--> Hadislerde Hz.Mehdi: Hz. Hızır Hakkında Bilgiler | Deskripsi Singkat Blog di Sini
Hz. Hızır Hakkında Bilgiler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Hz. Hızır Hakkında Bilgiler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Salı, Ekim 20, 2015

Hz.Hızır ve Hz.Mehdi Hakkında

Hz.Hızır ve Hz.Mehdi Hakkında




Kuran’da bahsedilen Hz. Hızır ahir zamanda Hz. Mehdi’ye yardım edecektir. Hz. Hızır insan görünümünde de eşya görünümünde de olabilir. Şu anda kendisi Hz. Mehdi’ye yardım etmek üzere görevdedir.

Hz. Hızır Allah tarafından İslam’ın hâkim olması için Hz. Mehdi’ye ve Hz. İsa’ya yardım etmek üzere görevlidir. Hz. Hızır zamana ve mekâna bağlı değildir. Her dönemde yaşar. Hz. Musa kıssasında Hz. Musa’ya yardım eden kişidir.

Hz. Hızır kıssasında Hz. Musa’nın onunla birlikte yola çıktığı ve onun yaptıklarına çok şaşırdığından ve karşı çıktığından bahsedilir. Hz. Hızır yolda giderlerken bir gemiyi delmiş, bir çocuğu öldürmüştür. Daha sonra bir duvarı inşa etmiştir ve hepsinin hikmetini

Hz. Musa’ya tek tek açıklamıştır. Hz. Hızır’ın her yaptığı işte bir hikmet vardır, çünkü Allah’ın ilhamıyla hareket eder. Olağanüstü yeteneklere sahip olan Hz. Hızır günümüzde de görevdedir ve yenilmesi mümkün değildir. Bugün kendisiyle ilgili birkaç sırrı sizlerle paylaşmak istiyorum:

Hz. Hızır duvarcı ustasıdır

"Onda (kasabada) yıkılmaya yüz tutmuş bir duvar buldular." (Kehf Suresi, 77) Aynı zamanda bu duvar Hz. Süleyman'ın Mescidinin duvarıdır. Ona da işaret ediyor. Ki bildiğiniz gibi bu duvar yeniden inşa edilecektir. Mehdi tarafından Süleyman'ın Mescidi yeniden imar edilecektir. Rivayetlerde de belirtilmiştir. Ama bu ayette

Hz. Hızır'ın bir özelliğini görüyoruz. "Hemen onu inşa etti". Duvarcı ustası, ne demektir? Mehdi aynı zamanda bütün masonlara da hâkim olacaktır. Yani hepsinin iman etmesine vesile olacaktır. Hepsinin Müslüman olmasına sebep olacak ve bütün duvarcı ustalarını da kendine tabi edecektir. Onlar yüzyıllardan beri, binlerce yıldan beri, binlerce yıldan beri Adonay'ı bekliyorlar.

Onların lideri Adonay’dır. Yani onların efsanelerine göre Adon'dur onların lideri. Binlerce yıldan beri bekliyorlar."Hemen onu inşa etti. (Musa) Dedi ki: "Eğer isteseydin gerçekten buna karşılık bir ücret alabilirdin". Hâlbuki Hz. Hızır bu işi Allah rızası için yapıyor. Bir hikmetle yapıyor ve ücret almadan yapıyor, Mehdi’nin de özelliği hiçbir ücret istememesidir.

Hz. Hızır'dan kimler, neden korkarlar

Şimdi. Hz. Hızır 'dan insanlar neden korkuyorlar biliyor musunuz? Kuran’a tabi olan Müslüman Hz. Hızır'dan korkmaz, Allah'tan korkar, Kuran'a göre hareket eder; dolayısıyla ölçüp tartarak hareket edeceği için ve şeriata göre davranacağı için, belirli şeyleri yapamaz. Fakat Hızır herhangi bir dine bağlı değildir. Dolayısıyla Kuran'a da bağlı değil, İncil'e bağlı değil, Tevrat'a bağlı değildir. Allah'tan ona özel bir şeriat indirilmiştir, ona bağlıdır. Mesela Hızır bir şey yapıyor, Kuran'a göre olmaması gereken bir şey yapıyor, ama yapıyor. Kuran'a göre kesinlikle olmaz, ama o kendi şeriatına göre olur. Kuran’da Hz. Hızır kıssasında Hızır’ın yaptığı ve Hz. Musa’nın şaşırdığı ve karşı çıktığı üç olaydan bahsediliyor.

Onun için insanlar bazen Hz. Hızır'ı çok acımasız buluyorlar. Akıl almaz derecede acımasız buluyorlar. Ve nerede, ne zaman, ne yapacağını bilmedikleri için ve nerde ne zaman neye karşılık vereceklerini bilmedikleri için ve hiçbir zaman için tespit edemedikleri için Hz. Hızır’ı, bundan çekiniyorlar. Tutulması, alıkonması, yakalanması mümkün olmayan bir insandır Hz. Hızır. Ne zaman nerede çıkacağı ortaya belli olmaz; ne zaman nerede aniden kaybolacağı da belli olmaz. Ve Kuran'a da tabi değildir, kendi şeriatına tabidir. Kendi şeriatına göre doğru bulduğunu da yapar, yaptığında da karşısındakini perişan eder. Ve hiçbir şekilde de karşıdaki kişi karşı koyamaz.

Hızır'ın da bunu yaparken ölçüsü şudur; Hz. Hızır Allah'ın veli kullarına zarar gelmesine izin vermez. Buna çok titizdir, bununla görevlendirilmiştir. İyileri korur, kötüleri de etkisiz hale getirir. Dine, İslam'a zarar vereceğinden emin olduğu kişileri etkisiz hale getirir. Ya da bir cismi de etkisiz hale getirir; bir şey yapamayacak hale getirir. Müslüman'ın da sürekli yolunu açar, mesela Mehdi’nin, Hz. İsa’nın yolunu açar. Deccal'in en çok korktuğu şey Hızır'dır. Deccal, Mehdi’den korkmaz, Hz. İsa'dan da korkmaz ama Hızır'ı gördü mü kanı iliği çekilir. Hızır'ı tanır bilir. Mehdi çok şefkatli, merhametlidir ve mazlumdur. Kuran'a çok titizdir. Ondan bir zarar gelmeyeceğini bilirler. Ama Mehdi ile uğraşanları, Hz. İsa ile uğraşanları, Hz. Hızır düşman bilir. Gizli, açık mutlaka tespit eder.

Hz. Hızır yaşıyor mu

Başta İmam-ı Buhari olmak üzere bazı muhaddisler, Resul-i Ekrem'in (asm.)

"Sizin bu geceniz var ya, bundan yüz sene sonra, şu anda mevcutlardan kimse yeryüzünde kalmayacaktır." (Buhari, İlim, 41)

hadisine göre, Hızır (as)’ın da, o asır içinde vefat etmiş olacağı kanaatini ileri sürmüşlerdir.

İbn-ül Cevzî gibi bazı zâtlar da, Kur'an'ın,

"Senden önce hiç bir beşere dünyada daimîlik ve beka vermedik." (Enbiya, 21/34)

âyetiyle, Resulullah (asm.)'tan  önce Hızır (a.s)'ın vefat etmiş olacağına hükmetmişlerdir.

Başta yukarıdaki hadîsi rivayet eden Hz. Abdullah bin Ömer (r.a) olmak üzere, birçok hadîs şarihleri, Resulullah (asm)'ın o hadîsi asır olarak şimdi yaşayanların hepsinin vefat edeceğini haber vermiş, demişlerdir. Yani, Allah'ın bir umumî kanunu olarak bu günden yüz sene sonra, şimdi yaşayanların hepsi vefat eder ve asır son bulur, demektir. Ayrıca hadiste geçen “Sizin bu geceniz var ya” ifadesinde geçen “siz” kelimesi de Ümmet-i Muhammed'den önce yaşayanları içine almadığını gösterir. Öyleyse Peygamberimizin (asm) ümmetinden o zaman hayatta olanların yüz sene içinde öleceği bildirilmiştir. (Ayni, Umdetü’l-Kari, I. Cilt, II. Cüz 175-177) Buna göre İsa, İdris, Hızır ve İlyas aleyhimüsselam bunların dışında kalır.

Konuyla ilgili ayet Peygamber (asm)'e hitaben der ki

"Senden evvel yaşayan hiçbir beşere dünyada ebedilik ve beka vermedik. Öyle ise, sen de ve sizler de onlar gibi dünyada baki kalmayacaksınız."

Halbuki, Hz. Musa (as)'dan çok evvelden beri hayatta kalmış ve Hz. Musa ile beraber seyahati ve macerası, yine Buhari ve Müslim'in sahih hadîsleriyle sabit olmuş olan Hz. Hızır'ın (a.s) vefatını bu ayetin genel hükmünden ayrı tutmak uygun olacaktır. Aksi halde aynı âyetin umumî kaide ve hükmüyle, Hazret-i İsa ve İdris Aleyhimesselâmların vefatlarını da düşünmek icab edecektir ki; Kur'an'ın ayetlerine zıt bir fikre saplanmak olur. Demek ki ayeti kerimeyi, "her canlının mutlaka öleceği ve ebediliğin ancak Allah'a mahsus olduğunun bildirilmesi" şeklinde yorumlamak münasiptir.

Hz. Hızır'ın (as.) Hz. Peygamber (asm) ile görüştüğü ve bazı sahabelerin onu gördükleri hakkında rivayetler ve İslam alimlerinin onun hala hayatta olduğunu kabul ettiklerini gösteren kaynaklar için, bazı kitapların isimlerini vermekle yetiniyoruz:

Dip Notlar:
(El-lsabe - İbn-i Hacer 1/429-452; Sahih-i Müslim, Kitabul Fedail 170-174, 4/2380; Şerh-üs Sünne - Begavî 15/280; Cem'-ül Fevaid 1/43; Müsned-ül Firdevs 1/345 ve 427, 5/504; Cem'-ül Cevami' - Suyutî hadîs no: 4118 ve 70707; Kenz-ül Ummal ha¬dîs no: 34409; Mevarid-üz Zam'an - İbn-i Hibban hadîs no: 2092; Tirmizî hadîs no: 30151; Züher-ül Firdevs - İbn-i Hacer 4/401; İhya-u Ulûm-id Din 1/336; El-Feth-ül Kebir 1/439; Şerh-i Müslim - Nevevî 8/234; Râmuz-ül Ehadîs s. 198; Nur-ul Ebsar sh: 157, 258 ve 270; El-Musannef - San'anî 2/393; El-Feth-ür Rabbani, Geylanî s.240,..)

Perşembe, Nisan 09, 2015

Kuran-ı Kerimde Hz. Hızır Hakkında Bilgiler

Kuran-ı Kerimde Hz. Hızır Hakkında Bilgiler

Hz. Hızır (as)'ın hayatı hakkında detaylı bilgi bulunmamaktadır. Kur'ân-ı Kerîm'de, Hızır (a.s.)'ın isminden açıkça bahsedilmez. Ancak Kehf Sûresi'nin 60-82. âyetlerinde yer alan Hz. Mûsâ (as) ile ilgili kıssadan

"Katımızdan kendisine bir rahmet verdiğimiz ve kendisine ilim öğrettiğimiz kullarımızdan bir kul..." (Kehf, 18/65)

diye sözü edilen şahsın Hızır (a.s.) olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü bizzat Peygamber Efendimiz (asm)'den gelen sahîh hadislerde bu şahsın Hızır olduğu açıkça belirtilmiştir. (bk. Buhârî, İlm 16, 44, Tefsîru'l-Kur'ân, Tefsîru Sûrati'l-Kehf 2-4; Müslim, Fedâil 170-174).




Hz. Mûsâ döneminde yaşamış ve peygamber olması kuvvetle muhtemel, hikmet ve ilim sahibi bir şahsiyet.

Kur'ân-ı Kerîm'de, Hızır (a.s.)'ın isminden açıkça bahsedilmez. Ancak Kehf Sûresi'nin 60-82. âyetlerinde yer alan Hz. Mûsâ ile ilgili kıssadan "Katımızdan kendisine bir rahmet verdiğimiz ve kendisine ilim öğrettiğimiz kullarımızdan bir kul..." (18/65) diye sözü edilen şahsın Hızır (a.s.) olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü bizzat Peygamber Efendimizden gelen sahîh hadislerde bu şahsın Hızır olduğu açıkça belirtilmiştir (bk. Buhârî, İlm 16, 44, Tefsîru'l-Kur'ân, Tefsîru Sûrati'l-Kehf 2-4; Müslim, Fedâil 170-174).

Bu rivayetlere göre bir gün Hz. Mûsâ İsrâil oğulları arasında vaaz ederken ona kendisinden daha hikmet ve ilim sahibi kimsenin olup olmadığı sorulmuştu. Hz. Musâ: "Hayır, yoktur!" diye cevap verince Cenâb-ı Hak bir vahiyle Hz. Mûsâ'yâ Mecme'u'l-Bahreyn'de (iki denizin kavuşum yerinde) kullarından salih bir kul olan el-Hadır (Hızır)'ın kendisinden daha âlim olduğunu bildirdi. Bunun üzerine Hz. Mûsâ hizmetinde bulunan genç bir delikanlı ile Hızır'ı bulmak üzere uzun bir yolculuğa çıktı. İkisi, iki denizin birleştiği yere ulaşınca, yolculukta yemek üzere azık olarak yanlarına aldıkları balıklarını unutmuşlardı ve balık bir delikten kayıp denizi boylamıştı.

Hz. Mûsâ oradan bir süre uzaklaştıktan sonra yemek için delikanlıdan balığı çıkarmasını istediği zaman balığın denize dalıp kaybolduğunu fârkettiler. Hz. Mûsâ'nın Hızır'ı bulmasının alâmeti, bu balığın kaybolması olduğundan derhal oraya geri döndüler ve orada Hızır (a.s.)'ı buldular. Bundan sonra Hz. Mûsâ'nın Hızır ile, Kehf Sûresi 66-82. âyetlerinde anlatılan yolculuğu başladı.

Hz. Mûsâ'nın yolculuğunda azık olarak taşıdığı balığın Mecme'u'l-Bahreyn'de denize dalıp kaybolması, bazı rivayetlerde ve çeşitli İslâm milletlerinin folklorunda, bu arada Türk folklorunda da bu suyun âb-ı hayat olduğu, ölüleri bile canlandıran, içenleri ölümsüzleştiren bir hayat iksiri olduğu şeklinde izah olunmuş, burada balığın canlanıp denize dalması meselesinde bir peygamberin hayatının ve Cenâb-ı Hakk'ın kudretinin söz konusu olduğu unutulmuştur. Buna bağlı olarak, Mecme'u'l-Bahreyn bölgesinde yaşayan birisi olarak Hızır (a.s.)'a da ölümsüzlük isnâd edilmiş ve kendisine beşer üstü güçler ve yetkiler verilmiştir.

Hızır aleyhisselâma verilen ilmin mahiyetini anlayabilmek için Musa (a.s.) ile olan yolculuğunu Kur'ân-ı Kerîm kısaca şöyle anlatır: Hızır (a.s.), yolculukta karşılaşacakları olaylara Musa peygamberin sabredemeyeceğini kendisine hatırlatmış ve O'ndan sabır için söz almıştır (el-Kehf,18/66-70). Önce deniz sahilinde, yolculuk için bir gemiye binmişlerdi. Hızır (a.s.) bir balta ile gemiyi delince kaptan tamir için geri dönmek zorunda kalmıştır. Musa (a.s.) sabredemeyip şöyle demiştir: "Gemiyi, yolcularını boğmak için mi deldin?

 Doğrusu çok kötü bir iş yaptın" (el-Kehf; 18/71). Yolculuğun sonunda, ilk bakışta görünmeyen ve perde arkası bilgi niteliğindeki sebebi Hızır (a.s.) şöyle belirtir: "O, deldiğim gemi, denizde çalışan birkaç yoksulundu. Onu kusurlu yapmak istedim. Çünkü gemi yolculuğa devam ederse, ileride her sağlam gemiye el koyan bir kral (deniz korsanları) vardır" (el-Kehf, 18/79). Yolculuk sırasında, diğer çocuklarla oynamakta olan bir çocuğu öldürdü. Musa (a.s.): "Kısas olmadan, masum bir cana nasıl kıyarsın?

Doğrusu çok kötü bir iş yaptın, dedi" (el-Kehf,18/74). Küçük çocuğun bu erken yaşta vefat ettirilme sebebi Hızır (a.s.) tarafından şöyle açıklandı: "Öldürdüğüm erkek çocuğa gelince; onun anne ve babası mü'min kimselerdi. İleride onları isyan ve inkâra sürüklemesinden korktuk istedik ki, Rableri bu ölen çocuk yerine kendilerine ondan daha temiz ve daha merhametli birini versin" (el-Kehf, 18/80,81). Burada Cenâbı Hak'kın, anne-babanın hayırlı kimseler olması sebebiyle, ileride kendilerini üzecek, büyük sıkıntılara sokacak bir çocuğu erken yaşta vefat ettirip, onun yerine daha hayırlı bir evladın verilmesinin, gerçekte o aile için " hayır" olduğuna işaret ediliyor.

Yolculuğun üçüncü merhalesi Kur'an'da şöyle anlatılır: "Musa ve salih kul yollarına devam ettiler. Sonunda bir köye varıp, halkından yiyecek istediler. Halk ise onları misafir etmek istemedi. Musa ve salih kul, orada yıkılmak üzere olan bir duvar gördüler, Salih kul hemen onu doğrultuverdi. Bunun üzerine Musa: "İsteseydin buna karşılık bir ücret alırdın, dedi.

Salih kul şöyle dedi: İşte bu seninle benim aramızın ayrılması demektir. Sabredemediğin şeylerin içyüzünü sana anlatacağım" (el-Kehf, 18/77,78). Evi, ücretsiz tamir etmesini salih kul (hızır) şöyle açıklar: "Bu ev, Şehirde iki yetim çocuğun idi. Duvarın altında kendilerine ait bir hazine vardı. Bunların babaları salih bir kimseydi. Rabbin, onların rüştlerine erip, hazinelerini bizzat kendilerinin çıkarmalarını istedi. Bu Rabbinden bir rahmettir. Ben bunları kendiliğimden değil, Allâh'ın emriyle yaptım. İşte, sabredemediğin şeylerin içyüzü budur" (Kehf 18/82).

Bu hikmetlerle dolu yolculuktan, insanların günlük hayatta karşılaştıkları bir takım olayların, bazan büyük felaketlerin bir görünen yüzünün bir de asıl perde arkasının bulunduğu anlaşılmaktadır. Bazan şer olarak görülen olayların arkasından büyük hayırların ortaya çıktığı görülmektedir. Âyet-i Kerîmelerde şöyle buyurulur: "Hoşumuza gitmediği halde, savaşmak size farz kılındı. Belki de hoşumuza gitmeyen bir şey sizin için daha hayırlıdır. belki hoşunuza giden bir şey de sizin için daha kötüdür. Allah bilir siz ise bilmezsiniz (el Bakara, 2/216). "...

Eğer karılarınızdan hoşlanmıyorsanız. olabilir ki, hoşunuza gitmeyen bir şeyde Allah, sizin için çok hayır takdir etmiştir. " (en-Nîsâ, 4/19). Rasûlullah (s.a.s.), Hızır (a.s.)'ın ilmiyle ilgili olarak, gemi yolculuğu sırasındaki bir konuşmayı şöyle nakleder: "Bir serçe, denizden gagasıyla su alıp, gemiye konmuştu. Hızır (a.s.) bunu Hz. Musa'ya göstererek şöyle dedi:

Allâh'ın ilmi yanında, benim ve senin ilmin, şu serçenin denizden eksilttiği su kadar bir şeydir" (Buhârî, İlm, 44, (el-Enbiyâ, 27, Tefsîru Sûre 18/2; Müslim, Fezâil, 180; Ahmet b. Hanbel, Müsned, II, 311, V, 118; bilgi için bk. İbn Kesîr, Tefsîru'l-Kur'ânı'l-Azîm, İstanbul 1985, V,172-185).