--> Şeyh Sa’duddin Hamevi ve Hz.Mehdi Hakkında | Hadislerde Hz.Mehdi

Cuma, Ağustos 05, 2016

Şeyh Sa’duddin Hamevi ve Hz.Mehdi Hakkında

| Cuma, Ağustos 05, 2016
Şeyh Sa’duddin Hamevî (h.650)

Şeyh Sa’duddin Hamevî, Şeyh Necmuddin-i Kübrâ’nm muavini diye tanınan, 618 yılında öldürülen meşhur ârif ve bilgin Sa’duddin Muhammed b. Mueyyid b. Ebi’l-Hüseyin b. Muhammed b. Hameviyye’dir. Abdurrahman es-Sûfî’nin Mir’atu’l-Esrâr’da naklettiği­ne göre o, İmam-ı Zaman’ın sıfat ve özellikleri hakkında müstakil bir kitap yazmış ve Ehl-i Beyt ekolü akidesinde inanılan Sâhibe’z- Zaman’m Hz. Mehdî olduğunu bildirmiştir.

Azizuddin en-Nesefî nübüvvet ve velâyet konusunda yazmış olduğu Farsça makalesinde şöyle der:

Şeyhlerin şeyhi Sa’duddin Hamevî buyuruyor ki: Peygamber Efendimizden önce geçmiş din­lerde ‘veli’ kelimesi yoktu, sadece ‘nebi’ vardı. O dönemlerde şeri­at sahiplerinin mirasçıları olup Allah’a yakın olan herkese ‘enbiya’ deniyordu. Dinde de sadece bir şeriat sahibi vardı.

Hz. Âdem’in (aleyhi’s-selâm) şeriatında birkaç peygamber var­dı; onların hepsi Âdem’in (aleyhi’s-selâm) mirasçıları olup insanları O’nun şeriatına davet ediyorlardı. Hz. Nûh’un, Hz. İbrahim’in, Hz. Mûsâ’nm ve Hz. İsa’nın (aleyhi’s-selâm) şeriatında da böyleydi.

Hz. Muhammed’e (sallallâhu aleyhi ve âlih) ise dinin en ekmeli olan İslam ve şeriat geldi. (Böylece nübüvvet tamamlandı.) Allah tarafından O’nun dininde ‘veli’ kelimesi ortaya çıktı. Allah Teâlâ, Resûlullah’m Ehl-i Beyt’inden on iki kişiyi seçerek onun miras­çıları yaptı, onları kendisine mukarreb (yakın) kıldı ve kendi ve­layetine has etti. Onları da Hz. Muhammed’in (sallallâhu aleyhi ve âlih) mirasçıları kıldı. ‘Âlimler nebilerin mirasçılarıdır’ [1] ve ‘Ümmetimin âlimleri İsrailoğulları’nm peygamberleri gibidir’[2] hadislerini de onlar hakkında buyurdu. Ama son nâib olan son veli, Onikinci Nâib ve On ikinci Veli’dir. Velilerin sonuncusu ve Sâhi- be’z-Zaman Mehdi de O’dur.
Şeyh buyurur ki: “Dünyadaki evliyanın sayısı on ikiden fazla değildir.”[3]

[1]     Ebû Dâvûd, İlim, 1; Tirmizî, İlim, 19.
[2]     Râzî, Tefsir, 8/302; Neysaburî, Tefsir; 1/264; Keşfu’l-Hafa: 2/64.
[3]     Yenâbiu’l-Mevedde, s. 474


Related Posts

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder