulmanız' için, size kendi nefislerinizden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet kılması da, O'nun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda, düşünebilen bir kavim için gerçekten ayetler vardır. (RUM SURESİ / 21)
Muhammed, Allah'ın elçisidir. Ve onunla birlikte olanlar da kafirlere karşı zorlu, kendi aralarında ise merhametlidirler. Onları, rüku edenler, secde edenler olarak görürsün; onlar, Allah'tan bir fazl (lütuf ve ihsan) ve hoşnutluk arayıp-isterler. Belirtileri, secde izinden yüzlerindedir. İşte onların Tevrat'taki vasıfları budur: İncil'deki vasıfları ise: Sanki bir ekin; filizini çıkarmış, derken onu kuvvetlendirmiş, derken kalınlaşmış, sonra sapları üzerinde doğrulup-boy atmış (ki bu,) ekicilerin hoşuna gider. (Bu örnek,) Onunla kafirleri öfkelendirmek içindir. Allah, içlerinden iman edip salih amellerde bulunanlara bir mağfiret ve büyük bir ecir va'detmiştir. (FETİH SURESİ / 29)
Sonra onların izleri üzerinde elçilerimizi birbiri ardınca gönderdik. Meryem oğlu İsa'yı da arkalarından gönderdik; ona İncil'i verdik ve onu izleyenlerin kalplerinde bir şefkat ve merhamet kıldık. (Bir bid'at olarak) Türettikleri ruhbanlığı ise, Biz onlara yazmadık (emretmedik). Ancak Allah'ın rızasını aramak için (türettiler) ama buna da gerektiği gibi uymadılar. Bununla birlikte onlardan iman edenlere ecirlerini verdik, onlardan birçoğu da fasık olanlardır. (HADİD SURESİ / 27)
Sonra iman edenlerden, sabrı birbirlerine tavsiye edenlerden, merhameti birbirlerine tavsiye edenlerden olmak. (BELED SURESİ / 17)
İnsanlara merhamet etmeyene Allah da merhamet etmez. (Buhârî, Tevhîd, 2)
Yüce Allah: “Ben mehametlilerin en merhametlisiyim. Bana hiçbir şeyi ortak koşmayanları cennetime koyun” buyurur ve bunun üzerine onlar cennete girerler. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1, 4)
"Siz yeryüzündekilere merhamet edin ki,göktekiler de size merhamet etsin." Ebû Dâvûd, Edeb, 58
Merhamet, 'ın "Rahmân" ve "Rahîm" sıfatlarının tecellisi olan ilâhî bir duygudur. Rahmân sıfatı, Teâlâ'nın inanan-inanmayan ayrımı yapmadan bütün insanlara, hatta bütün varlığa uzanan, en geniş daireli rahmetidir. Rahîm sıfatının işaret ettiği merhamet ise, kıyâmet günü yalnız mü'minlere gösterilecek özel bir merhamettir. (Râgıb, s. 192) Bir âyet-i kerîmede bu husus şöyle dile getiririlir:
"Rahmetim her şeyi kuşatmıştır. Onu (bilhassa) müttakîlere, zekat verenlere ve âyetlerimize inananlara yazacağım." (el-A'râf 7/156)
'ın rahmetinin hesap gününde özellikle mü'minlere has olması ilâhî adâlet gereğidir. Bu, hayırla şerrin, aydınlıkla karanlığın, Mûsa ile Firavun'un farkını belirlemektir. Yoksa "Merhamet edenlerin en merhametlisi olan " (el-Mü'minûn 23/109) kullarına hiç bir zaman zulmetmez.
Öte yandan Teâlâ, yoldan sapanları hidayete çağırırken merhametiyle tecelli edeceğini şöyle haber vermektedir:
" De ki: Ey nefisleri aleyhine (günah işlemekle) haddi aşan kullarım! 'ın rahmetinden ümit kesmeyin! , bütün günahları bağışlar. Çünkü O, çok bağışlayan ve çok merhamet edendir." (ez-Zümer 39/53)
Hiç şüphesiz burada ilâhî rahmetin enginliğinin hatırlatılması, günah işlemeye teşvik için değil, en günahkâr insanların bile bir an önce tövbe etmelerini sağlamaya yöneliktir. Âyet-i kerîmenin nüzûl sebebi kâfirlerin müslüman olmasını murad etmek ise de, hükmün âsîlerin tövbesini kapsadığında da şüphe yoktur. (Râzî, XXVII, 5) Çünkü Teâlâ, Kurân-ı Kerîm'de sadece şirk ve küfür üzere ölen kimseleri affetmeyeceğini, bunun dışında dilediği kimselerin bütün günahlarını bağışlayabileceğini haber vermiştir. (en-Nisa 4/48)
Ömer bin el-Hattâb -radıyallâhu anh-'dan nakledilen şu rivayet 'ın kullarına olan merhametini tasvir etmesi bakımından oldukça dikkat çekicidir. Hz. Ömer diyor ki:
(Bir keresinde) Resûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem-'e esirler getirildi. Bir de baktık ki esirlerden bir kadın (ayrı kaldığı çocuğunu) araştırıyor da, esirler arasında bir çocuk bulduğu vakit, onu alıyor göğsüne bastırıyor ve emziriyordu. Resûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem- bize:
" - Bu kadının çocuğunu ateşe atacağına ihtimal verir misiniz?" diye sordu.
- Hayır, vallahi asla atamaz! dedik.
Bunun üzerine Nebiyy-i Ekrem -sallallâhu aleyhi ve sellem- :
"- İşte Teâlâ kullarına, bu kadının yavrusuna olan şefkatinden daha merhametlidir" buyurdu. (Müslim,Tevbe, 22)
Merhamet cevherinin sadece insanlara değil, bütün mahlûkâta verilmiş büyük bir lütuf olduğunu ve bize verilen merhametin 'ın nezdinde olana göre çok sınırlı bulunduğunu Resûlullah şöyle dile getirir:
"Cenâb-ı Hak rahmetini yüz parçaya ayırdı; bunun doksan dokuzunu kendi katında tuttu da bir parçasını yeryüzüne indirdi. İşte bu bir parça rahmet sebebiyle yaratıklar birbirine merhamet eder. Ana atın, (süt emzirirken) yavrusuna zarar verir diye ayağını yukarı kaldırması bile, bu yüzde birlik rahmetin eseridir. " (Buhârî, Edeb, 19, Müslim, Tevbe, 17)
Peygamber Efendimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem-'in ümmetine öğrettiği merhamet, sadece yakınları ve inanları değil, bütün insanlığı ve hatta bütün mevcûdâtı kucaklamaktadır. Bir hadiste bu husus şöyle ifade edilmiştir:
"İnsanlara merhamet etmeyene da merhamet etmez. " (Müslim, Fedâil, 66)
"Merhamet edenlere, da merhamet eder. Siz yeryüzündekilere merhamet edin ki, göktekiler de size merhamet etsin. " (Ebû Dâvûd, Edeb, 58; Tirmizî, Birr, 16)
(Allahü teâlânın mümine olan merhameti, şefkati, acıması bir annenin çocuğuna olan merhametinden daha üstündür.) [Buhari]
(Merhamet etmeyene Allahü teâlâ merhamet etmez, acımayana acımaz.) [Buhari]
(Alçak gönüllü olan, dilenmeden nefsini zelil gören, helalinden kazandığı malı, hayra sarf eden, yoksul ve çaresizlere merhamet duyanlara müjdeler olsun!) [Tergib)
(Yerdekilere acırsanız, göktekiler de size acır.) [Tirmizi]
(Ana babanın yüzüne merhametle bakana, hac ve umre sevabı verilir.) [İ.Rafii]
(Güçsüzlere, hastalara, yaşlılara ve küçüklere merhamet edin, acıyın.) [Şir'a]
(Allahü teâlâ, yarattığı yüz rahmetten birini mahlukat arasında taksim etti. Bu sebeple anne evladına şefkat eder, hayvanlar, yavrularını sever ve bütün mahlukat birbirine acır.) [Ebu Ya'la]
(Müminler merhamette bir vücut gibidir. Vücudun bir yeri rahatsız olunca, bütün vücut, rahatsız olduğu gibi, Müslümanlar da birbirine acımalıdır!) [Buhari]
(Şu üç kimseye acıyın, merhamet edin! 1- Cahiller arasında kalan âlime, 2- Varlıklı iken yoksul düşen zengine, 3- Çevresinde hatırı sayılırken itibarını kaybeden zata.) [Tirmizi]
(Yoksul ve çaresizlere acıyana müjdeler olsun!) [Buhari]
(Din kardeşinin yüzüne şefkatle bakan affa uğrar.) [İ.Rafii]
(Büyüğünü saymayan, küçüğüne acımayan bizden değildir.) [Tirmizi]
(Şaki olan merhametsiz, acımasız olur.) [Tirmizi] [Şaki, bahtsız, Cehennemlik demektir.]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder