Sıbt b. Cevzî (h. 654)
Meşhur fakih ve vaiz Şemsuddin Ebu’l-Muzaffer Yûsuf b. Kızoğlu b. Abdullah el-Bağdadî el-Hanefî ve Abdulferec b. Cevzî’nin kızından olan torunudur. İbn Hallikan, dedesi Ebu’l-Ferec hakkında şöyle yazar:
“Şemsuddin Ebu’l-Muzaffer Yûsuf b. Kazavoğlu, Hanefîlerin meşhur vaizlerindendir, kemâl açısından da herkesin dikkatini çekmekteydi.”
Sıbt b. Cevzî, vaaz ve hitabede büyük bir makama sahipti. Öyle ki, halife, ailesiyle birlikte oturup onun vaazlarını dinliyordu. Herkes onun ilminden istifade ediyordu. Onun değerli ve meşhur eserleri vardır. Kırk cilt olarak yazmış olduğu meşhur tarihi ‘Miratu’z- Zaman’ bu cümledendir.
O, 654’te Dimeşk’te vefat etmiştir. Tanınmış eserlerinden biri de “TezkiretuT-Havas”tır. O, bu kitabında İmam Hasan el-Askerî’nin hayatını ve evlatlarını anlattıktan sonra şöyle yazar:
“Onlardan biri Muhammed’dir. İmam Muhammed, İmam Haşan b. Ali b. Muhammed b. … Ali b. Ebi Tâlib’in (aleyhi’s-selâm) oğludur. O’nun künyesi Ebu Abdullah, EbuT-Kâsım, Halef-i Hüccet, Sâhibe’z-Zaman, Kâimu’l-Muntazar’dır. O, Ehl-i Beyt imamlarının (aleyhi’s-selâm) sonuncusudur.”
Abdulaziz b. Mahmud b. Bezzaz, Abdullah b. Ömer’den bize şöyle rivâyet etti:
“Resûlullah buyurmuştur ki: Ahir zamanda Benim evlatlarımdan, ismi benim ismim, künyesi benim künyem olan biri zuhûr edecektir. O, yeryüzünü zulümle dolduğu gibi adaletle dolduracaktır. O, Mehdî’dir.”
Bu hadis meşhurdur. Ebu Davud ve Zuhrî de Hz. Ali’den (aley- hi’s-selâm) bu anlamda rivâyet etmişlerdir.[1]
Yine Resûlullah (sallallâhu aleyhi ve âlih) buyurmuştur ki:
“Dünyanın ömründen bir günden fazla kalmamış olsa dahi Allah Teâlâ o günde benim Ehl-i Beyt’imden olan birini, yeryüzünü adaletle doldurmak için seçer.”[2]
Resûlullah (sallallâhu aleyhi ve âlih) birçok hadiste Mehdi’den bahsetmiştir.
Bütün Ehl-i Beyt takipçileri Halef-i Hüccet’in (Mehdî’nin) var olduğuna ve yaşadığına inanırlar ve bu konuda birkaç delil getirirler.
O delillerden biri şudur: (Ehl-i Sünnet’e göre) Hızır ve İlyas gibi bazılarının ömrü uzundur. Çünkü bu ikisinin kaç yaşında olduğu belli değildir…
İmamlarla ilgili bahsinin sonunda ise şöyle yazar:
“İmam’ın şartlarından birisi, hata etmemesi ve kılavuza ihtiyaç duymaması için mâsum olmasıdır. Çünkü aksi takdirde teselsül ortaya çıkar ve sonsuza kadar ulaşır. Oysa teselsül aklen imkânsızdır. Biri de şu ki: Tertemiz imamlar Allah’ın kullara hüccetleridirler. Hüccetin şartlarından birisi ise her açıdan mâsum olmasıdır.” [3]
[1] Ebu Davud, Sünen, Kitabu’l-MEHDÎ, 4, 4282; Tirmizi, Fiten 52.
[2] Ebu Davud, Sünen, Kitab’ul MEHDİ, 4, 4283; İbn Mace, Fiten 34; Ahmed, Müsned, 1/299, III/28-37.
[3] Tezkiretu’l-Havassi’l-Eimme, s. 383-384